CHP’li Eylem Ertuğ Ertuğrul MSB Bütçesinde Konuştu: “Askerî Sağlık Sistemi Lağvedildi, Mehmetçik’in Can Güvenliği Sivil Sistemle Yürütülemez”
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Savunma Bakanlığı 2026 yılı bütçesi görüşmelerinde söz alan CHP Zonguldak Milletvekili ve eski askerî hekim Eylem Ertuğ Ertuğrul, TSK’de askerî sağlık sisteminin lağvedilmesini, YAŞ yapısının siyasallaştığını, Anıtkabir’de Cumhurbaşkanı lehine atılan sloganlara seyirci kalınmasını ve astsubaylar ile uzman personelin özlük haklarındaki sorunları sert sözlerle eleştirdi. Ertuğrul, OYAK yönetiminde şeffaflık eksikliği, askerî alanların imara açılması ve şehit aileleri ile gazilerin taleplerine ilişkin somut düzenleme çağrısında bulundu.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda 26 Kasım 2025 Çarşamba günü görüşülen Millî Savunma Bakanlığı 2026 yılı bütçesi kapsamında Cumhuriyet Halk Partisi adına söz alan isimlerden biri de CHP Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul oldu. Komisyon Başkanı ve AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş’un söz vermesiyle konuşmasına başlayan Ertuğrul, bütçe tartışmasının yalnızca rakamlardan ibaret olmadığını vurguladı.
“Yalnızca Bütçe Değil, Mehmetçik’in Hayatı ve Onuru Konuşuluyor”
Konuşmasına, tartışmanın boyutunu hatırlatarak başlayan Ertuğrul, “Bugün burada aslında yalnızca bir bütçeyi konuşmuyoruz; bu ülkenin evlatlarının hayatını, güvenliğini, geleceğini ve onurunu konuşuyoruz.” dedi. Milletvekillerinin sorumluluğunun halktan geldiğini vurgulayan Ertuğrul, “Bu ülkenin çocuklarının, Mehmetçik’inin hakkını, hukukunu, can güvenliğini konuşmak için bulunuyoruz.” ifadesini kullandı.
Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler’in konuşmasında dile getirdiği, “Güçlü ve hazırlıklı bir ordu barışın sigortasıdır.” sözünü hatırlatan Ertuğrul, “Ancak böyle büyük bir ordunun kendine ait bir sağlık sistemi maalesef yoktur.” diyerek askerî sağlık altyapısına ilişkin eleştirilerine geçti.
“Askerî Tababetin Hafızası Kaybedildi, GATA’nın Açılması Tek Başına Yeterli Değil”
GATA mezunu ve Silahlı Kuvvetlerde görev yapmış eski bir askerî hekim olduğunu özellikle belirten Ertuğrul, askerî sağlık sisteminin lağvedilmesinin sonuçlarını şöyle anlattı: “Askerî sağlık sistemini lağvedince askerî tababetin kurumsal birikimi ortadan kaldırıldı, savaş cerrahisinin hafızası kaybedildi, yaralı askerlerin sevk zinciri zayıfladı.”
Askerî sağlık sisteminin sivil sağlık sistemiyle aynı işleyişe mahkûm edildiğini söyleyen Ertuğrul, “Askerî sağlık sisteminin işleyişi sivil sağlık sistemiyle bir tutularak tabip subay eksikliği sivil hekimle kapatılmaya çalışıldı ki bu çok yanlış, eksik ve yetersiz bir uygulamadır.” değerlendirmesinde bulundu. “Bu kadar büyük bir ordunun kendine ait bir sağlık sistemi olması zorunludur, sivil sisteme entegre edilerek istenen sonuca ulaşamayız.” diyen Ertuğrul, askerî sağlık sisteminin yeniden yapılandırılması konusunda hâlâ “samimi, kapsamlı ve geleceği gören bir plan” ortaya konulmadığını savundu.
GATA’nın yeniden açılmasına dair son dönemde basına yansıyan haberleri hatırlatan Ertuğrul, “Gerçi son günlerde GATA’nın açılmasıyla ilgili haberler duyduk ancak bu asla yeterli bir uygulama değildir.” dedi. “Timdeki muharip sıhhiyeden sahra hastanesine, bölge hastanesinden Gülhane’deki akademik kadroya kadar askerî sağlık sistemi yeniden yapılandırılmalı ve ivedi bir şekilde daha fazla vakit kaybetmeden Silahlı Kuvvetlerin hizmetine sunulmalıdır.” çağrısında bulundu.
YAŞ ve Komuta Kademesi Üzerinden Siyasallaşma Eleştirisi
Konuşmasının ikinci bölümünde TSK’deki siyasallaşma iddialarına odaklanan Ertuğrul, Silahlı Kuvvetlerin komuta kademesini belirleyen ana organ olan Yüksek Askerî Şûra’nın yapısının siyasi irade lehine değiştirildiğini savundu. “YAŞ yapısını, kadrolarını tamamen güdümünüzde olacak şekilde sayısal çoğunluğu sağlamak için, askerlikle uzaktan yakından ilgisi olmayan sivil bakanlarla doldurdunuz ve bu kararlar zaten yargı denetimine kapalı.” sözleriyle eleştiride bulundu.
Bu yetkinin, hizmet süresi ve liyakat gözetilmeksizin kullanıldığını iddia eden Ertuğrul, “Bu yetkiyle kişinin isteği olup olmamasına, hizmet süresinin dolup dolmamasına bakmadan, liyakati de göz ardı ederek istediğinizi emekli ediyor, istediğinizin hizmet süresini uzatıyor, istediğinizi üst rütbeye taşıyorsunuz.” dedi.
Bu tabloyu “Silahlı Kuvvetlerin iktidarın keyfine ve siyasal düşüncesine göre şekillendirilmesi” olarak nitelendiren Ertuğrul, bunun sonucunda “Mustafa Kemal’in askerlerini izleyen teğmenlerin tasfiye edildiğini, Atatürk karşıtlarının ise Silahlı Kuvvetler bünyesinde tutulduğunu” öne sürdü. Bu sırada AK Parti Ankara Milletvekili Orhan Yeğin’in YAŞ’a ilişkin itirazı üzerine salonda kısa süreli karşılıklı konuşmalar yaşandı.
Anıtkabir’de Slogan Tartışması: “Kiminle Kıyaslıyorsunuz?”
Ertuğrul, her yıl Anıtkabir’de düzenlenen törenlerde mevcut Cumhurbaşkanı lehine atıldığını iddia ettiği sloganları da gündeme getirdi. “Her sene Anıtkabir’deki törenlerde meydan okurcasına mevcut Cumhurbaşkanı lehine slogan atılmasına seyirci kalıyorsunuz. Orası insanlık tarihinin gördüğü en büyük dehalardan biri olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kabridir.” diyen Ertuğrul, “Onun kabrinde kiminle kıyaslıyorsunuz?” sorusunu yöneltti.
AK Parti’li Orhan Yeğin’in “Vatandaş slogan atıyorsa ne yapacaksın?” sözleriyle karşılık vermesi üzerine tartışma büyürken, CHP Antalya Milletvekili Cavit Arı da “İstemiyorlar.” sözleriyle Ertuğrul’a destek verdi. Ertuğrul, Anıtkabir’deki bu görüntülerin “milletçe de kabul edilmediğini” savunarak, “Bu görüntüler milletimizce de asla kabul edilmemektedir. Ne yaparsanız yapın, hiç kimseyi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le kıyaslayamazsınız.” ifadesini kullandı ve slogan atan kişiler hakkında işlem yapılıp yapılmadığını sordu.
Komisyon Başkanı Mehmet Muş’un “Değerli arkadaşlar, sakin olalım.” uyarısıyla tartışma yatıştırılmaya çalışıldı.
Askerî Liseler, Heybeliada ve “Liyakatli, Atatürkçü Personel” Vurgusu
Personel niteliğine özel bir başlık açan Ertuğrul, “En etkili silah, iyi yetişmiş personeldir.” diyerek, genç yaşta askerî liselerde ve astsubay hazırlama okullarında TSK ile tanışan personelin kuruma daha çok bağlandığını söyledi. “Genç yaşta askerî liseler ve astsubay hazırlama okullarında Silahlı Kuvvetlerle tanışan ve Silahlı Kuvvetlerle bütünleşen kişilerin çok daha verimli ve benimseyerek hizmet vereceği hepinizin malumudur.” dedi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısının korunması ve bölgesel güç olabilmesi için “işinin ehli, liyakatli, Atatürk ilkeleri ve cumhuriyetin temel değerleriyle, Anayasa’ya gönülden bağlı personel yetiştirilmesi” gerektiğini vurgulayan Ertuğrul, askerî okulların siyasal etkilerden arınmış şekilde yeniden açılması ve kadrolaştırılması çağrısında bulundu.
Bu bağlamda Heybeliada Deniz Lisesinin kapatılmasını eleştiren Ertuğrul, “Heybeliada Deniz Lisesini kapatan irade, ‘yerli ve millî proje’ kisvesi altında Heybeliada’da Ruhban Okulunu açmak için Trump’a sözler vereceğine Deniz Lisesini tekrar açmalıdır.” ifadesini kullandı.
Astsubaylar, Uzman Personel ve Kadro Sorunları
Konuşmasında astsubayların ve uzman personelin özlük haklarına da geniş yer veren Ertuğrul, Silahlı Kuvvetlerde sözleşmeli statü dışındaki kadrolar arasında maaş açısından en geride kalan grubun astsubaylar olduğunu söyledi. “Bunların mağduriyetini giderecek şekilde ek tazminat ve ek gösterge verilmesine yönelik düzenleme yapılmalıdır.” diyen Ertuğrul, emekli astsubayların maaşlarının asgari ücret seviyesine düştüğünü, görevdeki astsubaylarla aralarındaki farkın “negatif yönde giderek açıldığını” belirtti.
Uzman erbaş ve sözleşmeli er/erbaşlara kanunla tanınan kadro hakkının yıllardır fiilen verilmediğini savunan Ertuğrul, “Bu kişiler makam odalarının kapılarında, ellerinde dosyalarla makam makam gezmekte ve perişan olmaktadır.” dedi. Millî Savunma Bakanının, Bakanlıkta kadroya alım yapıldığını söylemesini hatırlatarak, “Bu sayının ne kadar olduğunu cevaplarsanız o da bizim için yol gösterici olacaktır.” ifadesini kullandı ve “Ya tutmayacağınız sözleri vermeyin ya da verdiğiniz sözleri tutun.” çağrısını yineledi.
Asker Ölümleri ve “Liyakatsiz Kadrolar” İddiası
Son dönemde kamuoyuna yansıyan asker ölümlerine de değinen Ertuğrul, bu olayların “liyakatsiz kadroların iş bilmezliğinin sonucu” olduğunu savundu. “Askerleri İskenderun gibi bir yerde temmuz ayında havalandırmasız ortamda günlerce uykusuz bırakıp, havalandırma ve klimalı kalabilecekleri yerler varken buna izin vermeyip bir de güneşin altında bekletip; sıvı, elektrolit kaybı ve benzeri nedenlerle, güneş çarpmalarıyla ölümlerine neden olunması gibi…” ifadeleriyle örnek verdi.
Metan gazından mağarada zehirlenme, donarak hayatını kaybetme ve kışlalarda yeterli soruşturma yürütülmediğini iddia ettiği “şüpheli intihar olaylarının”, Silahlı Kuvvetlere olan güveni olumsuz etkilediğini belirten Ertuğrul, “Bir anne, bir baba çocuğunun ölüm sebebini öğrenmek için savcılığın kapısında adalet dilenmek zorunda kalıyorsa Sayın Bakanım, orada maalesef devlet yoktur.” dedi.
Şehit Aileleri ve Gaziler: Aylıklar, İkramiye ve Kimlik Kartı Talepleri
Personel başlığında en kritik konulardan birinin şehit aileleri ve gaziler olduğunu vurgulayan Ertuğrul, er ve erbaş olarak görev yaparken şehit olan gençlerin ailelerine dul ve yetim aylığı hükümleri çerçevesinde maaş bağlanmasının incitici bulunduğunu söyledi. “Devlet kendi askerine ‘Evladım.’ deyip evladının ölümünde sınıflandırmaya gidebilir mi, bu kabul edilebilecek mi? Asla kabul edilemez.” diyen Ertuğrul, bu kapsamda yaklaşık 4.500 kişinin bulunduğunu belirterek, “Er, erbaş şehit ailelerine emsal aylık bağlanmasını sağlayan düzenleme getirilmelidir.” çağrısında bulundu.
Muharip gazilerin vefatı halinde şeref aylıklarının engelli, dul ve muhtaç çocuklara intikali için de düzenleme yapılmasını isteyen Ertuğrul, “18 Mart Şehitler Günü’nde şehit ailelerine, 19 Eylül Gaziler Günü’nde gazilerimize birer maaş ikramiye verilmesi, kendilerine olan minnettarlığımızın küçük de olsa bir göstergesi olacaktır.” dedi.
Şehit yakınları için talep edilen kimlik kartı konusunu da gündeme taşıyan Ertuğrul, “Şehit aileleri, şehit yakınlarının sadece anne, babalarına değil, kardeşlerine de şehit yakını olduklarını gösteren resmî bir kimlik kartı düzenlenmesini istiyorlar.” diyerek, bu talebin ayrıcalık değil, unvanlarını ispat için insani ve basit bir ihtiyaç olduğunu vurguladı.
OYAK’ta Şeffaflık Tartışması ve Çimento Hissesi Satışı İddiası
Millî Savunma Bakanlığının kontrolünde olan ve TSK personeli için önemli bir yardımlaşma ve emeklilik güvencesi olan OYAK hakkında 2024 ve 2025 yıllarında toplam üç soru önergesi verdiğini hatırlatan Ertuğrul, bu önergelerde üye sayısı, yönetim kurulunda temsiliyet, nema oranlarının önceki yıllara göre enflasyonun altında kalması ve Total ile M Oil gibi alımlar hakkında bilgi istediğini söyledi. “Maalesef bunların hiçbirine şeffaf yanıt vermediniz, ‘Mevzuata uygundur.’ deyip yazıp geçtiniz. Verdiğiniz bu cevaplar ne bizi ne de üyelerinizi tatmin etmemiştir.” dedi.
Geçtiğimiz hafta, önceki yönetim döneminde OYAK Çimento Fabrikalarının yüzde 20 hissesinin piyasadaki hisse değeri yaklaşık 63 lira iken 36 liraya Tayvanlı bir şirkete satıldığı, bu nedenle yaklaşık 5 milyar liralık zarar oluştuğu iddiasıyla hukuki süreç başlatıldığını hatırlatan Ertuğrul, davaya taraf olmak isteyen OYAK üyesi hukukçulara “yetkili değilsiniz” denilerek davaya girmelerinin engellendiğini ve davanın reddedildiğini söyledi. “Burada bu insanlar nasıl haklarını savunacaklar? Kurumun bu noktadaki gelir kaybı nasıl giderilecek? Bununla ilgili kurum içerisinde herhangi bir denetleme mekanizması kurmayı düşünüyor musunuz?” sorularını yöneltti.
Askerî Alanların İmara Açılması ve “Rant Mekanizması” Uyarısı
Ertuğrul, gündemde olan askerî alanların imara açılması iddialarına da değinerek, Türkiye’de askerî alanların tasfiyesinin “savunma reformu” başlığıyla bir rant aktarım mekanizmasına dönüştüğünü savundu. “Bu milletin ranta değil çok güçlü bir orduya ihtiyacı var.” diyen Ertuğrul, yolsuzluğu önleyen mekanizmaların felç edildiği, eğitimin cahilleşme riski taşıdığı bir ortamda, ekonominin, sosyal dayanışmanın, adaletin ve ordunun da “güç kaybedeceğini” ifade etti.
Ertuğrul, Millî Savunma Bakanlığının bu başlıklarda daha fazla emek ve şeffaflık ortaya koyması gerektiğini belirterek, “Bu konularla ilgili daha fazla emek istediğimizi bir kere daha saygıyla ifade ediyorum.” sözleriyle konuşmasını tamamladı. Komisyon Başkanı Mehmet Muş, konuşmanın ardından “Teşekkür ediyorum.” diyerek sıradaki gündem maddesine geçti.
Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI