CEVDET YILMAZ TBMM’DE 2026 BÜTÇESİNİ KAPANIŞ KONUŞMASIYLA SAVUNDU “CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ VE PROGRAMIMIZ ÇALIŞIYOR, ENFLASYON KALICI OLARAK KIRILACAK”
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde gün boyu süren 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi görüşmelerinin ardından yürütme adına yaptığı konuşmada, bütçenin yalnızca rakamlardan ibaret olmadığını, Meclis ile yürütme arasındaki bütçe hakkının Anayasa çerçevesinde işlediğini vurguladı. Bütçe açığı, faiz giderleri, Cumhurbaşkanlığı harcamaları, kurumsal reformlar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve yeni anayasa tartışmalarına detaylı yanıt veren Yılmaz, “Programımız çalışıyor, istikametimiz doğru. 2026’da dezenflasyon süreci çok daha belirgin hissedilecek.” dedi. Belediyelerin yatırımlarındaki düşüşe, altın üzerinden yapılan alım gücü hesabına, vergi yapısına, sosyal yardımlara, işsizlik fonu, yurt kapasitesi ve su yönetimine ilişkin somut rakamlar paylaşan Yılmaz, “Yirmi üç yılda Türkiye hem demokraside hem kalkınmada vesayetçi yapıyı geride bırakmış, üst orta gelirden yüksek gelirli ülke eşiğine gelmiş, 24’üncü bütçesini yapan bir ülke hâline gelmiştir.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Genel Kurulunda 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi ile 2024 Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin tümü üzerindeki görüşmelerin ardından, yürütme adına kapsamlı bir kapanış konuşması yaptı. Konuşmasına, İstanbul’da düzenlenen operasyonda şehit olan polis memuru Emre Albayrak için taziye dileklerini yineleyerek başlayan Yılmaz, gün boyu devam eden tartışmalara ve muhalefetin eleştirilerine tek tek yanıt verdi.
“Bütçe, Meclis ile Yürütmenin Ortak Alanıdır”
Bütçenin “sadece gelir-gider tablosu değil, ülkenin tüm politikalarının tartışıldığı ana zemin” olduğunun altını çizen Yılmaz, bütçe hakkının nihai sahibinin TBMM olduğunu vurguladı. Ancak bütçelerin aynı zamanda yürütmenin halka verdiği sözleri yerine getirmesinin aracı olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Meclisimiz yasama alanında millî iradenin tecelligâhıdır. Yürütme alanında millî iradenin yansıması ise doğrudan halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanlarımızdır. Yeni sistemde yürütmenin kanun teklifi yok; tek istisna bütçedir. Bunu da Anayasa rastgele yapmamıştır.”
Muhalefetin “bütçelerde hiçbir şey değişmiyor, Meclis etkisiz” eleştirilerini hatırlatan Yılmaz, bunun dünyadaki tüm parlamenter demokrasiler için geçerli olduğuna işaret ederek, “Yürütmenin Mecliste çoğunluğu varsa bütçeler belli bir çerçevede gelir, köklü rakamsal revizyonlar hiçbir ülkede görülmez; asıl kıymetli olan bütçe vesilesiyle politika tartışmalarıdır.” dedi.
“Yıl İçinde Bütçe İstediğimiz Gibi Değiştiriliyor” Eleştirisine Yanıt
Yılmaz, bütçenin yıl içinde yürütme tarafından keyfî biçimde değiştirildiği iddialarını da Anayasa Mahkemesi kararlarına atıfla şöyle yanıtladı:
“Artık bütçe tavanını aşamıyorsunuz. Aştığınızda Meclise tekrar gelmek zorundasınız. Sadece kurumlar arasında yüzde 10’luk ödenek aktarma sınırı var; o da uygulamada geçen yıl yüzde 5 civarında kullanıldı. Yani ne harcama tavanını ne aktarma limitlerini aşmak mümkün değil.”
Nominal Değil Oransal Analiz Uyarısı
Muhalefetin faiz, açık ve vergi eleştirilerinde sürekli nominal rakam kullanmasını da eleştiren Yılmaz, “köpükten arındırılmış analiz” için oranlara bakılması gerektiğini belirtti:
“Önemli olan mutlak rakamlar değil, millî gelire oranlardır. 2024’te millî gelir 44,6 trilyon, 2025’te 62,2 trilyon, 2026’da 77,3 trilyon lira öngörülüyor. Açık, faiz ve verginin GSYH’ye oranına bakmadan sadece rakam okumak sağlıklı değildir.”
Faiz ödemelerindeki artışın deprem harcamaları ve borçlanmaya bağlı olduğunu hatırlatan Yılmaz, “İki buçuk yılda deprem için 90 milyar dolarlık ekstra harcamayı bütçe disiplinini koruyarak yönetiyoruz; önümüzdeki dönemde bu yük kademeli olarak azalacak.” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Savunması ve Yeni Anayasa Çağrısı
Yılmaz, dünya ve bölgedeki çatışma ve belirsizlik ortamına geniş yer ayırarak, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini özellikle pandemi, deprem ve jeopolitik krizler bağlamında savundu:
“İyi ki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçmişiz, iyi ki bu dönemde tecrübeli bir liderle yol alıyoruz. Pandemide koalisyon olsaydı, depremde farklı kutuplara çekilen bir yürütme olsaydı, bu krizleri bu hızla yönetebilir miydik?”
Sistemin “geliştirilmeye açık” olduğunu ancak toptan reddin yanlış olduğunu belirten Yılmaz, muhalefetin “sistemi iyileştirelim” deyip yeni anayasa masasına gelmemesini “tutarsızlık” olarak niteledi:
“Her sistem gibi bu sistem de iyileştirilebilir. Gelin, ön yargısız bir şekilde yeni anayasayı birlikte çalışalım. Hem sistemi tahkim edelim hem kurumları güçlendirelim.”
Cumhurbaşkanlığı Bütçesi ve Örtülü Ödenek Tartışması
Muhalefetin Cumhurbaşkanlığı harcamaları eleştirilerine de yanıt veren Yılmaz, rakamlarla konuştu:
“Cumhurbaşkanlığının bütçedeki payı binde 1,1 civarında. Eski sistemde Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık birlikte bunun yaklaşık 3 katı pay alıyordu. Bugün bu oran abartıldığı gibi değildir.”
Örtülü ödeneğe ilişkin “denetlenmiyor” eleştirisi içinse, yasal sınırları hatırlattı:
“Örtülü ödenekte kanuni limit binde 10’lar seviyesinde; bugün harcamalar bu limitlerin çok altında. Türkiye, kuralları olan bir hukuk devletidir; örtülü ödenek de bu kuralların dışına çıkılarak kullanılmamaktadır.”
“Yirmi Üç Yılda Hem Demokrasi Hem Kalkınma İlerledi”
AK Parti’nin kesintisiz 23 yıllık iktidarına vurgu yapan Yılmaz, “24’üncü bütçeyi hazırlamak herkese nasip olmaz.” dedi ve bu tablonun tesadüf olmadığını söyledi:
“Millet, bir hükûmete 24’üncü bütçesini kullandırıyorsa bunu rastgele yapmaz. Türkiye, fiziki altyapıda, eğitimde, sağlıkta, kırsalda, toplu konutlarda, üniversitelerde sıçrama yapmıştır. Ama daha önemlisi, vesayetçi yapıdan normal demokrasiye geçmiştir.”
Başörtüsü yasağı, ana dil tartışmaları, Alevilerin sorunları gibi konularda “tabuların yıkıldığını” söyleyen Yılmaz, bu demokratikleşmenin de son yirmi üç yılın önemli kazanımı olduğunu belirtti.
CHP’nin “kurucu parti” vurgusunu da eleştiren Yılmaz, çok partili düzene işaret ederek şu uyarıyı yaptı:
“Çok partili sistemde partiler arasında hiyerarşi kurulamaz. ‘Kurucu parti’ söylemiyle ‘devletin sahibi’ gibi bir imaj doğru değil; tüm partiler demokratik hayatın eşit unsurlarıdır.”
Ekonomi Programı: “İlkeler Değişmez, Politikalar Döneme Uyar”
Yılmaz, ekonomi yönetiminde “süreklilik içinde esneklik” vurgusu yaptı:
“İlkelerimiz değişmez ama politikalar dönemin ihtiyaçlarına göre değişir. Pandemi döneminde öncelik üretim kapasitesini korumaktı; Türkiye bu sayede dünya 115 birime gelirken 130 birime çıktı. Şimdi finansal istikrar ve enflasyonla mücadele öncelikli.”
Enflasyonu düşürürken büyümeyi de sürdürmenin zor ama mümkün olduğunu belirterek, “Sadece enflasyonu düşürmek istesek bir yılda yaparız ama ekonomi ve sosyal dengeleri kırar dökeriz.” dedi. Dezenflasyon süreci için şu takvimi paylaştı:
“Enflasyon geçen yıl ortalarında yüzde 75’leri aşıyordu, bugün yüzde 31. 2026 sonunda yüzde 20’nin altına, ardından 2027’de tek haneye düşürmeyi hedefliyoruz. Programımız çalışıyor, istikametimiz doğru.”
Cari açık, rezervler, CDS ve borçlanma faizleri gibi finansal göstergelerde “geçmişe göre ciddi iyileşme” olduğunu vurgulayan Yılmaz, 2026’da küresel koşulların da (petrol, faizler, ticaret ortakları) destekleyici olacağını söyledi.
Muhalefetin Önerileri: “12 Trilyon Gider, 4–5 Milyar Gelir”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bütçe önerilerini de teknik açıdan değerlendiren Yılmaz, “gelir–gider dengesi” uyarısı yaptı:
“Arkadaşlarımız hesapladı: Muhalefetin sunduğu gider artırıcı önerilerin maliyeti yaklaşık 12 trilyon lira, gelir tarafında ise en fazla 4–5 milyar lira. Etki analizi yapılmadan verilen sözler sadece siyaseten hoş gelebilir ama bütçe gerçekleriyle örtüşmez.”
Programın sadece para politikalarına dayanmadığını, maliye politikaları ve yapısal reformlarla desteklendiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı, özellikle 2026 yılını “Türkiye Yüzyılı yapısal reform yılı” olarak tanımladı.
Altın Üzerinden Asgari Ücret Hesabına Teknik İtiraz
Özgür Özel’in önceki konuşmasında asgari ücretin alım gücünü altın üzerinden kıyaslamasını da eleştiren Yılmaz, bu yöntemi “teknik açıdan geçersiz” buldu:
“Altın, yediğiniz içtiğiniz bir mal değil; küresel yatırım enstrümanı. Son yıllarda tüm dünyada dolar cinsinden altın fiyatı ciddi arttı. Altınla hesaplarsanız, ABD’de asgari ücretin altın karşılığı yüzde 86,6, Fransa’da yüzde 82,6, Yunanistan’da yüzde 80,3 düşmüş görünür. Böyle hesap olmaz.”
Satın alma gücünün temel tüketim sepeti üzerinden (gıda, kira, mazot, giyim) ölçülmesi gerektiğini söyleyerek, reel asgari ücret artışına dair şu veriyi paylaştı:
“Enflasyondan arındırılmış olarak 2025 yılının ikinci yarısında asgari ücret, 2002’nin ikinci yarısına göre reel bazda yüzde 207 artmış durumda. İspanya’da aynı dönemde yüzde 196, Portekiz’de yüzde 162, Fransa ve Hollanda’da yüzde 102 artış var.”
Belediyeler, Yatırım ve “Fantastik Harcama” Tartışması
Yılmaz, CHP’li ve diğer belediyelerle ilgili tartışmalara girmeden, genel bir yerel yönetim tablosu çizdi. Belediyelerin yatırım oranlarındaki düşüşe dikkat çekerek şunları söyledi:
“2018’de belediye harcamaları içinde yatırımların payı yüzde 36 iken 2024’te 24,3’e düşmüş. 2025’te yüzde 17, 2026’da yüzde 19,5 bekleniyor. Yani belediyeler yatırım gücünü kaybediyor.”
Belediyelerin öncelikle asli görevlerine odaklanması gerektiğini vurguladı:
“İçme suyu, temizlik, altyapı, ulaşım gibi temel hizmetler çözülmeden ‘fantastik’ diyebileceğimiz harcamalara yönelmek doğru değildir. Önce asli iş, sonra imkân kalırsa sosyal projeler yapılmalıdır.”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi örneği üzerinden geçmişte muhalefetteyken kaynak üretip sorun çözen yerel yönetim pratiği olarak Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanlığı dönemini anarak, “Merkez iktidar başka partideyken de belediye başkanı çalışarak başarı elde edebilir.” dedi.
Yabancı Yatırım ve Hukuk Tartışması
Türkiye’de hukukun zayıfladığı için yatırımın gelmediği eleştirisine doğrudan rakamla yanıt veren Yılmaz:
“Yıllıklandırılmış doğrudan uluslararası yatırımlar Eylül 2025’te 15,3 milyar dolar seviyesinde. 2025’in ilk dokuz ayında 11,4 milyar dolar yatırım geldi; bu, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 46 artış anlamına geliyor. ‘Yatırımcı gelmiyor’ söylemini rakamlar teyit etmiyor.”
Yargı Reformu Stratejisi ve adalet alanındaki çalışmaların sürdüğünü, bunun da yatırımcı güvenini artıracağını söyledi.
Vergi Yapısı: Dolaylı–Dolaysız Denge ve Toplam Vergi Yükü
Dolaylı vergilerin yüksekliği eleştirilerine yanıt veren Yılmaz, asıl eksikliğin doğrudan vergilerde olduğunu söyledi:
“Dolaylı vergiler AB ve OECD ortalamalarına yakın. Asıl geri olduğumuz doğrudan vergiler. Kurumlar vergisini 5 puan artırdık, kamu-özel iş birliği projelerinde yüzde 10 ilave getirdik, çok uluslu şirketlerde asgari yüzde 15 kurumlar vergisi, yerli şirketlerde yüzde 10 uyguluyoruz. Kazanç istisnalarını daralttık; dolaylıdan doğrudana geçiş için adımlar attık.”
Toplam vergi yükünün de küresel ortalamaların altında olduğunu belirtti:
“Türkiye’de vergi ve primlerin millî gelire oranı yüzde 23,5. OECD ortalaması yüzde 33,9, AB ülkelerinde yüzde 39,9. Yani ‘aşırı vergi yükü’ iddiası da verilerle uyuşmuyor.”
Sosyal Politikalar: Emeğin Payı, GETAD Modeli ve Yardımlar
Kalkınmanın sadece ekonomik büyüme olmadığını, sosyal gelişme ve çevresel sürdürülebilirliği de içerdiğini söyleyen Yılmaz, sosyal politikaları üç düzeyde tanımladı: Makro istikrar, sektörel programlar ve hedefli sosyal yardımlar.
Özellikle emeğin millî gelirdeki payındaki toparlanmaya dikkat çekti:
“2022’de emeğin payı yüzde 23,4’e kadar gerilemişti. 2024’te yüzde 32,9’a, 2025’in ilk dokuz ayında yüzde 34,1’e yükseldi; bu, tarihî zirvelerden biri. Gini katsayısı gibi göstergelerde bunun yansımalarını önümüzdeki dönemde göreceğiz.”
Sosyal yardımlarda ise Gelir Tamamlayıcı Aile Destek Sistemi (GETAD) ile yapısal reform hazırlığında olduklarını açıkladı:
“GETAD ile tüm sosyal destek sistemimizi entegre ediyoruz. Belli bir eşik gelirin altında kalan aileleri destekleyecek, istihdamı caydırmayacak bir model. 2026’da birkaç ilde pilot, 2027’de ülke çapında uygulanmasını planlıyoruz.”
Deprem Konutları ve Sosyal Konut Seferberliği
Sosyal konut ve özellikle deprem konutları eleştirilerine yanıt veren Yılmaz, teslim edilen konut rakamlarını hatırlattı:
“6 Şubat depreminden sonra yıl sonu itibarıyla 450 bin konutu hak sahiplerine teslim etmiş olacağız. Muhalefet o gün ‘On yılda toparlayamazsınız.’ diyordu. İki–iki buçuk yılda bu noktaya geldik; bu, her ülkenin harcı değildir.”
50 bin, 100 bin ve 250 bin sosyal konut kampanyalarının taahhüt edildiği şekilde tamamlandığını belirterek, yeni açıklanan 500 bin sosyal konut hedefinin de aynı şekilde yerine getirileceğini söyledi.
Su Yönetimi ve Belediyelere Kayıp–Kaçak Uyarısı
İklim değişikliğinin Türkiye için “beka meselesi” hâline getirdiği su sıkıntısına özel bir bölüm ayıran Yılmaz, suyla ilgili bir üst düzey çalışma yürüttüklerini anlattı:
“Su, nüfusla birlikte en temel beka meselelerimizden biri. Tarımda su kullanımı yüzde 80 seviyesinde; açık kanal sistemlerinin kapalıya dönüştürülmesi, bitki deseninin suya göre planlanması, desteklerin buna göre tasarlanması üzerinde çalışıyoruz.”
Şehir şebekelerindeki kayıp–kaçak oranlarının yüksekliğine dikkat çekerek belediyelere çağrıda bulundu:
“DSİ suyu getiriyor, şehirde şebekede kayboluyor. Fantezi projeler yerine önce kayıp–kaçak oranlarını düşürmek zorundayız. Su politikasında belediyelerin sorumluluğu çok yüksek.”
İşsizlik Sigortası Fonu “Amaç Dışı Kullanılıyor” İddiasına Yanıt
İşsizlik Sigortası Fonu kaynaklarının amacı dışında kullanıldığı eleştirilerine karşı Yılmaz, fonun kuruluş amacını hatırlattı:
“Fonun harcamalarının yüzde 61’i doğrudan işçilere ve işsizlere, yüzde 35,8’i istihdamı korumaya ve artırmaya, yüzde 3’ü de kurumsal işleyişe gidiyor. Fon sadece işsiz kalındığında maaş ödensin diye değil, işsizliği önlemek ve istihdamı artırmak için de kurulmuştur; kanununda bu yazar.”
Yurt Kapasitesi, Fırsat Eşitliği ve Kendi Hikâyesi
Üniversite öğrencilerinin barınma sorunu tartışmaları üzerine yurt kapasitesine ilişkin veri paylaşan Yılmaz, başvuranların yüzde 96’sının yurda yerleştiğini aktardı:
“Örgün öğrenci başına yurt kapasitesinde dünyada önde gelen ülkelerden biriyiz. Elbette yüzde 100 olması mümkün değil; kendi ilinde okuyanlar, aile yanında kalmayı tercih edenler var. Esas bakılacak kalem, başvuranların ne kadarına yer verildiğidir.”
Kendi eğitim hayatından örnek vererek, fırsat eşitliğinin önemini vurguladı:
“Bingöl’de doğmuş, ODTÜ’de okumuş, DPT’de çalışmış ve bugün bu makamda olan biri olarak biliyorum ki cumhuriyetin özü fırsat eşitliğidir. Okul öncesinden üniversiteye, burs ve kredilere kadar AK Parti hükümetleri bu fırsat eşitliğini en fazla artıran hükümetlerdir.”
Et Fiyatları, Şap Aşısı ve MHRS Randevu Sistemine Teknik Veriler
Et fiyatları üzerinden yapılan uluslararası kıyaslara da rakamla yanıt veren Yılmaz, kuşbaşı et fiyatının:
-
Fransa’da 16,5 euro/kg,
-
Almanya’da 15,98 euro/kg,
-
Polonya’da 15,91 euro/kg,
-
Türkiye’de ise 13,13 euro/kg olduğunu belirterek, Türkiye’deki fiyatların iddia edildiği gibi dünya ortalamasının üç katı olmadığını söyledi.
Şap hastalığıyla ilgili aşı tartışmalarında ise Şap Enstitüsü’nün tüm aşıları yerli ürettiğini, ithal aşı kullanılmadığını, “aşının hastalık yapıcı olduğu yönündeki iddiaların bilimsel dayanağı olmadığını” vurguladı.
MHRS randevu sistemi eleştirilerine karşılık, “79 branşın 72’sinde aynı gün randevu alınabildiğini, daha önce 4 milyona kadar çıkan bekleyen randevu sayısının yüzde 90 azaltıldığını” ifade etti. Bekleme sürelerinin bir bölümünün de “hastaların ısrarla belirli hekim veya hastane tercihi” nedeniyle oluştuğunu söyledi.
Meşruiyet Tartışması, Biden Sözü ve Terörsüz Türkiye
Son bölümde “meşruiyet” tartışmalarına giren Yılmaz, iktidarın meşruiyetini sadece milletten aldığını belirtti:
“Bizim meşruiyet kaynağımız sadece ve sadece millettir; bunun dışındaki hiçbir söz bizi bağlamaz.”
ABD Başkanı Biden’ın seçim kampanyasında sarf ettiği, “Erdoğan’ı bu sefer darbeyle değil, muhalefete destek vererek sandıkta devireceğiz.” şeklindeki ifadeyi hatırlatarak, muhalefetin o dönem bu söze tepki göstermediğini ima etti; bu sözün de asla kabul edilemeyeceğini vurguladı.
Konuşmasını “Terörsüz Türkiye” hedefiyle bağlayan Yılmaz:
“Terörsüz Türkiye artık bir devlet politikasıdır. Birliğimizi, kardeşliğimizi pekiştirecek; Doğu ve Güneydoğu başta olmak üzere tüm Türkiye’de yatırım ortamını iyileştirecek, demokrasinin ve sivil siyasetin alanını genişletecek, sadece ülkemize değil bölgemize de barış taşıyacaktır.”
Bu süreçte TBMM’de kurulan Komisyonun çalışmalarına “geniş katılım ve olgunluk” nedeniyle teşekkür etti.
Cevdet Yılmaz, sözlerini 2026 Bütçe Teklifi’nin hayırlı olması temennisiyle tamamlayarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Cumhur İttifakı bileşenlerine, Plan ve Bütçe Komisyonu’na, tüm milletvekillerine ve Meclis personeline teşekkür etti.
Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI