DEVA PARTİSİ SÖZCÜSÜ SADULLAH KISACIK: “SAĞLIKTA HASTANELER ÇOK, İŞLETME YOK; PERSONEL VE ÖNLEYİCİ POLİTİKALAR ÇÖKERTİLİYOR”
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine konuşan DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Sadullah Kısacık, 2026 yılı için 1 trilyon 474 milyar lira olarak öngörülen Sağlık Bakanlığı bütçesinin enflasyona yenildiğini, aynı yıl faize ayrılan 2 trilyon 742 milyar liranın ise sağlık, eğitim ve tarım kaynaklarını adeta “yuttuğunu” söyledi. 2002 sonrası ilk yıllarda sağlıkta önemli iyileşmeler sağlandığını kabul eden Kısacık, kamu hastaneleri yapısının bozulması, sevk zincirinin kurulamaması, poliklinik yoğunluğunun artması, yoğun bakım yatağı ve randevu krizleri, önleyici sağlık hizmetlerinin zayıflığı, iletişim eksikliği, yapay zekâ ve e-nabız gibi dijital imkânların yeterince kullanılmaması ile personel yönetimindeki aksaklıkların sistemi yeniden eskiye doğru sürüklediğini belirterek “Hastane binaları otel konforunda ama işletme yok; 657 hantallığı, taşeron ve siyasi kadrolaşma devletin emeğine zarar veriyor.” dedi.
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı, Parti Sözcüsü ve Adana Milletvekili Sadullah Kısacık, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Sağlık Bakanlığının 2026 yılı bütçesini değerlendirirken sağlık sisteminin genel fotoğrafını ve yapısal sorunları gündeme taşıdı.
Kısacık, konuşmasına bütçe rakamları üzerinden başladı. “Sağlık Bakanlığı bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum ama tabloya baktığımızda bütçenin artışı enflasyona yeniliyor. Kâğıt üzerinde artmış gibi görünüyor ama satın alma gücü ve hizmet kapasitesi açısından enflasyon karşısında erimiş durumda.” dedi.
“Sağlığa 1,47 trilyon, faize 2,74 trilyon lira; faize giden para olmasa sağlık bütçesi iki katına çıkar”
Kısacık, 2026 yılında Sağlık Bakanlığına 1 trilyon 474 milyar 947 milyon lira bütçe öngörülürken aynı yıl faize 2 trilyon 742 milyar lira ayrıldığını hatırlattı. “Şu faize giden para olmasa Sağlık Bakanlığı bütçesini neredeyse ikiye katlayacağız. Bu kadar sıra olmayacak, vatandaşlarımız bu kadar çile çekmeyecek.” ifadesini kullandı.
“Bu kadar doktor, hemşire, hastane ve ilaca verdiğimiz paranın çok daha fazlasını faize veriyoruz.” diyen Kısacık, kaynakların sağlığa, eğitime, tarıma değil faize gitmesinin bütün bakanlıklar üzerinde baskı oluşturduğunu savundu.
Uluslararası karşılaştırmalarda cari sağlık harcamasının milli gelire oranının Türkiye’yi son sıralara koyduğunu belirten Kısacık, “Meksika, Romanya, İrlanda, Polonya, Macaristan, Estonya bizden önde. Sağlığa ayrılan payda yine en sondaysak, bugün yaşanan sıkıntılar şaşırtıcı değil.” dedi.
“2002 sonrası hızlı bir iyileşme vardı, kamu hastaneleri dönüşümü yönetilemeyince ivme kaybedildi”
Kısacık, 2002 öncesi sağlık sistemini “rezalet” olarak nitelendirirken, AK Parti iktidarının ilk yıllarında yaşanan değişimi de teslim etti: “Sabahın beşinde giderdik; birimiz doktor, birimiz ilaç, birimiz para ödeme kuyruğuna girerdi. Tek başına gidip muayene olamazdınız. 2002’den sonra sağlıkta gerçekten büyük bir iyileşme oldu, millet de bunu takdir etti.”
Ancak kamu hastanelerinde yapılan dönüşümlerin doğru yönetilemediğini söyleyen Kısacık, “Kamu hastaneleri genel sekreterlik sistemi, eğer uygulanabilseydi doğru bir modeldi. Ama bu dönüşüm başarılamadı; sistem geri döndü, sağlıkta eskiye gidiş başladı.” dedi.
“MR için üç ay, yoğun bakımda yer bulamayan kanser hastaları ve kendi kayınvalidem”
Komisyon konuşmasında sahadan örnekler de veren Sadullah Kısacık, randevu ve yoğun bakım krizinin altını çizdi. “Kanser hastası beni arıyor, ‘MR için üç ay sonraya gün verdiler’ diyor. Kendi kayınvalideme iki gün boyunca Adana’da yoğun bakımda yatak bulamadım.” sözleriyle yaşadığı sorunu anlattı.
Ameliyat olmak isteyen hastaların da benzer sıkıntıyı yaşadığını belirten Kısacık, “Doktor ‘Yoğun bakımda boş yer olursa alabilirim’ diyor. Yoğun bakım yatakları dolu olduğu için ameliyat olamayan hastalar var. Bir geri gidiş var, bunun nedeninin ciddiyetle araştırılması gerekiyor.” dedi.
“Şehir hastaneleri otelcilik tarafını çözse de esas mesele işletme; hastaneler bir işletme gibi yönetilmeli”
Kısacık, şehir hastanelerinin özellikle otopark, konaklama, kantin ve otelcilik tarafında 1990’ların büyük kamu hastanelerine göre bir iyileşme getirdiğini kabul etti. “Balcalı gibi hastanelerde geçen yıllarda insanlar holde yatak serer, tencerede yemek yapardı; yanında otel yoktu. Şehir hastaneleri bu anlamda bir kısmını çözdü.” dedi.
Buna karşın, hastane yönetiminin bir işletme mantığıyla ele alınmadığı görüşünü dile getirdi:
“Hastane sadece ameliyat yapılan yer değil; 10 binlerce insanın yediği, içtiği, yaşadığı bir kompleks. Otelcilik, lojistik, ilaç tedariki, temizlik, güvenlik, hepsi var. Kamu hastaneleri sistemi otelcilik ve mali yönetim açısından doğru bir model olabilirdi ama doğru uygulanmadığı için eskiye döndük.”
“Hastane sayısı arttı ama kalabalık azalmıyor; önleyici sağlık politikası zayıf”
DEVA Partisi Sözcüsü, artan hastane ve yatak kapasitesine rağmen poliklinik yoğunluğunun azalmamasını eleştirdi:
“Yirmi beş yıl önce Adana’da 3 büyük hastane vardı, şimdi 7–8 büyük hastane ve ilçelerde köklü devlet hastaneleri var ama kuyruklar ve kalabalık azalmıyor. Bu tablo, önleyici sağlık politikalarında eksik olduğumuzun göstergesidir.”
Sağlık sisteminin çoğu kaynağını hastayı tedavi etmeye harcadığını, hastalanmayı önlemeye ise çok daha az kaynak ayırdığını savunan Kısacık, şu öneriyi dile getirdi:
“Bizim temel göstergemiz hastaneye gelen sayısını azaltma olmalı. Sağlık Bakanlığının performans kriterlerinde ‘Bu sene daha az hasta geldi’ hedefi yok. Aile hekimliğinde sınırlı bazı kriterler var ama bütün sistem için ‘vatandaş daha az hastalandı’ hedefi konmalı.”
İletişim sorunu: “Hasta yakını bilgi alamadığı için geriliyor; 7/24 çalışan bir iletişim birimi kurulmalı”
Hastanelerde en büyük problemlerden birinin iletişim eksikliği olduğunu söyleyen Sadullah Kısacık, kendisine gelen şikâyetleri şöyle özetledi:
“Gece yarısı arayan vatandaş ‘Yoğun bakımda yatan yakınım hakkında bilgi alamıyorum, kimseye ulaşamıyoruz’ diyor. Hasta yakını üçüncü kata çıkamıyor, bilgi verilmiyor, haliyle huzursuzluk ve tartışma çıkıyor.”
Bugün yaşanan doktor–hasta ve hasta yakını–personel tartışmalarının çoğunun iletişim kaynaklı olduğunu belirten Kısacık, hastane organizasyon şemalarında mesai dışı da 7/24 çalışacak, sadece bu işten sorumlu bir ‘iletişim birimi’ oluşturulması önerisini gündeme getirdi. “Hasta hakları birimleri mesai saatleriyle sınırlı. Oysa özellikle akşam ve gece saatlerinde hızlı bilgi akışı sağlayacak birimler memnuniyeti ciddi şekilde artırır.” dedi.
Yapay zekâ ve e-nabız: “Bana ‘Sadullah, değerlerin bozuluyor, gel’ diyebilmeli”
Kısacık, sağlıkta dijitalleşmenin ve yapay zekâ kullanımının artırılması gerektiğini belirterek, yıllardır bu konuda hayal kurduğunu söyledi:
“Hastaneye gittiğimde kan değerlerim alınmışsa; sistem, aile öykümü de bilir. Yapay zekâ e-nabız üzerinden ‘Sadullah Kısacık, son üç tahlilinde şu değerlerin tehlikeli sınıra gidiyor, gel bakayım’ diyebilmeli. Telefonuma uyarı mesajı gelebilmeli. Krizden önce önleyici adım atabilmeliyiz.”
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun araya girerek TÜSEB bünyesinde “TÜYZE Yapay Zekâ Enstitüsü” kurulduğunu, yapay zekânın radyoloji cihazlarına entegre edilmeye başlandığını hatırlatmasına olumlu yanıt veren Kısacık, bunun e-nabız ve önleyici tarama sistemleriyle entegre çalışması gerektiğini vurguladı.
“Hastaneler otel gibi ama personel yönetimi 657, taşeron ve siyasî kadrolaşma arasında sıkışmış”
Sadullah Kısacık, konuşmasının sonunda personel ve işletme sorunlarına dikkat çekti.
“Devlet çok güzel binalar yaptı, tek odalı, otel konforunda hastaneler kuruldu. Ama temel sıkıntı artık bina değil, işletme. Özellikle temizlik ve destek hizmetlerinde ciddi sorunlar var; bu, personel ve yönetim meselesi.” dedi.
Kamu personel rejiminin getirdiği 657 kaynaklı hantallık, taşeron sistemindeki sorunlar ve siyasi kadrolaşmanın hastane işleyişini olumsuz etkilediğini ifade eden Kısacık, şunları söyledi:
“Bazı taşeron çalışanlar, yönetici bir uyarıda bulunduğunda hemen bir milletvekilini veya il başkanını arıyor. Bu yapı, hastaneyi yöneten hekim ve idarecinin elini zayıflatıyor. Devletin dev yatırımlarının verimli işletilememesine yol açıyor. Sağlık yapılarında işletme yönetimine ayrı bir önem verilmesi gerekiyor.”
Konuşmasını, bütçenin sağlığın gerçek önceliklerine göre revize edilmesi ve önleyici politikalar, iletişim, dijitalleşme ve personel yönetimi alanlarında derinleşen sorunlara yapısal çözümler üretilmesi çağrısıyla tamamlayan DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sadullah Kısacık, Sağlık Bakanlığı bütçesinin Türkiye’de daha sağlıklı bir gelecek için “sadece beton değil, insan ve işletme odaklı” kullanılmasını istedi.
Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI