CHP MUĞLA MİLLETVEKİLİ GİZEM ÖZCAN: “GİZLİ TANIK ÜZERİNDEN KURGULANAN İDDİANAME HUKUKUN DEĞİL SİYASİ İHTİYACIN ESERİDİR”
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Adalet Bakanlığı bütçesi üzerine konuşan CHP Muğla Milletvekili Gizem Özcan, Ekrem İmamoğlu’na yönelik soruşturma ve hazırlanan İBB iddianamesini “delilsiz siyasi kurgunun ürünü” olarak nitelendirdi. Gizli tanık kullanımının maddi delil yokluğunu perdelediğini söyleyen Özcan, casusluk soruşturmasındaki unsurların TCK 328 açısından karşılanmadığını belirtti. Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına uyulmamasını “açık anayasasızlaştırma süreci” olarak değerlendiren Özcan, kadın cinayetleri ve aydınlatılamayan dosyalarla ilgili de Bakanlığa sorular yöneltti.
CHP Muğla Milletvekili Gizem Özcan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığı konuşmada Adalet Bakanlığının 2026 yılı bütçesini eleştirerek, Türkiye’de yürüyen soruşturmaların siyasal nitelik taşıdığını ifade etti.
Özcan, konuşmasına 19 Mart sürecini hatırlatarak başladı ve “İçinden geçtiğimiz hukuki süreçlerin merkezinde Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu’nu siyaset dışına itme hedefli 19 Mart yargı darbesi bulunuyor.” ifadelerini kullandı.
“Örgüt varsayımıyla başlıyor, gizli tanık örgütü tarif ediyor”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi hakkındaki iddianamenin kabul edilmesine değinen Özcan, suç örgütü iddiasını destekleyen hiçbir maddi delilin dosyada yer almadığını söyledi. Özcan, “Kurulan mekanizma basittir: ‘Örgüt var’ deniliyor; bu varsayımla gizli tanık devreye sokuluyor, gizli tanık örgütü tarif ediyor ve böylece örgüt kurulmuş gibi gösteriliyor.” açıklamasında bulundu.
Gizem Özcan, gizli tanığın kullanılış biçiminin hukuken geçersiz olduğunu belirterek CMK 58’e atıf yaptı:
“Gizli tanık olaya hangi vesileyle vâkıf olduğunu açıklamak zorundadır. Bu dosyada bu koşullar yoktur.”
AİHM içtihatlarına da dikkat çeken Özcan, “Gizli tanık beyanı tek başına mahkûmiyete gerekçe olamaz.” dedi.
Casusluk soruşturmasına ilişkin değerlendirme
Ekrem İmamoğlu hakkında yürütülen siyasi casusluk soruşturmasına değinen Özcan, TCK 328’in uygulanabilmesi için gerekli şartların dosyada bulunmadığını vurguladı. Konuya ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
“Devlet güvenliği bakımından gizli bilgi olacak, bunu fail temin edecek ve siyasal-askerî casusluk amacıyla kullanılacak. Bu unsurlar aynı anda yoksa 328 uygulanamaz. Kişisel verinin sızmasıyla devlet güvenliğine ilişkin bilginin temini aynı kategori değildir.”
Özcan, OSINT analizlerinin casusluk delili sayılamayacağını, Wickr üzerinden yürütüldüğü iddia edilen örgütsel iletişimin temelsiz olduğunu, itirafçı beyanlarının ise delil standardını karşılamadığını söyledi.
“Siyasetin ihtiyaçlarına göre üretilmiş hukuk”
Soruşturmaların seçici yürütüldüğünü belirten Özcan, iddia edilen kişinin bakanlıklar ve iktidar partisiyle bağlantılarına dair hususların dosyadan dışlandığını ifade etti. “Bu tablo, Türkiye’nin siyasetin ihtiyaçlarına göre üretilmiş bir hukukla yönetildiğini gösteriyor.” diyerek eleştirilerini sürdürdü.
“3 milyon 292 bin terör soruşturması: Korku rejiminin göstergesi”
Özcan, son yıllardaki terör soruşturmalarına ilişkin istatistikleri de paylaştı. “2009–2024 arasında Türkiye’de 3 milyon 292 bin 921 kişi terör kapsamında yargılanmış. Uluslararası sistemlerde aynı dönemde kayıtlı terör şüphelisi sayısı yaklaşık 300 bindir.” dedi ve ekledi:
“Bu rakamlar siyasi yönlendirmeyle açılan soruşturmaların büyüklüğünü ortaya koyuyor.”
Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması
Gizem Özcan, Türkiye’nin “açık bir anayasasızlaştırma döneminde” olduğunu ifade ederek İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin Tayfun Kahraman hakkında verilen AYM kararını uygulamamasını hatırlattı. “Aynı mahkeme Can Atalay’ın kararını da uygulamamıştı. Mahkeme bireysel başvuru hakkının esasını tanımıyor.” dedi.
Özcan, Hâkimler ve Savcılar Kuruluna da çağrı yaparak, “HSK’nin ilgili mahkeme hakkında gerekli tedbirleri alması zorunludur.” değerlendirmesinde bulundu.
Kadın cinayetleri ve sonuçlanmayan dosyalar
Konuşmasının son bölümünde kadın cinayetlerine değinen Özcan, “2025’in ilk on ayında 237 kadın öldürülmüş, 247 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetmiştir.” bilgisini paylaştı. Rabia Naz, Rojin Kabaiş, Ece Gül Övezova ve Yeşim Akbaş dosyalarının hâlâ sonuçlanmamış olmasını eleştirerek, “Adalet sistemi kadınların yaşam hakkını koruyamıyorsa Bakanlığınız bu tabloyu nasıl açıklayacak?” diye sordu.
Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI