YENİ YOL Grubu Başkanvekili Mehmet Emin Ekmen: “İstanbul Başsavcılığı tek merkezli siyasi operasyon üssüne döndü, Netanyahu hakkındaki 2 bin suç duyurusu 25 ay niçin bekletildi”

Türkiye Büyük Millet Meclisinde Adalet Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve TBMM bütçeleri üzerindeki görüşmelerin son bölümünde, Grup Başkanvekilleri adına söz alan YENİ YOL Partisi Grup Başkanvekili, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Av. Mehmet Emin Ekmen, yargı süreçlerine, dış politika dosyalarına ve denetim kurumlarının işleyişine dair kapsamlı değerlendirmelerde bulundu.

Ekmen, sözlerine bütçelerin ülke için hayırlı olması temennisinde bulunarak başladı ve Ankara Milletvekili İdris Şahin’in gün içindeki detaylı konuşmasına atıf yaparak, kendi konuşmasında bazı başlıklara özellikle dikkat çekmek istediğini söyledi.

“Hukuka güvenin bu kadar düştüğü bir dönem Yılmaz Tunç için büyük talihsizlik”

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un kişisel olarak tanıdığı bir isim olduğunu belirten Ekmen, “Kişiliğini, ahlakını, mütevazı yaşamını ve hukuka dair görüşlerini bildiğimiz bir arkadaşımızdır. Ancak hukuka güvenin bu kadar azaldığı, yargının bu kadar tartışıldığı bir dönemin kendi Bakanlığına denk gelmesi, kendisi adına da üzücü bir şanssızlıktır.” dedi.

Bazı işlerin Bakanın kontrolü dışında yürütülüyor olabileceğini, ancak bugün Meclis kürsüsünden iletilen notlarla bundan sonra daha etkili müdahalelerde bulunması gerektiğini vurguladı.

“Kayyumlar, İBB dosyaları, hasta tutuklular, tartışmalı gözaltılar: Tüm süreçler tek merkezden yürütülüyor”

Mehmet Emin Ekmen, seçimden sonraki yeni siyasi iklimde toplumda “daha çok hukuk, daha çok demokrasi ve çok seslilikle kronik sorunlara çözüm aranacağı” yönünde bir beklenti oluştuğunu hatırlattı. Ancak son bir yılda yaşananlara bakıldığında tabloyu şu sözlerle özetledi:

“Kayyum atamaları, İstanbul Büyükşehir Belediyesine ilişkin soruşturmaların usulleri, cezaevi nakilleri, hasta tutuklu ve hükümlüler, gözaltı ve tutuklamaların cezalandırma aracına dönüşmesi; Ayşe Barım, Fatih Altaylı, Murat Çalık gibi isimlerin sağlık durumları ve maruz kaldıkları yargılama usulleri, Kent Uzlaşısı sürecinde yaşananlar, Hüseyin Kocabıyık’ın Ankara’da gözaltına alınıp tutuklanması, akademisyen Emrah Gülsunar, Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, emekli asker Orkun Özeller’in tutuklanmaları ve son olarak Furkan Bölükbaşı olayı… Tüm bunlara baktığımızda süreçlerin tek bir merkezden, tek bir yargı çevresinden, tek bir başsavcılıktan yürütüldüğünü görüyoruz.”

Ekmen, “Kendinde özel bir misyon gören bazı başsavcıların ve mahkeme başkanlarının” bir süre sonra toplum nezdinde ağır itibarsızlık yaşadığını belirterek, “Nusret Demiral’ı, Zekeriya Öz’ü, Salim Başol’u, Sabih Kanadoğlu’nu hatırlatmak isterim. Bugün isimleri hayırla anılmıyor. Cenazesinin arkasından Fatiha okuyacak insan bırakmayan böyle bir çizgiden kimse medet ummamalıdır.” dedi.

“Ya İstanbul savcılığı işgüzarlık yapıyor ya da diğer savcılıklar görev yapmıyor”

Mehmet Emin Ekmen, özellikle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının rolüne işaret ederek şu soruyu gündeme taşıdı:

“Bu saydığım soruşturmaların tamamına yakını İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı çevresinde yürütülüyor. Ankara’da, İzmir’de, Konya’da Cumhuriyet başsavcıları yok mu? Niçin benzer soruşturmalar oralarda yürütülmüyor? Ortada iki ihtimal var: Ya İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı işgüzarlık yapıyor, HSK buna göz yumuyor, siyasi irade sırtını sıvazlıyor; ya da diğer başsavcılıklar görevini yapmıyor. O zaman hepsini görevden alın.”

Bu çelişkinin giderilmesi gerektiğini vurgulayan Ekmen, konunun Adalet Bakanının takdirini aşan bir boyutu olabileceğini, ancak Meclis kürsüsünden iletilen bu uyarıların Cumhurbaşkanına ve ilgili makamlara aktarılmasını beklediklerini söyledi.

“Netanyahu hakkında 2 bini aşkın suç duyurusu 25 ay niçin bekledi?”

Konuşmasının dış politika ve uluslararası ceza hukuku ayağında ise Gazze ve İsrail dosyasını öne çıkaran Ekmen, hem Adalet Bakanına hem Dışişleri Bakanına hitaben şu soruyu sordu:

“7 Ekim 2023’ten sonra İsrail’de bir soykırım başladı. Binyamin Netanyahu ve savaş kabinesi hakkında insanlığa karşı suçlar ve savaş suçları nedeniyle 2 bini aşkın suç duyurusu yapıldı. Türk savcılıkları uzun süre sanki bu konuda yetkili değilmiş gibi davrandı. Oysa yetkiliydik. Uluslararası Ceza Mahkemesine de başlangıçta ‘müdahil olamayız’ denildi, sonra olundu. Peki, bu adam hakkında iki yıldan sonra ilk işlem niçin 8 Kasım 2025’te başlatıldı?”

Ekmen, “Yirmi beş ay boyunca yapılan binlerce suç duyurusunun hasıraltı edilmesinin hikmeti nedir? Bunu bilmek, içimizin soğuması için şarttır.” diyerek hükümete açık çağrıda bulundu.

“Her özel üniversiteye hukuk fakültesi verdiniz, şimdi çocuklar infaz memurluğu sınavına giriyor”

Mehmet Emin Ekmen, hukuk fakültelerinin sayısı ve niteliği konusunu da gündeme taşıdı. AK Parti döneminde “her özel üniversiteye bir hukuk fakültesi” açılmasının büyük bir hata olduğunu söyleyen Ekmen, “Bir profesörün diplomasını kapıya astınız, kontrolsüz kontenjanlarla gençleri yüksek ücretlerle bu fakültelere doldurdunuz.” dedi.

Bu yanlışın sonuçlarının Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavında görüldüğünü belirten Ekmen, “Gençler, büyük emekler verip mezun oluyor, sonra icra müdürlüğü, infaz koruma memurluğu sınavını kazanmaya çalışıyor. Bu ülkenin insan kaynağına yazıktır.” sözleriyle YÖK ve Adalet Bakanlığını nitelik kriterleri olmayan hukuk fakültelerini kapatma konusunda cesur adım atmaya davet etti.

“Sayıştay kararları neden kamuya açık değil, neyi kimden gizliyorsunuz?”

Denetim kurumlarına ilişkin bölümde Sayıştay Başkanlığına da seslenen Ekmen, “Kamu zararına ilişkin tespitleri, iddiaları bırakın; bizzat Sayıştayın tespit ettiği kamu zararları var. Tespit, daire kararı, temyiz kararı… Bunların hiçbiri internet sitenizde yok. Danıştay var, AYM var, Yargıtay var, sizde yok. Neyi saklıyorsunuz, kimden saklıyorsunuz?” diye sordu.

“Yetim hakkını yiyen, beytülmale el uzatanlar varsa, Sayıştayın tespit ettiği bu kararlara vatandaş niçin erişemiyor?” diyerek şeffaflık çağrısında bulundu.

Suriye: Lazkiye, Süveyda ve 10 Mart anlaşması soruları

Ekmen, Türkiye’nin Suriye politikasına dair iki noktada Türkiye’nin kapasitesini tam kullanmadığı yönünde kamuoyunda kanaat oluştuğunu belirtti:

• Lazkiye, Süveyda ve Hama’da Alevilere yönelik saldırılarda Türkiye’nin hem söylem hem eylem düzeyinde daha aktif bir rol alması gerektiğini,

• 10 Mart mutabakatının uygulanması sürecinin “ABD, İngiltere ve Fransa gibi aktörlerin inisiyatifine bırakıldığını” ve Türkiye’nin bu süreçte daha görünür olup olmadığının kamuoyuna yeterince anlatılmadığını vurguladı.

“Bu konularda kamuya açık alanda yeterli bilgi yok. Türkiye bu süreçlerde gerçekten etkin bir rol alıyor mu, almıyorsa sebebi nedir?” sorularını yöneltti.

“Gazze’ye asker gönderme planı varsa Meclis ve millet bilgilendirilmeli”

Konuşmasının sonunda, “Gazze’ye asker gönderme” tartışmalarına da değinen Ekmen, Dışişleri Bakanından ve hükümetten netlik istedi:

“Gazze’ye asker gönderme mevzusunda plan nedir? Mehmetçik’in Gazze’de bulunması gibi bir ihtimal masadaysa bunun çerçevesini, hukuki dayanağını, süresini, kapsamını Meclisin ve milletin bilmeye hakkı vardır.”

Konuşmasını Adalet ve Dışişleri Bakanlarına teşekkür ederek tamamlayan Mehmet Emin Ekmen’in sözleri, YENİ YOL ve muhalefet sıralarından dikkatle takip edildi.

Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI