CHP’Lİ SÜLEYMAN BÜLBÜL’DEN ADALET BÜTÇESİNE SERT ÇIKIŞ: “HUKUK DEVLETİ DEĞİL ANAYASASIZLAŞMA SÜRECİ YAŞANIYOR”
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Adalet Bakanlığı ve yargı kurumlarının 2026 yılı bütçesi görüşülürken söz alan CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül, son bir yılı “adil yargılanma hakkı ve masumiyet karinesi bakımından en karanlık yıl” olarak nitelendirdi. Bülbül, 2017 Anayasa değişikliğiyle “kuvvetler ayrılığının fiilen sona erdiğini” savunarak AYM ve AİHM kararlarına uyulmaması, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in Eti Maden yönetim kurulu üyeliği iddiası, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun kararnameleri, İBB davası, uzun yargılama süreleri ve bireysel başvuru istatistikleri üzerinden Adalet Bakanlığına “hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı” başlıklarında ağır eleştiriler yöneltti.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Adalet Bakanlığı, Hâkimler ve Savcılar Kurulu, yüksek yargı organları ve bağlı kurumların 2026 yılı bütçe, kesin hesap ve Sayıştay raporları görüşmeleri devam ederken CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül söz aldı. Konuşmasına “Hep diyorsunuz ‘Hukuk devletiyiz.’ diye. Türkiye'deki hukuk devleti gerçeklerini şimdi konuşma zamanı.” sözleriyle başlayan Bülbül, yargı alanında son bir yılı kapsamlı biçimde eleştirdi.
“Son bir yıl adil yargılanma açısından en karanlık yıl oldu”
Bülbül, önceki bütçe görüşmelerinde de aynı salonda benzer uyarılarda bulunduğunu hatırlatarak, “Bir yıl önce yine bu salonda konuşmuştum, siyasallaşan yargı operasyonları ve yargı vesayeti aynen devam ediyor. Son bir yıl adil yargılanma hakkı ve masumiyet karinesi bakımından en karanlık yıl oldu.” dedi.
2017 Anayasa değişikliğini hedef alan Bülbül, “Kuvvetler ayrılığına son veren 2017 Anayasa değişikliği, bu yılı âdeta anayasal düzeni ilga girişimleri yılına dönüştürdü.” ifadesini kullandı.
“AYM kararlarını tanımayan mahkemelere cesaret verdiniz”
Adalet Bakanlığının hazırladığı yargı paketlerini eleştiren Bülbül, “Yargı reformu diyerek getirdiğiniz yargı paketleriyle AYM kararlarını yok saydınız.” dedi. Anayasa’nın 2, 6, 7, 9, 10, 11, 12, 14, 38, 90, 138, 139, 140, 153 ve 159’uncu maddelerinin “fiilen yok sayıldığını” savunan Bülbül, “Hukuksuz uygulamalarınızla Türkiye'yi bir anayasasızlaştırma sürecine teslim ettiniz.” değerlendirmesinde bulundu.
Demirtaş, Kavala, Yüksekdağ, Atalay, Kahraman dosyaları
Bülbül, bazı tutuklu siyasetçi ve aktivistleri hatırlatarak, “Tayfun Kahraman, Can Atalay, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Figen Yüksekdağ AYM ve AİHM kararlarına rağmen hâlen cezaevinde.” dedi.
Eskiden tahliye ve tutuklama kararlarının hâkimler tarafından verildiğini belirten Bülbül, “Bugünse siyasi partilerin genel başkanları, kimin tahliye edilip kimin tutuklanacağını kürsülerden ilan etmeye başladı.” ifadesini kullandı.
Avukat Mehmet Pehlivan vurgusu: “Mesleğini icra ettiği için tutuklu”
Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde “savunma makamının güçlendirileceği” vaadini hatırlatan Bülbül, bu sözün sahada karşılığının olmadığını savundu. “Savunmaya verdiğiniz değeri ne yazık ki gördük. Avukat Mehmet Pehlivan mesleğini icra ettiği gerekçesiyle aylardır tutuklu. Kendi ayağıyla ifade vermeye giden bir avukat kaçma şüphesi nedeniyle CMK 100’e aykırı olarak tutuklandı.” dedi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a hitaben, “Avukatlık Kanunu'nun 58'inci maddesi niçin uygulanmadı? Siz bir avukat olarak bu hukuksuzluktan hiç mi rahatsızlık duymadınız?” sorularını yöneltti.
“AYM kararını tanımayan 13’üncü Ağır Ceza darbe yaptı” iddiası
Bülbül, Tayfun Kahraman hakkında Anayasa Mahkemesinin verdiği ihlal kararına rağmen tahliye sağlanmamasını da gündeme getirerek, “AYM, Tayfun Kahraman hakkında ihlal kararı verdi. İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesinde cübbe giymiş 3 darbeci hâkim AYM kararını tanımadığını belirterek Anayasa 153 ve Anayasa 11’i çiğneyip anayasal düzene yönelik bir darbe gerçekleştirdiler.” dedi.
Dosyaya yapılan itirazı inceleyen 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesinin de “iki satırlık gerekçeyle” itirazı reddettiğini belirten Bülbül, “Bu darbeye çanak tuttu.” ifadesini kullandı. Adalet Bakanı ve HSK Başkanı sıfatlarına atıf yaparak, “Siz hem Adalet Bakanı olarak hem de HSK Başkanısınız, neden Anayasa’yı çiğneme cüretinde bulunan bu hâkimler hakkında işlem yapmadığınız gibi tek söz dahi söylemediniz?” diye sordu.
Kahraman’ın kızı Vera’nın fotoğrafını salona gösteren Bülbül, “Vera, babasını görüş kabinlerinde tanıdı. Adaletin yarısı yasa, yarısı da vicdandır Sayın Bakan, soruyorum size: Bu sizin hiç vicdanınızı sızlatmıyor mu?” sözleriyle konuşmasını sürdürdü.
Akın Gürlek ve Eti Maden iddiası: “Dokuz ay huzur hakkı aldı”
CHP’li Bülbül, konuşmasının önemli bir bölümünü de İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek hakkındaki iddialara ayırdı. Gürlek’in Adalet Bakan Yardımcısı olduğu dönemde Eti Maden’in yönetim kurulu üyeliğine atandığını belirterek, “Adalet Bakan Yardımcısıyken 29 Ocak 2024’te kamu şirketi olan Eti Madenin yönetim kurulu üyeliğine atandı. Bu üyelik 29 Temmuz 2025’te yenilendi, Kasım 2024’ten 6 Ağustos 2025’e kadar yani başsavcılık döneminde kamu şirketi Eti Madenden dokuz ay boyunca huzur hakkı aldı.” dedi.
“Belgeler açık, Sayın Bakan bu belgeleri bilmiyor musunuz? Bu belgelerde açık olarak belirtilen tarihleri görmediniz mi?” diyen Bülbül, Anayasa’nın 140’ıncı ve Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 48’inci maddelerine atıf yaparak, “Başsavcı da olsa Bakan Yardımcısı da olsa bu kişinin resmî veya özel bir görev alması, üstelik maaş alması yasak değil mi?” diye sordu.
Tunç’a “Siz İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının idari bakımdan denetleyicisi değil misiniz? Neden bu savcıyı derhâl görevden alıp hakkında adli ve idari soruşturma başlatmadınız, başlatacak mısınız? Bu konuda yetkiniz mi yoktu, yoksa bu işinize mi geliyor?” sorularını yöneltti.
“Her sabah bir başka şafak operasyonuyla uyanmaya başladık”
Bülbül, Akın Gürlek’in Ekim 2024’te İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına atanmasından sonra yaşanan süreci, “Her sabah bir başka şafak operasyonuyla Türkiye uyanmaya başladı.” sözleriyle anlattı. Gürlek’in daha önce görev yaptığı İstanbul 37’nci ve 14’üncü Ağır Ceza Mahkemelerinde Kaftancıoğlu, Demirtaş, ÇHD ve Türk Tabipleri Birliği gibi dosyalarda görev aldığını hatırlatarak, “AYM’ye ‘Berberoğlu kararını tanımıyorum.’ diyerek rest çekmiş birisiydi. Test edildi tarafınızdan, saray tarafından ödüllendirildi, operasyon merkezinin başına oturtuldu.” ifadelerini kullandı.
İBB davası ve gizli tanık iddiaları
19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediyesine yönelik operasyonu “İBB kumpas darbesi” olarak nitelendiren Bülbül, kabul edilen iddianameyi “15 gizli tanığın, kadrolu iftiracıların ifadelerine dayanan, tutarsız, bomboş bir kumpas belgesi” şeklinde tanımladı.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 157’nci maddesiyle güvence altına alınan soruşturma gizliliğinin ihlal edildiğini savunan Bülbül, “CMK 157’ye göre gizli yürütülmesi gereken soruşturmaların akıbetini yandaş TV’lerden, Twitter’daki yandaş gazetecilerden öğrenir olduk.” dedi. Soruşturma bilgilerini, ifadeleri, iddianamelerin sayfa sayısını ve kimin tutuklanacağını yandaş gazetecilere sızdıran yargı mensupları hakkında herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığını sorarak, “TCK 285’e göre soruşturmanın gizliliğini ihlal etmek suç değil midir? Bu yargı mensupları hakkında bir tane soruşturma açtınız mı?” diye konuştu.
“TCK 217/A sadece muhaliflere mi uygulanıyor?”
Bülbül, özellikle İBB ve CHP’li belediyelerle ilgili haberlerde hedef gösterici yayınlar yapıldığını belirterek, “İtibar cellatlığına soyunan yandaş medya, asılsız iftiralarla başta Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu olmak üzere belediye başkanlarımızı, bürokratlarımızı, partililerimizi hedef aldı.” dedi. Bu yayınlar hakkında “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçundan soruşturma açılıp açılmadığını soran Bülbül, “Yoksa TCK'nin 217/A maddesi sadece eleştirel gazetecilere ve muhaliflere mi uygulanıyor?” ifadelerini kullandı.
HSK kararnameleri ve hâkimlerin görev yerlerinin değiştirilmesi
CHP’li Bülbül, Hâkimler ve Savcılar Kurulunu da sert sözlerle eleştirdi. “Masumiyet karinesi, lekelenmeme hakkı, adil yargılanma hakkı ve diğer anayasal güvenceler siyasallaşmış yargı tarafından paspas misali çiğnenirken hiçbir icraatını görmediğimiz HSK ne iş yapar?” diye sordu.
Ekrem İmamoğlu’nun Beylikdüzü dönemine ilişkin ihaleden yargılandığı dosyada savcının mütalaa vermemekte direndiğini, buna karşın hâkimin kararnameyle yer değiştirdiğini belirten Bülbül, İzmir’deki İZBETON soruşturması, Ayşe Barım, İBB soruşturmasındaki tahliye kararları ve diploma davası dosyalarında görev yapan hâkimlerin görev yerlerinin değiştiğini hatırlattı. “Hukuka uygun kararlar veren hâkim ve savcıları sürgün ediyor.” diyerek HSK’nın “sürgün kararnameleriyle yargıyı dizayn ettiğini” savundu.
HSK üyelerinin seçimine ilişkin Meclis’te yapılan son oylamayı da hatırlatan Bülbül, “Anayasa’nın 159'uncu maddesi açıkça çiğnenerek üçüncü tur oylama gibi Anayasa’da yeri olmayan bir yöntem icat edildi; Meclis Grubunuz tüm HSK’yi kendi üyeleriyle dizayn etmeyi başardı.” dedi.
“Hitler’in hâkimleri” benzetmesi
Bülbül, yargının siyasetle ilişkisini anlatırken tarihi bir benzetme yaptı: “Hitler'in hâkimleri vardı, tek tek talimat almaya ihtiyaç duymadan Hitler gibi düşünüp öyle karar veren hâkimler. Nazi Almanyasının halk mahkemelerinde ‘Kanun demek Hitler demektir.’ diyen yargıçlar olmasaydı Hitler zulüm diktatörlüğünü kurabilir miydi?” diye sordu. “Hitler’i Hitler yapan Alman yargısıydı, diktatörlüğe giden yollarda taşları Alman yargısı döşedi.” ifadeleriyle benzetmesini sürdürdü.
“Yargıya güven yüzde 20’lere indi, AİHM ve AYM istatistikleri alarm veriyor”
Sokağa çıkıldığında yargıya güvenin çok düşük seviyelere indiğini savunan Bülbül, “Yargıya güven için sokağa çıkın, güven yüzde 20’lere indi.” dedi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurulara değinerek, “AİHM’de bekleyen her 3 davadan 1’i Türkiye’den gidiyor. AİHM, en çok Türkiye aleyhinde adil yargılanma hakkı ve güvenlik ve özgürlük hakkı ihlali kararı verdi. AİHM’in en çok emsal kararı verdiği ülke Türkiye.” açıklamasını yaptı.
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru verilerini hatırlatan Bülbül, “Bu yılın ilk altı ayında AYM’ye 36 bin bireysel başvuru yapıldı, 113 bin derdest başvuru AYM’de hâlâ bekliyor.” dedi.
Adalet Bakanı Tunç’un “Türkiye’nin AİHM kararlarına yüzde 91 oranında uyduğu” yönündeki açıklamasını da eleştiren Bülbül, “Anayasa’nın 90'ıncı maddesi mi değişti Sayın Bakan? Anayasa'da ‘AİHM kararlarının yüzde 91'ine uyulur.’ diye mi yazıyor?” diyerek tepki gösterdi.
“Bu mu sizin hukuk devleti anlayışınız, geçiniz Sayın Bakan”
Konuşmasının sonunda süresinin dolması üzerine Komisyon Başkanı Mehmet Muş tarafından kendisine ek bir dakika verilen Bülbül, eleştirilerini özetledi. “Tüm bu veriler ortadayken siz hangi hukuktan, hangi adil yargılama hakkından, hangi lekelenmeme hakkından, hangi masumiyet hakkından, hangi demokratik hakların uygulanmasından bahsediyorsunuz? Bu mu sizin hukuk devleti anlayışınız? Geçiniz Sayın Bakan.” dedi.
Türkiye’de demokrasi ve özgürlükler inşa edilmeden hukuki ve fiziki güvenliğin sağlanamayacağını savunan Bülbül, “Türkiye'de demokrasi, özgürlükler ve Anayasa'daki özgürlükler uygulanmadan hukuk devleti inşa edilmeden Türkiye'de vatandaşın da milletvekilinin de herkesin hukuki güvenliği ve can güvenliği yok; bunu siz de biliyorsunuz.” ifadelerini kullandı.
Sözlerini siyasi mesajla bitiren Bülbül, “Bu nedenle sandık gelecek ve Türkiye’ye demokrasi, özgürlükler ve hukuk devleti inşa edilecek.” dedi ve Komisyona teşekkür etti. Komisyon Başkanı Mehmet Muş, “Evet, teşekkür ediyorum.” sözleriyle Bülbül’ün konuşmasını tamamladığını ilan etti.
Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI