Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Hacı Bayram Tonbul: “Toplu sözleşme kazanımlarını tasarruf genelgeleriyle geri alamazsınız”
Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı ve Enerji Bir-Sen Genel Başkanı Hacı Bayram Tonbul, toplu sözleşme süreci, koruyucu giyim kazanımı, maliye bürokrasisine hazırlanmak istenen ek ödemeler ve enflasyon hesaplamalarına ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Tonbul, “Memur sendikacılığı ülkemizde henüz tam oturmadı.” derken, koruyucu giyim hakkının bürokratik yorumlarla fiilen durdurulduğunu, birçok kurumda dava açtıklarını ve hukuktan sonuç beklediklerini ifade etti. Gündemdeki yüksek ek ödeme tartışmaları için “Bal tutan parmağını yalıyor herhalde bu ülkede.” diyen Tonbul, varlık ve yoklukta adaletli paylaşım çağrısı yaptı, Enerji Bir-Sen’in örgütlenme durumu ve yaklaşan seçimlere ilişkin de mesajlar verdi.
Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı ve Enerji Bir-Sen Genel Başkanı Hacı Bayram Tonbul, sendika merkezinde gerçekleştirilen röportajda, memur sendikacılığı, toplu sözleşme süreci, koruyucu giyim kazanımı, maliye bürokrasisine planlanan ek ödemeler ve enflasyon verilerine ilişkin görüşlerini anlattı. Tonbul, memur sendikacılığının “hiç durmayan bir mücadele alanı” olduğunu vurguladı.
“Toplu sözleşme biter ama memurun temposu bitmez”
Memur örgütlenmesinin sürekli ve dinamik bir yapı olduğuna dikkat çeken Hacı Bayram Tonbul, toplu sözleşme takvimi sona ermiş olsa bile sahadaki yükün devam ettiğini belirterek, “Toplu sözleşme süreci bitse bile memurların temposu bitmez. Çünkü memurlar dinamik bir yapı.” dedi.
Toplu sözleşmenin yalnızca imza anından ibaret olmadığını vurgulayan Tonbul, “İki senede bir toplu sözleşme yapsak bile, sonunda bunun uygulamaları var, sahadaki uygulamaları, doğan sorunlar var, bunların çözümleri var.” ifadelerini kullandı. Teşkilat çalışmaları, yeni şubelerin kurulması, seçim süreçleri ve idari yargıda takip edilen davalar nedeniyle sendikal tempolarının hiç düşmediğini aktardı.
Memur-Sen’in 2027’de yapılacak genel kongresine de işaret eden Tonbul, sendikaların 2026 yılı sonuna doğru seçimlerini gerçekleştireceğini, dört yılda bir kongre yaptıklarını, bu nedenle “şu anda yoğun bir şekilde devam ettiklerini” söyledi.
2010 referandumu ve 2012 toplu sözleşmesi hatırlatması
Enerji Bir-Sen olarak ilk toplu sözleşmelerini 2012 yılında yaptıklarını hatırlatan Tonbul, 2010 referandumunda Memur-Sen’in “Yetmez ama evet” sloganıyla anayasa değişikliğini desteklediğini anlattı. Tonbul, “O anayasa değişikliğinde memurlara toplu sözleşme hakkı verildi. Memurların uyarma ve kınama cezalarında da yargı yolu açılmıştı. Memurlar açısından güzel kazanımlar vardı.” dedi.
2012’deki ilk toplu sözleşmenin uygulama sürecinde başlangıçta bazı sıkıntılar yaşansa da zamanla sistemin oturduğunu ifade eden Tonbul, “Yapılan toplu sözleşme istikrar bulmuştu.” değerlendirmesinde bulundu.
Koruyucu giyim kazanımı ve maliye bürokrasisiyle yaşanan gerilim
Tonbul, özellikle koruyucu giyim başlığında yaşanan sürece dikkat çekti. Beş hizmet kolunu ilgilendiren ve “koruyucu giyim” adı altında alınan bir uygulamanın, Maliye Bakanlığı bürokratlarının yazıları ve ardından Sayıştay denetimleri sonucunda fiilen durdurulduğunu söyledi.
“Bu uygulama, Maliye Bakanlığı bürokratlarının kurumlara yazmış oldukları bize göre tehdit dolu yazılar ve arkasından Sayıştay’a ihbarda bulunarak, Sayıştay’ın yapmış olduğu denetimlerle zimmet çıkarılmasıyla şu anda bu koruyucu giyim uygulamasını maalesef benim hizmet kolumda durdurdu.” diyen Tonbul, hem anayasanın hem de 4688 sayılı kanunun verdiği bir hakkın, toplu sözleşmeye taraf olmayan bir grup tarafından geri çekildiğini savundu.
“Anayasanın vermiş olduğu bir hak var, kanunun vermiş olduğu bir hak var, taraf olarak sendika ve Çalışma Bakanlığı var, hükümet adına bunların imzası var. Fakat burada taraf olmayan bir grup tarafından buna müdahale ediliyor, bunu anlamakta zorluk çekiyoruz.” sözleriyle tepkisini dile getiren Tonbul, toplu sözleşme hükümlerinin “idari bir düzenleme” gibi ele alınarak tasarruf tedbirlerine konu edilmesini de eleştirdi.
“Genelgelerle kanunun üzerine çıkılamaz”
Hiyerarşik mevzuat düzenini hatırlatan Tonbul, “Genelgelerle bir kanunun üzerine çıkılamaz. Anayasa, yasa, ondan sonra genelge, genel mektup… Sanki bir idari düzenlemeymiş gibi sürekli verilen haklardan geriye gidiş var.” ifadelerini kullandı.
Enerji Bir-Sen olarak hizmet kolundaki kurumların neredeyse tamamına yakınında dava açtıklarını söyleyen Tonbul, “Dava açmazsak iki yılda bir yapılan toplu sözleşmenin hakkını kaybetmiş olacağız. Yargıda bunları bekliyoruz inşallah.” dedi.
2012’den 2024’e kadar sorunsuz uygulanan bir toplu sözleşme maddesinin, 2024’te bürokratların değişmesiyle birlikte farklı yorumlanmaya başlandığını savunan Tonbul, “İki bin on ikiden iki bin yirmi dörde kadar sorunsuz uygulanan bir madde, iki bin yirmi dörtte ne olduysa sorunlu hale geldi. Bürokratların değişmesiyle herkes bir yorum yapıyor. Oysa burada yorum yapmaya gerek yok, çünkü oturmuş bir uygulama var.” diye konuştu.
İngiltere örneği üzerinden gelenek ve hukuk vurgusu yapan Tonbul, “Bizde yasa olmasına, anayasa olmasına, gelenek olmasına rağmen sürekli bir yorum yaparak kanunu bir şekilde dolaşma adetimiz var.” sözleriyle mevcut yaklaşımı eleştirdi.
Bolu’dan Ankara’ya yürüyüş, bakanlıklar önünde eylem ve yargıya başvuru
Koruyucu giyim ve diğer haklar konusunda idari yolların tüketildiğini anlatan Tonbul, Enerji Bir-Sen’in Bolu’dan Ankara’ya 9 günlük yürüyüş gerçekleştirdiğini hatırlatarak, “İdari yönden sempatik yollardan çözmeye çalıştık, eylem yaptık. Bolu’dan Ankara’ya dokuz gün bir yürüyüşümüz oldu. Çalışma Bakanlığı’nın önünde, Maliye Bakanlığı’nın önünde eylem yaptık, sesimizin duyurulmasını istedik.” dedi.
Maliye Bakanı, Çalışma Bakanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı ile müteakip defalar görüştüklerini belirten Tonbul, “Bir arpa boyu yol alamadık. Türkiye bir hukuk devleti, artık biz de hukuka güvendiğimiz için hukuka başvurduk.” ifadeleriyle süreci anlattı.
“4688 sayılı yasa çıktığı günden beri sorunlu bir yasa”
Memur sendikacılığının yasal zeminine de değinen Tonbul, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nu eleştirerek, “Dört bin altı yüz seksen sekiz sayılı yasa zaten çıktığı günden beri sorunlu bir yasa. Bu yasayla beş toplu sözleşme zor yaparız dedik. Sekiz tane toplu sözleşme yapılmış, dört tanesi uzlaşmayla, diğerleri uzlaşmazlıkla sonuçlanmış.” dedi.
Hakem kurulunun yapısını da “iktidar ağırlıklı” olarak nitelendiren Tonbul, “Hakem kurulunun yapısı dillere destan. Altı tane iktidarın adamı, beş tane sendikalardan gelenler. Hakem kurulu sanki oradaki üyeler işveren temsilcisiymiş gibi davranıyorlar.” diye konuştu.
Hakemin tarafsız olması gerektiğini vurgulayan Tonbul, “Hakem tarafsız karar vermesi lazım, hakkaniyete uygun karar vermesi lazım. Ama talimatlı gelenler aldıkları talimat doğrultusunda yapıyorlar.” sözleriyle eleştirilerini dile getirdi.
Maliye bürokrasisine ek ödeme tartışması ve “bal tutan parmağını yalıyor” çıkışı
Gündemde olan ve Plan Bütçe Komisyonu’ndan tüm partilerin oy birliğiyle geçtiğini hatırlattığı düzenlemeye değinen Tonbul, geçmişte benzer konularda Memur-Sen’in haksız biçimde hedef gösterildiğini söyledi. “Varlık varsa tüm herkese dağıtılsın diye bir teklifimiz olmuştu. Sanki Memur-Sen bunu engellemiş gibi yaydılar, bürokrasi üzerinde Memur-Sen’i değersizleştirmeye çalıştılar, başarılı da oldular.” diyen Tonbul, buna rağmen Memur-Sen’in çalışanların hakkını savunmaya devam ettiğini vurguladı.
Genel müdürden en alttaki hizmetliye kadar herkes için hak talep ettiklerini belirten Tonbul, “Biz hiç kimseye ‘vermeyin’ diye bir şey demeyiz. Genel müdüründen aşağıdaki hizmetlisine varana kadar bir hakkın verilmesini elbette talep ediyoruz, biz isteyen tarafız.” ifadesini kullandı.
Toplu sözleşme masasında üst bürokrasiye yönelik taleplerinin reddedildiğini hatırlatan Tonbul, daire başkanı ve üzeri yöneticiler ile uzman, uzman yardımcısı ve teftiş personeli için 50 bin gösterge rakamı istediklerini, ancak “bütçede imkan yok” denilerek kabul edilmediğini anlattı. Mühendisler için üç ayda bir alınacak 400 liralık bir iyileştirme talebinin bile reddedildiğini belirterek, “Biz bunu dağıtamayız, bütçede imkanlarımız yoktur diyenler, yardımcı hizmetler sınıfı için en yüksek devlet memuru maaşının yüzde beşini talep ettiğimizde, pazarlıkla yüzde sekize çıkarttık, hakem kurulunda iki puan daha verdiler, bu iki puan on lira.” dedi.
Buna karşılık, gündemdeki yeni düzenlemede Maliye ve Strateji Bütçe Başkanlığı’ndaki personele en yüksek devlet memuru maaşının yüzde 200’ü kadar, bugünkü rakamla yaklaşık 23 bin lira ek ödeme planlandığını söyleyen Tonbul, “O diğerini alacaklar, bir de bu artı istiyorlar. Ben şunu söylüyorum, dün de bir tweet attım; bal tutan parmağını yalıyor herhalde bu ülkede. Yoklukta ortak olacaktık, o zaman varsa gelin varlıkta da ortak olalım.” sözleriyle tepki gösterdi.
Ücretlerin eşit ve adaletli paylaşımından yana olduklarını vurgulayan Tonbul, “Az alana az, çok alana çok verilmesinin; burada devletin adaletini gözetmesi lazım.” dedi.
Genel müdür–işçi ücret dengesizliği: “Bu kabul edilemez”
Ücret dengesizliklerinin yalnızca memurlar arasında değil, işçi–memur–yönetici ekseninde de bozulduğunu anlatan Tonbul, kendi hizmet kolundan bir örnek vererek, “Benim hizmet kolumdaki bir genel müdürü ziyaret ettiğimde, yer altında çalışan bir maden işçisine yüz yetmiş beş bin lira bordrosuna imza attığını söyledi. Bir genel müdür eğer çalıştırdığı işçiden daha düşük bir ücret alıyorsa bu kabul edilemez.” dedi.
İşçilerin çok kazandığı gibi bir iddialarının olmadığını özellikle belirten Tonbul, bozulmuş ücret dengesinin sorumlusunun sendikalar değil, ekonomik politikaları belirleyenler olduğunu vurgulayarak, “Bu dengeyi sendikalar bozmadı, bu maliye politikalarını yapanlar bozdu.” ifadelerini kullandı.
Enflasyon verileri, TÜİK eleştirisi ve yılbaşı enflasyon farkı uyarısı
Enflasyonla mücadele söyleminin sahadaki hayat pahalılığıyla örtüşmediğini savunan Tonbul, özellikle Kasım ve Aralık aylarında açıklanan düşük enflasyon oranlarına dikkat çekti. “Ne oluyorsa Türkiye’de, bir enflasyonla mücadelede kasım ayı, aralık ayı geldiği zaman bizim enflasyon pat diye düşüyor aşağıya. Bir ay içerisinde hangi politikaları uyguladınız da biz hissetmiyoruz da enflasyon bu kadar aşağıya düştü” diye sordu.
Aralık ayı enflasyonunun eksi çıkması halinde TÜİK ve maliye bürokrasisini “tebrik edeceğini” ironik bir dille ifade eden Tonbul, “Ama ocak ayında gelen zamların beşin üstünde çıktığı zaman da, bu memurlara yılbaşında verilecek enflasyon farkını kısmak için yapılan bilinçli bir tercih.” değerlendirmesinde bulundu.
Bu tür tercihler nedeniyle ekonomik sıkıntıların büyüdüğünü, bunun sosyal ve siyasi sorunları da tetikleyebileceğini söyleyen Tonbul, karar vericilere uyarıda bulundu: “Bu tercihlerin ekonomik sıkıntılara sebep oluyorsa, ekonomik sıkıntıların sonucunda sosyal sorunlar da çıkar, arkasından siyasi problemler de çıkar.”
“İyi işlerde gövdemizle yanındayız, adaletsiz paylaşıma rıza göstermeyiz”
Memur-Sen’in iktidarla ilişkisine dair değerlendirmede bulunan Tonbul, sendikanın tavrını şu sözlerle özetledi: “Biz Memur-Sen olarak ilk günden itibaren mevcut iktidarın iyi yaptıklarını alkışlıyoruz, her yerde yanlarında olduk. Türkiye’nin lehine, insanın lehine, insanlığın lehine yapacakları her şeyde birlikteyiz, elimizi değil gövdemizi koyarız oraya.”
Ancak ücret politikalarında adaletin korunması gerektiğinin altını çizen Tonbul, “Bir kişiye dokuz pul, dokuz kişiye de bir pul, siz de buna rıza gösterin diyorlarsa kimse kusura bakmasın.” diyerek ekonomik alandaki ayrışmalara karşı net bir duruş sergilediklerini ifade etti.
Enerji Bir-Sen’in örgütlenme durumu: 28 şube, her ilde teşkilat
Enerji Bir-Sen’in hizmet kolu olan enerji, sanayi ve madencilik alanının “kadersiz” bir alan olduğunu söyleyen Tonbul, özelleştirmeler nedeniyle kurum ve çalışan sayısının yıllar içinde azaldığını belirterek, “Bizim hizmet kolumuz genelde özelleştirmelerden etkilendi, kurum sayımız azaldığı gibi çalışan sayımız da azaldı.” dedi.
Buna rağmen her ilde örgütlü olduklarını vurgulayan Tonbul, “Her ilde örgütlüyüz, yirmi sekiz tane şubemiz var. Şube sayısını şu anda artırmak gibi bir niyetimiz yoktur ama her ilde örgütlüyüz.” sözleriyle yapıyı özetledi.
Bazı illerde yoğunlaşma olduğunu, bazılarında ise çalışan sayısının sınırlı kaldığını belirten Tonbul, “Zonguldak’ta Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun olması, Rize’de ÇAYKUR’un olması nedeniyle daha yoğun potansiyel var. Ama ben Gümüşhaneliyim, Gümüşhane’de otuz tane enerji bürosu çalışanı var, Bayburt’ta yirmi dört tane var.” dedi. Eğitim, sağlık ve büro hizmetleri sendikalarındaki gibi yüksek sayılara sahip olmadıklarını ancak var olan yapıyı korumaya ve güçlendirmeye çalıştıklarını ifade etti.
Yaklaşan seçimler ve “doğruları söyleme” vurgusu
Önlerinde yaklaşık bir yıllık bir süreç bulunduğunu belirten Tonbul, Enerji Bir-Sen’in seçim sürecine hazırlandığını söyleyerek, “Önümüzde bir yılımız var, seçimlere gideceğiz, hakkımızda hayırlısı. Delegemiz kimi tercih ederse, neyi takdir ederse biz de onunla birlikte yolumuzu yürüyeceğiz.” dedi.
Memur-Sen ile birlikte yürümeye devam ettiklerini ve sürdüreceklerini vurgulayan Tonbul, toplu sözleşmeden sorumlu genel başkan yardımcısı olarak kamuoyunda daha görünür hale geldiğinde bürokrasi ve siyasetten tepki aldığını da kaydetti: “Televizyonlara ön plana çıktığım zaman biraz bürokrasinin de siyasetin de tepkisini çekiyoruz, üstümüze alıyoruz. Olsun, birilerinin doğruları söylemesi lazım.”
Kendi penceresinden doğru bildiklerini dile getirmeye devam edeceğini belirten Tonbul, “Ben bize göre doğruları söylüyorum. Bizi dinlerler dinlemezler, o onların bileceği iş ama bunun dikkate alınması lazım. Üç beş tane bürokratın veya siyasetçinin agitasyon yaparak getirmiş oldukları metinler üzerinden hareket ederlerse bu iyi olmaz diye düşünüyorum.” sözleriyle uyarılarını yineledi.
Röportaj, Tonbul’un samimi ve doğrudan ifadeleri için teşekkür edilmesiyle tamamlandı.
Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI