CHP’Lİ SEMRA DİNÇER TBMM’DE SU KRİZİNİ ANLATTI: “BU YALNIZCA SU MESELESİ DEĞİL, GIDA VE ADALET KRİZİDİR; COP31 ÖNCESİ MAKYAJ DEĞİL KÖKTEN DEĞİŞİM GEREKİYOR”
TBMM Genel Kurulunda konuşan CHP Ankara Milletvekili Semra Dinçer, Türkiye’nin barajları, gölleri ve su havzalarıyla birlikte büyük bir su felaketine sürüklendiğini söyledi. Dinçer, derelerin HES projeleriyle borulara hapsedildiğini, su havzalarının ve ormanların rant projelerine açıldığını belirterek iktidarın suyu bir hak değil, bir “rant kapısı” olarak gördüğünü ifade etti. Su krizinin tarımı, gıdayı, sanayiyi ve halk sağlığını tehdit ettiğini söyleyen Dinçer, COP31 İklim Zirvesi öncesi Türkiye’nin güvenilirlik sorunu yaşayacağını vurguladı ve kapsamlı bir su kanunu çağrısı yaptı.
CHP Ankara Milletvekili Semra Dinçer, TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı su krizinin boyutlarını anlattı. Dinçer, barajların alarm verdiğini, göllerin kuruduğunu, çiftçilerin tarlasını sulayamadığını, vatandaşın musluktan akan suya bile güvenemediğini söyledi.
“Su krizinin sonucu yalnızca musluktan su akmaması değildir.” diyen Dinçer, krizin sanayide çarkların durmasına, tarımsal üretimin bitmesine ve gıda enflasyonunun patlamasına yol açtığını belirtti.
“Dereleri borulara hapsettiniz, suyu rant kapısına çevirdiniz”
Dinçer, Karadeniz ve Doğu Anadolu’daki dere yataklarının betonla kapatılmasını, HES projeleriyle su akışının borulara alınmasını, su havzalarının konut ve madencilik projelerine açılmasını hatırlatarak:
“Siz suyu bir hak olarak değil, bir rant kapısı olarak görüyorsunuz.” dedi.
Bu politikaların sonucunun kuruyan göller, çatlayan topraklar ve iflasın eşiğindeki üretici olduğunu söyledi.
Madenler ve termik santraller üzerinden yer altı sularının tüketilmesi
Dinçer, Bergama, Kaz Dağları ve İliç gibi bölgelerde büyük maden şirketlerine verilen izinlerle yer altı sularının yok edildiğini ifade etti.
“Tonlarca temiz suyu siyanürle kirletenler neredeyse hiçbir bedel ödemezken, o suyun gerçek maliyetini kanser riskiyle yüzleşen halkımız ödüyor.” dedi.
“Bu kriz su krizi değil, gıda ve adalet krizidir”
Konuşmasında su krizinin geniş toplumsal etkilerine değinen Dinçer, çiftçilerin ürün kayıpları nedeniyle borç batağına sürüklendiğini, gençlerin köylerini terk ettiğini ve kentlerde işsizliğe mahkûm olduğunu söyledi.
Şehirlerde yaşayan yurttaşların ise hem su kesintisi tehdidi hem de yüksek faturalarla baş başa kaldığını belirtti.
“COP31 öncesi Türkiye nasıl inandırıcı olacak?”
Dinçer, 2026’da Antalya’da yapılacak COP31 İklim Zirvesi’ni hatırlatarak şu soruyu yöneltti:
“Su krizini çözemeyen bir ülke dünyaya iklim liderliği dersi nasıl verecek?”
Barajları ve su varlıklarını rant projelerine feda eden bir yönetimin küresel iklim müzakerelerinde güvenilir olamayacağını söyledi.
“COP31’e makyaj yaparak değil, kökten değişimle gidelim”
Dinçer, çözüm için Meclise kapsamlı bir çağrı yaptı:
-
Suyu temel insan hakkı ilan eden bir su kanunu çıkarılması,
-
Vahşi sulama tekniklerinin sonlandırılması,
-
Sanayi ve madencilikte su kullanımının sıkı kurallara bağlanması,
-
Her damlanın hesabını soran bir yönetim sisteminin kurulması,
-
İklim ve kuraklık planlarının bağlayıcı hâle getirilmesi.
Konuşmasını “Su memleket meselesidir.” sözleriyle tamamlayan Dinçer, COP31 öncesi Türkiye’nin hem dünya kamuoyu hem de kendi halkı karşısında sorumlulukla hareket etmesi gerektiğini vurguladı.
Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI