CHP’li Seyit Torun TBMM’de MSB Bütçesini Eleştirdi: “En Modern Tankı da İnsan Kullanır, Personel Mutsuzsa Hiçbir Sistem O Orduyu Güçlü Kılamaz”

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Savunma Bakanlığı 2026 yılı bütçesi üzerine söz alan CHP Ordu Milletvekili Seyit Torun, bütçe tartışmalarını personel hakları ve savunma sanayii yönetimi üzerinden ele aldı. Terörle mücadelede yaralanıp gazi sayılmayan on binlerce personelin “gazilik onuru” beklediğini vurgulayan Torun, uzman çavuşların kadro güvencesi olmadan, astsubayların ise emeklilikte açlık–yoksulluk sınırında yaşamaya zorlandığını söyledi. Altay ana muharebe tankı, TF-2000 muhribi, Çelik Kubbe ve F-16–Eurofighter–F-35 dosyalarına ilişkin gecikme ve yanlış tercih eleştirilerinde bulunan Torun, savunma sanayisinde liyakat yerine sadakat esaslı atamalar ve nitelikli mühendislerin beyin göçüne zorlanmasının millî güvenlik zafiyeti yarattığını savundu; Millî Savunma Bakanının bir şehit annesine yönelik “hadsizlik” çıkışı üzerinden Bakanın tutumunu da eleştirdi.

Kasım 27, 2025 - 10:57
Kasım 27, 2025 - 12:42
CHP’li Seyit Torun TBMM’de MSB Bütçesini Eleştirdi: “En Modern Tankı da İnsan Kullanır, Personel Mutsuzsa Hiçbir Sistem O Orduyu Güçlü Kılamaz”


TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Savunma Bakanlığının 2026 yılı bütçesinin görüşüldüğü oturumda söz alan CHP Ordu Milletvekili Seyit Torun, bütçenin yalnızca tank, uçak ve sistemler üzerinden değil, bu sistemlere can veren personel üzerinden de değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Konuşmasına Azerbaycan–Gürcistan sınırında düşen C-130 uçağında şehit olan askerler için başsağlığı dileyerek başlayan Torun, “Millî Savunma bütçesini konuşuyorsak sadece sistemleri, tankı, uçağı değil; subayımızı, astsubayımızı, uzmanımızı, gazilerimizi de konuşmak zorundayız.” dedi.

“En modern tankı da en gelişmiş uçağı da insan kullanır”

Torun, Türk Silahlı Kuvvetlerinde insan unsurunun önemini vurgulayarak, “En modern tankı da en gelişmiş uçağı da bir insan kullanır. Eğer personel mutsuzsa, adaletsizlik varsa, liyakat yerine ayrımcılık hâkimse hiçbir sistem o orduyu, o ülkeyi güçlü kılamaz, orduda disiplini sağlayamaz.” ifadelerini kullandı.

Ne yazık ki TSK’de muvazzaf, emekli, gazi ve “gazi sayılmayan” yüz binlerce askerin hak ettiği imkânlardan uzaklaştığını belirten Torun, “Terörle mücadelede vücudunda şarapnel ve mermi taşıyan ama gazi sayılmayan on binlerce vatan evladının dramı karşımızda duruyor.” dedi.

“Terörle mücadelede yaralanan her Mehmetçik gazi kabul edilmeli”

Terörle mücadelede yaralanıp gazi sayılmayan personelin durumuna dikkat çeken Torun, bu kesimin “gazilik onuru” beklediğini söyledi. “Bu Meclisin görevi bu kronik mağduriyeti bitirmektir.” diyen Torun, tekliflerinin net olduğunu belirterek, “Terörle mücadelede yaralanan her Mehmetçik’in yaralanma derecesine bakılmaksızın gazi kabul edilmesi için yasal düzenleme hemen yapılmalıdır. Gelin hep beraber bu düzenlemeyi yapalım.” çağrısında bulundu.

Uzman çavuşlar ve astsubaylar: “Devlet uzmanını böyle tutarsa sürdürülebilir insan kaynağı kalmaz”

Uzman çavuşların yıllardır “geçici personel” gibi görüldüğünü, özlük haklarının eksik ve sözleşme baskısı altında görev yaptıklarını söyleyen Torun, “Görevdeyken güvencesizler, ayrıldıklarında mesleki geçiş hakları yetersiz, istihdam hakkı kâğıt üzerinde var ama fiilen uygulanmıyor.” dedi. Bu tablonun ordunun uzun vadeli insan kaynağı planlamasını sürdürülemez kıldığını savunan Torun, uzman çavuşlar için kadro güvencesi, derece–kademe ilerlemeleri, sağlık ve görev tazminatı, lojman imkânı ve görev sonrası sivil istihdam hakkının acilen düzenlenmesi gerektiğini vurguladı. “Uzman çavuşlarımız sözleşmeli değil, kalıcı kamu personeli muamelesi görmelidir.” ifadesini kullandı.

Astsubaylara ilişkin olarak da Torun, “Bugün astsubaylarımızın önemli bir kısmı açlık sınırında, büyük bölümü ise yoksulluk sınırında yaşıyor.” dedi. Astsubayların yıllarca sınır karakollarında, üs bölgelerinde, deniz ve havada bu vatanı koruduğunu hatırlatan Torun, “Emeklilikte büro memuru seviyesinde maaş almak zorunda bırakıldılar.” değerlendirmesinde bulundu.

Ek gösterge ve maaş dengesi eleştirisi: “TSK’nin hiyerarşik maaş yapısı altüst oldu”

Torun, 2022’de yapılan ek gösterge düzenlemesiyle TSK’de statü dengesinin bozulduğunu savundu. “Hizmet yılı daha fazla olan personel, amirlerinden daha yüksek maaş alır hâle gelmiştir.” diyen Torun, bunun hiyerarşik maaş dengesini altüst ettiğini ve TSK’nin statüye dayalı yapısıyla çeliştiğini söyledi.

Astsubay görev tazminatının yıllardır söz verilip her defasında torba yasalardan çıkarıldığını hatırlatarak, “Astsubaylarımıza görev tazminatı geri verilsin, ek gösterge en az 4.800’e yükseltilsin, ilave tazminatlar hayata geçirilsin, koruma kanunu çıkarılsın.” çağrısında bulundu. Eğitim, rütbe, çalışma yılı, derece ve ek gösterge artmasına rağmen düşen maaşların telafi edilmesi gerektiğini belirten Torun, “Bugün TSK personeli, uzmanı, astsubayı, gazisi, şehit ailesi hep birlikte ‘Adalet istiyoruz, vefa istiyoruz, hakkımız olanı istiyoruz.’ diyor.” sözleriyle tabloyu özetledi.

Torun, şehit ailelerinin eğitim, istihdam ve sağlık alanındaki imkânlarının iyileştirilmesini, şehit anne ve babalarına ayrı ayrı birer asgari ücret verilmesini, uzman çavuşların güvencesizliğinin giderilmesini ve astsubay emeklilerinin “elli yıllık özlük adaletsizliğinin” düzeltilmesini istedi.

“Savunma sanayisi düğünde takılan takılarla kurulmadı; bu ülkenin 1974’ten beri ortak eseridir”

Savunma sanayisine geçerken Torun, bu alanın “ortak değer” olduğunu vurguladı. Savunma sanayisinin, cumhuriyetin kuruluşundan itibaren, özellikle de 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası Türk mühendisinin, askerinin, şehidinin, gazisinin alın teriyle geliştiğini hatırlattı. “Bugün elimizde ne varsa dünün birikimiyle vardır.” diyen Torun, savunma sanayisinde atılan her doğru adımı destekleyeceklerini ancak “her şey bizimle başladı” söylemine izin veremeyeceklerini vurguladı.

“Renkli televizyonumuz yokken gemi yapan bir ülkeydik. 1980’lerde F-16 montaj hattı kurmuştuk. MİLGEM’in temeli 1990’larda atıldı, TCG Anadolu’nun proje fikri AK Parti’den önce şekillenmişti.” diyen Torun, kimsenin savunma sanayisini tek başına sahiplenemeyeceğini söyledi.

Bugünkü tabloyu “geciken projeler, yanlış tercihler ve siyasi saiklerle yönetilen bir sistem” olarak tanımlayan Torun, özellikle Altay ana muharebe tankı projesini örnek gösterdi.

Altay, TF-2000, Çelik Kubbe ve KAAN: “Geciken projeler, kaçan fırsatlar”

Altay tankının 1990’larda tasarlanan, 2007’de başlatılan ve 2012’de prototipi üretilen bir proje olduğunu hatırlatan Torun, “Sonra ne oldu? Tecrübeli firmayı kenara ittiniz, siyasi yakınlığı olan başka firmayı tercih ettiniz.” dedi. 2018’de alınan bu karara rağmen yıllardır seri üretime geçilemediğini, sadece birkaç prototip tankın kamuoyuna gösterilebildiğini ifade etti.

“Bir projeyi vitrine koymak başka, TSK’nin gücünü artıracak şekilde envantere koymak başka.” diyen Torun, Altay’daki gecikmenin sadece operasyonel kapasiteyi zayıflatmadığını, Polonya, Norveç, Litvanya, Hollanda, Romanya gibi ülkelerin Leopard 2A8, K2, Abrams gibi modern tanklarla filolarını yenilediği bir dönemde Türkiye’nin büyük bir ihracat fırsatını kaybetmesine yol açtığını da savundu. Komşu ülkeler tank gücünü artırırken Türkiye’nin geri kalmasının millî güvenlik açısından tehlike oluşturduğunu söyledi.

Torun, TF-2000 hava savunma muhribi projesinin otuz yıldır gündemde olduğunu ancak hâlâ sonuç alınamadığını, Çelik Kubbe hava savunma sisteminin tam devreye girmesi için de en az 6–7 yıla ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Millî Muharip Uçak KAAN’ın tam hareket kabiliyeti kazanmasına kadar siyasi, ekonomik, bilimsel ve teknolojik millî güç unsurlarını kullanarak “ara çözüm” uygulanması gerektiğini söyledi ve mevcut tehditler dikkate alındığında tasarruf lüksü olmadığını vurguladı.

F-16 modernizasyonunun istenen düzeyden uzak kaldığını, Eurofighter sürecinin mutabakat zaptına rağmen belirsizliğini koruduğunu ve F-16 tedarikinde başlangıç ödemesi yapılmasına karşın somut ilerleme görülemediğini ifade eden Torun, bu alandaki gecikmeleri de stratejik risk olarak tanımladı.

S-400 ve F-35 eleştirisi: “Milyarlarca dolar hem S-400’e hem boşa giden F-35’e”

Torun, AK Parti iktidarının yaptığı en büyük stratejik hatalardan birinin S-400 alımı olduğunu savundu. S-400 tercihinin Türkiye’yi F-35 programından dışlayarak hem S-400’e ödenen milyarlarca doların boşa gitmesine hem de F-35 için ödenen tutarların iade edilmemesine yol açtığını söyledi.

“S-400’e milyarlarca dolar ödedik, sistemi tam kullanamıyoruz; F-35 için verdiğimiz paralar boşa gitti. Şimdi de zaten parasını ödediğimiz F-35’ler için Sayın Erdoğan Trump’a milyarlarca dolarlık yeni taahhütler veriyor.” diyen Torun, bu tabloyu “Nasıl bir yönetim, nasıl bir millî güvenlik anlayışı?” sözleriyle eleştirdi.

Beyin göçü ve liyakat: “55 yaş üstü mühendisler tasarruf adı altında dışarı itiliyor”

Savunma sanayisinde nitelikli insan kaynağının durumuna da değinen Torun, ASELSAN, TUSAŞ, TEI, ROKETSAN gibi kurumların “yılların bilgi birikimine sahip kadrolarını hızla kaybettiğini” söyledi. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere farklı ülkelere ciddi bir beyin göçü yaşandığını belirten Torun, “55 yaş üstü mühendisler ‘tasarruf’ adı altında emekliliğe zorlanıyor, yerlerine liyakat açısından soru işareti olan isimler getiriliyor.” dedi.

Bu sürecin teknolojik aktarımı kopardığını, savunmada “know-how” birikiminin özel şirketlere kaydırıldığını, kamu tecrübesinin bilinçli olarak zayıflatıldığını savunan Torun, bunu “dolaylı yoldan millî güvenliğin zedelenmesi” olarak nitelendirdi.

Savunma sanayinde başarının İHA, SİHA, deniz platformları, AKYA ve ATMACA gibi projelerle sınırlı olmadığını belirten Torun, “Müjde siyasetiyle yönetilen kurumlar değil; şeffaf, ölçülebilir, denetlenebilir bir yapı olmalı.” dedi. Sayıştay denetiminin zayıflığını, proje planlamalarındaki hataları ve yönetici kadrolarda “liyakat yerine sadakat” esasının yoğunlaştığını vurguladı.

Şehit annesine “hadsizlik” çıkışı eleştirisi: “Onu azarlamak değil, acısını anlamak gerekirdi”

Konuşmasının sonunda Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler’in bir şehit annesiyle yaşadığı polemiğe değinen Torun, Bakanın “Hadsizlik yapma” sözlerini hatırlatarak bu tavrı eleştirdi. “Ne söylerse söylesin o bir anne, bir şehit annesi. Onu azarlamak değil, acısını anlamak, ruh hâlini kavramak gerekirdi.” diyen Torun, bu tavrın kabul edilemez olduğunu ifade etti.

“Gerçekten çok önemli ve isminde ‘millî’ olan bir Bakanlığı yönetiyorsunuz.” diyen Torun, bu bakanlığın başındaki ismin asker ve asker aileleri, şehit ve gazi yakınları konusunda en üst düzey hassasiyeti göstermesi gerektiğini vurguladı.

CHP Ordu Milletvekili Seyit Torun, Millî Savunma Bakanlığının 2026 yılı bütçesinin hayırla kullanılmasını dileyerek sözlerini tamamladı. Komisyon Başkanlığı oturumunda, Torun’un eleştirileri ve çağrıları tutanaklara geçti.

Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI