CHP’Lİ MUSTAFA ERDEM: “2 TRİLYON 896 MİLYARLIK EĞİTİM BÜTÇESİYLE FAİZE KAYNAK VAR, ÖĞRENCİYE BİR ÖĞÜN YEMEĞE YOK”
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Millî Eğitim Bakanlığı ve yükseköğretim bütçesini değerlendiren CHP Antalya Milletvekili Mustafa Erdem, 2026 için öngörülen 1 trilyon 944 milyar liralık MEB bütçesi ile yükseköğretim dâhil toplam 2 trilyon 896 milyar liralık eğitim ödeneğinin, eğitimin gerçek ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğunu söyledi. Erdem, bütçenin yüzde 83’ünün personel giderlerine gittiğini, yatırımlara ayrılan payın 2002’ye göre yarı yarıya azaldığını, eğitimin millî gelir içindeki oranının yüzde 4’ten 3–3,5 bandına gerilediğini belirtti. Din Öğretimi Genel Müdürlüğü bütçesindeki artışı “planlı tercih” olarak nitelendiren Erdem, imam-hatip liselerine tanınan ayrıcalıkları, öğretmen maaşlarının yoksulluk sınırı altında kalmasını, atanamayan ve ücretli öğretmen sorununu, Millî Eğitim Akademisi ve LGS’deki şaibe iddialarını gündeme getirerek Antalya’da okul ve taşımalı eğitim ihtiyaçlarına dikkat çekti.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Millî Eğitim Bakanlığı, YÖK ve yükseköğretim bütçelerinin görüşüldüğü 2026 bütçe oturumunda söz alan CHP Antalya Milletvekili Mustafa Erdem, Millî Eğitim Bakanlığının bütçe büyüklüğü ve kaynak dağılımını, öğretmen ve öğrenci ihtiyaçları üzerinden eleştirdi.
Mustafa Erdem, konuşmasına 2026 yılı için sunulan Millî Eğitim Bakanlığı bütçesini hatırlatarak başladı. “Millî Eğitim Bakanlığı 2026 yılı bütçesi 1 trilyon 944 milyar lira, yükseköğretim de dâhil edildiğinde bu rakam 2 trilyon 896 milyar lirayı buluyor.” diyen Erdem, bu büyüklüğe rağmen bütçenin eğitimin gerçek ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak olduğunu söyledi.
Dünya Bankası verilerine atıf yapan Erdem, “Avrupa ülkelerinde kamunun eğitim harcamalarının millî gelire oranı yıllar içinde yüzde 4,5–5 bandında seyrederken Türkiye’de bu oran yüzde 4’ten 3–3,5 seviyesine düşmüş durumda.” dedi. Millî Eğitim Bakanlığının bütçe içindeki payının da gerilediğini belirten Erdem, “MEB’in bütçe içindeki payı 2016 yılında yüzde 13,4 iken 2026’da yüzde 10,3’e gerilemiş.” bilgisini paylaştı.
“Bütçenin yüzde 83’ü personel, yatırıma ayrılan pay yarıya indi”
Erdem, iktidarın sık sık kullandığı “Eğitime aslan payını ayırıyoruz.” söylemini de rakamlarla eleştirdi. “Millî Eğitim, toplam ödeneğin yaklaşık yüzde 74’ünü personel harcamalarına ayırmış, yüzde 9 sosyal güvenlik destek primi de eklenince personel giderleri yüzde 83’e ulaşıyor.” diyen Erdem, bu tabloyu şöyle yorumladı:
“Bu bütçenin büyüklüğü, ülkede eğitime ve yatırıma verilen önemi değil, personel sayısının gerektirdiği bir bütçe olduğunu ortaya koymaktadır.”
AK Parti’nin 2002 kıyaslamasını çok sevdiğini söyleyen Erdem, “2002’de MEB bütçesinden yatırıma ayrılan pay yüzde 17,8 iken 2026 itibarıyla bu oran 8,25’e düşmüş; yani yarı yarıya azalmış.” dedi.
“Faize 2 trilyon 741 milyar, öğrenciye bir öğün yemek yok”
Mustafa Erdem, 15 milyonu aşkın öğrenci ve yaklaşık 2 milyon öğretmenin ihtiyaçlarının bu bütçeyle karşılanamayacağını savundu. “Bugün 15 milyon 366 bin 143 öğrenci, 1 milyon 900 bin 671 öğretmen ve 59.336 okulun ihtiyaçlarını bu bütçeyle karşılamak mümkün müdür?” diye soran Erdem, öğrencilere ücretsiz öğle yemeği maliyetini de komisyonla paylaştı:
“Yemek ihtiyacı olan 14 milyon 275 bin 309 öğrenciye bir yıllık öğle yemeği verilse maliyeti 235 milyar lira, açık öğretim öğrencilerini de dâhil ederseniz 252 milyar lira olur. Oysa biz 2026 bütçesinden 2 trilyon 741 milyar lira faiz ödemesi yapıyoruz. Kamu-özel iş birliğiyle yapılan köprü ve otoyollara yapılan ödeme 101,3 milyar lira ama öğrenciye bir öğün yemek yük oluyor.”
Erdem, “Tüm öğrencilere bir öğün sağlıklı, ücretsiz yemek ve temiz su sağlayamayan bir AKP iktidarı ve Millî Eğitim Bakanı var ortada.” diyerek tasarrufun öğrencilerden ve eğitim emekçilerinden yapıldığını söyledi.
“Okullarda sabun yok, temizlik ve güvenlik yok; veliler tuvalet kâğıdı taşıyor”
Yeni okul ve derslik yapımının son derece kısıtlı olduğunu ifade eden Erdem, “Bilimsel ve teknolojik altyapıya yönelik kaynaklar yetersiz; okullarda temizlik malzemesi yok, temizlik görevlisi yok, güvenlik yok; sabun yok, sabun.” sözleriyle sahadaki durumu anlattı.
Velilerin sırtına binen yükü de dile getiren Erdem, “Veliler okullara bağış yapmaktan, tuvalet kâğıdı, temizlik malzemesi taşımaktan yoruldu.” dedi. Kamu kaynaklarının yandaş müteahhitlere, şatafata ve israfa aktarıldığını ileri sürerek, “Çocukların, eğitim emekçilerinin ve bilimin hizmetine sunulmuyor.” eleştirisinde bulundu.
“Din ağırlıklı eğitime bütçe artıyor, laik–bilimsel eğitim ilkesi zedeleniyor”
Mustafa Erdem, kamusal eğitim kaynakları azaltılırken dinî ağırlıklı eğitim kurumlarının, vakıf ve derneklerle yapılan protokoller üzerinden ayrıcalıklı bir konuma taşındığını savundu. “2020’den bu yana Din Öğretimi Genel Müdürlüğünün bütçesinde yaşanan artış, planlı bir tercih olmaktan öteye geçmiş, eğitim politikasının merkezine yerleşmiştir.” diyen Erdem, rakamları şöyle sıraladı:
-
“2020’de Din Öğretimi Genel Müdürlüğü bütçesi 10,1 milyar lira iken,
-
2024’te 82,6 milyar liraya çıktı.
-
2025’in yalnızca ilk dokuz ayında 53 milyar lira ek artış yapılmış; yıl sonu bütçesinin 90 milyar lirayı aşması bekleniyor.”
“Bakanlık bütçesindeki kaynak dağılımı, genel eğitimin değil din ağırlıklı eğitimin güçlendirilmesini hedeflemektedir.” diyen Erdem, bu düzenin Anayasa’nın laik ve bilimsel eğitim ilkesine açıkça aykırı olduğunu söyledi.
AK Parti sıralarından gelen “Dinle, Diyanetle derdiniz ne?” tepkisine karşılık Erdem, “Tarikatla derdimiz var, Diyanet’ten oraya geçiyorsunuz.” diyerek, kaynakların tarikat ve vakıfların örgütlenme kapasitesini büyütmek için kullanıldığını iddia etti.
“İmam-hatiplere talep azalıyor, kaynak artıyor; derslik başına öğrenci 12,8”
İmam-hatip liselerine ayrılan kaynakları da gündeme getiren Erdem, okul başına ve derslik başına düşen öğrenci sayılarındaki farkı dikkat çekici bulduğunu belirtti. “İmam-hatiplere öğrenci talebi azalırken ayrılan kaynaklar artmakta.” diyen Erdem, şu karşılaştırmayı paylaştı:
-
“Lise genelinde okul başına düşen öğrenci sayısı 515, imam-hatip liselerinde 281.
-
Derslik başına öğrenci sayısı lise genelinde 27,8, imam-hatip liselerinde 12,8.”
Burslarda, pansiyon sayısında ve öğrenci başına düşen öğretmen sayısında da imam-hatiplerin lehine benzer bir tablo olduğunu belirten Erdem, “Devletin görevi belli okul türlerine ayrıcalık tanımak değil, tüm çocuklara eşit, nitelikli, bilimsel bir eğitim sunmaktır.” dedi.
Erdem, Bakan Yusuf Tekin’in daha önce kullandığı “İmam-hatipler marka değerimizdir.” ifadesini hatırlatarak, “Milyonlarca veliden imam-hatipleri tercih etmelerini beklerken ve hatta zorunlu bırakırken kendiniz niye çocuğunuzu özel okula gönderiyorsunuz?” sorusunu yöneltti. “Sizin yönettiğiniz bakanlığın devlet okulları yetersiz mi? Sınıflar kalabalık mı, temiz değil mi, güvenlik, spor salonu, laboratuvar yok mu Sayın Bakan?” diye sordu.
“Eğitim piyasalaştırıldı, özel okul sayısı yüzde 207 arttı”
AK Parti döneminde eğitimin piyasalaştırıldığını söyleyen Erdem, 4+4+4 düzenlemesinden önce 4.664 olan özel öğretim kurumu sayısının 14.700’e çıktığını, artış oranının yüzde 207, bu kurumlarda okuyan öğrenci sayısındaki artışın ise yüzde 215 olduğunu kaydetti. Özel okullardaki fahiş fiyatlara dikkat çekerek, Bakan Tekin’in “600 binin altında birçok okul var, illa 1–1,5 milyonluk okula mı göndereceksin?” sözlerini hatırlattı ve “Eğitimi iyice ticarete döktünüz.” dedi.
“Öğretmen yoksulluk sınırının altında, ücretli öğretmen garsonluk yapıyor”
Bütçede personele ayrılan pay yüksek görünse de bunun öğretmen maaşlarına iyileştirme olarak yansımadığını savunan Erdem, TÜRK-İŞ verilerine atıfla 93 bin lirayı bulan yoksulluk sınırının altında maaş alan öğretmenlerin geçim derdiyle baş başa olduğunu belirtti. “Tüm öğretmenlere insan onuruna yakışır ücretle, sağlıklı, güvenli çalışma koşulları sağlanmalıdır.” dedi.
Erdem, eğitime hazırlık ödeneğinin tüm eğitim ve bilim emekçilerine, en az bir maaş tutarında, yılda iki kez ödenmesi gerektiğini söyledi. Atanamayan öğretmen krizinin derinleştiğini vurgulayarak, “Öğretmen atamaları yetersiz, KPSS mağduru 500 bin öğretmenin sesini duymuyorsunuz, kapıları yüzlerine kapatıyorsunuz.” ifadelerini kullandı.
Ücretli öğretmenlik eleştirisi ve Millî Eğitim Akademisi uyarısı
Ücretli öğretmenlik uygulamasının yaygınlaştırıldığını belirten Erdem, ücretli öğretmenlerin güvencesiz çalıştığını, yazın işten çıkarıldığını, sigortalarının kesildiğini ve geçinebilmek için garsonluk, inşaat işçiliği gibi işler yapmak zorunda kaldıklarını söyledi. “Öğretmenlerin tümü kadrolu olmalı ve özlük hakları verilmelidir.” çağrısında bulundu.
Yeni kurulan Millî Eğitim Akademisini de eleştiren Erdem, KPSS sisteminin fiilen sona erdiğini, yerine Akademi Giriş Sınavı getirildiğini savundu. “Öğretmenler sınav sonuçlarına göre akademiye kabul edilecek, on dört ay eğitim alacak ve başarılı görülürlerse atanacak.” diyen Erdem, KPSS ve mülakat süreçlerindeki şaibe iddialarını hatırlatarak, “Öğretmenlik mezunu birinin başarısına kim karar verecek Sayın Bakan?” sorusunu yöneltti. Bu sistemin atama sorunlarını büyüteceğini ve ideolojik kadrolaşmanın önünü açacağını öne sürdü: “Belki de zaten istediğiniz de bu.” dedi.
LGS iddiaları: “Bu çocukların emeklerini kim çaldı?”
CHP’li Mustafa Erdem, bu yıl yapılan LGS sınavına ilişkin şaibe iddialarını da gündeme taşıdı. “Bu yıl LGS’ye 964 bin öğrencimiz katıldı, bir sene boyunca emek verdiler, hayal kurdular; aileler dişinden tırnağından artırdı, dershanelere gönderdi.” diyen Erdem, sınav sorularının sızdırıldığına dair iddialar olduğunu, sınav anında kitapçıkların paylaşıldığının ileri sürüldüğünü hatırlattı.
Geçen yıl 352 öğrencinin tam puan aldığını, bu yıl ise uzmanların “son beş yılın en zor sınavı” dediği bir sınavda 719 öğrencinin 500 tam puan almasının dikkat çekici olduğunu söyledi. “Bu, son sekiz yılın rekoru.” diyen Erdem, “’Soruşturma başlatıyoruz.’ dediniz, sonuç ne Sayın Bakanım? Bu çocukların emeklerini ve umutlarını kim çaldı?” diye sordu.
Erdem, Bakanlığın “LGS zorunlu bir sınav değil, öğrencileri Adrese Dayalı Kayıt Sistemi’yle de yerleştiriyoruz.” açıklamasına da değinerek, adrese dayalı sistemle imam-hatip liselerine yönlendirme yapıldığını savundu. “Bu sistemle yerleştirilen öğrenciler, istekleri dışında imam-hatiplere yerleştiriliyor. Anadolu lisesi, fen lisesi sayısına bakın, imam-hatip sayısına bakın.” dedi. İmam-hatip liselerine gitmek istemeyen öğrencilerin okul bıraktığını ya da özel okullara yönelmek zorunda kaldığını söyledi.
Antalya’da okul ve taşımalı eğitim sorunları
Konuşmasının son bölümünde seçim bölgesi Antalya’daki okul ve ulaşım ihtiyaçlarını dile getiren Mustafa Erdem, “Türkiye’nin birçok yerinde olduğu gibi Antalya’da da okul ihtiyacı var.” dedi. Antalya merkezde Yenigün Mahallesi ve Kızıltoprak Mahallesinde ortaokul bulunmadığını, okul yeri olmasına rağmen inşaatların başlamadığını söyledi. “Kepez’de, Muratpaşa’da okul ihtiyacı var. Buralarla ilgili ihtiyaçlara destek olursanız seviniriz.” dedi.
Kaş bölgesinde velilerin servis bulamadığı için mağduriyet yaşadığını belirten Erdem, “Kaş’ın birçok beldesinde sorun var.” dedi. Gömbe örneğini vererek, taşımalı eğitimde 2 kilometre zorunluluk kuralı nedeniyle evine 1,7 kilometre mesafeden geçen servis aracına çocuğunu bindiremeyen velilerin olduğunu anlattı. “Veli diyor ki: ‘Benim evim 1,7 kilometre olduğu için, evin önünden geçen servis çocuğu almıyor.’” diye aktardı.
İlk ve ortaokul öğrencilerinin aynı serviste taşındığını, saat uyuşmazlığı nedeniyle çocukların birbirini beklemek zorunda kaldığını vurgulayan Erdem, bu sorunlara çözüm talep etti. “Bu sorunlara da bir çözüm bulursanız seviniriz.” diyerek sözlerini tamamladı.
Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI