GELECEK PARTİLİ MUSTAFA BİLİCİ: “TARIM KANUNUNDAKİ YÜZDE 1 DESTEĞİ YERİNE GETİRMEDEN NE ÜRETİCİYİ NE RAFLARDAKİ FİYATI KORUYABİLİRİZ”

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Tarım ve Orman Bakanlığının 2026 yılı bütçesini değerlendiren TBMM Kâtip Üye ve Gelecek Partisi İzmir Milletvekili Mustafa Bilici, Tarım Kanunu’nun öngördüğü millî gelirin en az yüzde 1’i oranındaki destek hedefinin çok gerisinde kalındığını belirterek 2026 için ayrılması gereken yaklaşık 770 milyar lira yerine 168 milyar lira destek öngörüldüğünü söyledi. SGK veya BAĞ-KUR borcu olan üreticilerin 1 Ocak 2026’dan itibaren sübvansiyonlu krediye erişiminin kesilmesini “çiftçiyi üretimden koparacak” bir düzenleme olarak niteleyen Bilici, 2025’te don ve kuraklık nedeniyle meyve üretiminde yüzde 30’un, kiraz ve kayısıda yüzde 70’in üzerinde kayıp yaşandığını; buğday üretiminin 17,9 milyon tonla son on beş yılın en düşük seviyelerine gerilediğini hatırlattı. Bilici, gıda enflasyonunda OECD birinciliğine, şap hastalığının büyükbaş popülasyonunun yüzde 30’unu etkilemesine ve ithalat kontenjanı kararlarının üreticiyi değil “bir avuç ithalatçıyı” koruduğuna dikkat çekerek desteklerin artırılması, borçlu üreticilere yeni yapılandırma modeli, çiğ süt fiyatında parite, sübvansiyonlu mazot ve ithalat lobilerine tanınan imtiyazların sona erdirilmesi çağrısında bulundu.

Kasım 26, 2025 - 09:35
Kasım 26, 2025 - 10:18
GELECEK PARTİLİ MUSTAFA BİLİCİ: “TARIM KANUNUNDAKİ YÜZDE 1 DESTEĞİ YERİNE GETİRMEDEN NE ÜRETİCİYİ NE RAFLARDAKİ FİYATI KORUYABİLİRİZ”


TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Tarım ve Orman Bakanlığının 2026 yılı bütçesi görüşmeleri sürerken, TBMM Kâtip Üye ve Gelecek Partisi İzmir Milletvekili Mustafa Bilici söz alarak hem bütçe rakamlarını hem de tarım politikalarını değerlendirdi. Konuşmasına üretici, tüketici ve kamu kaynağı arasındaki dengenin önemini vurgulayarak başlayan Bilici, “Üreticinin tarlada kalabilmesini, tüketicinin mutfağındaki fiyatları ve kamu kaynağının en verimli nasıl kullanılacağını birlikte düşünmek zorundayız.” dedi.

Bilici, her yıl Komisyon çalışmalarında gündeme gelen Tarım Kanunu’nun 21’inci maddesine yeniden dikkat çekerek, kanunun tarıma ayrılacak kaynağın gayrisafi yurt içi hasılanın en az yüzde 1’i olması gerektiğini açıkça belirttiğini hatırlattı. “2026 yılı açısından ödenmesi gereken destek 770 milyar TL’ye karşılık geliyor.” diyen Bilici, buna karşın bütçede öngörülen tarımsal destek tutarının 168 milyar lira olduğunu, bu nedenle “yüzde 1’lik oranın gerçekleşmeyip yüzde 0,22’de kaldığını” ifade etti.

“YÜZDE 1 HEDEFINİ TUTTURMADAN NE MALİYETİ NE RAFLARI DÜZELTEBİLİRİZ”
Çiftçiye sağlanan desteğin yıllar içinde düşüş eğiliminde olduğuna işaret eden Bilici, “Bu farkı kapatmadığımız sürece ne üretim maliyetlerindeki baskıyı hafifletebiliriz ne de market raflarındaki fiyat istikrarını sağlayabiliriz.” değerlendirmesinde bulundu. Tarımsal desteklerin hiçbir dönemde yüzde 1 seviyesine ulaşmadığını, bugünkü oranın ise geçmişe göre daha düşük olduğunu kaydeden Bilici, üreticiye olması gereken desteğin verilmediğini söyledi.

Bilici, destek yetersizliğinin yanı sıra borçlu üreticilerin sübvansiyonlu krediye erişimini sınırlayan yeni düzenlemeyi de eleştirdi. “1 Ocak 2026 itibarıyla Sosyal Güvenlik Kurumu veya BAĞ-KUR borcu olan üreticilerin sübvansiyonlu krediye erişimi kesilecek.” diyen Bilici, sosyal güvenlik alanındaki sorunların farkında olduklarını, ancak çözüm adresi olarak çiftçinin seçilmesini eleştirdi. “Bu krizi aşmak için gerçekten çiftçiyi mi seçtiniz? Her şey bitti de üreticinin, emekçinin prim borcuna mı geldi sıra?” diye soran Bilici, çiftçilerin yaklaşık yüzde 40’ının düzenli prim ödeme gücüne sahip olmadığını, bu üreticilerin krediden mahrum bırakılması hâlinde üretimden çekileceğini söyledi.

“ÜRETME HEVESİ KALMADI, ÇKS VERİLERİ GERİLEMEYİ GÖSTERİYOR”
Çiftçilerin zaten hevesli olmadığını, üretimde kalma motivasyonunun zayıfladığını belirten Bilici, son beş yılda Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) verilerinin üretimden çekilmeyi işaret ettiğini ifade etti. “İnsanları tekrar üretime teşvik edeceğimize, zaten zor durumda olan işleri daha da zorlaştırıyoruz. Bunun kimseye bir faydası yoktur.” dedi.

Bilici, 2025 yılında yaşanan olumsuz hava koşullarının üretici açısından son on yılın en ağır tablosunu ortaya çıkardığını söyledi. İlkbahardaki geç donların ardından kurak bir yaz geçirilmesiyle birlikte tarımsal üretimde sert düşüşler yaşandığını kaydeden Bilici, “Toplam meyve üretimimiz 2025 yılında yüzde 30,4 düştü; kiraz, kayısı ve vişnede kayıplar yüzde 70’leri aştı.” bilgilerini paylaştı.

Tahıl üretiminde de benzer bir gerileme olduğunu ifade eden Bilici, “Tahıl üretimi yüzde 12,4 geriledi ve buğday 17,9 milyon ton üretimle son on beş yılın en düşük ikinci verimine geriledi.” dedi. Bakliyat ve yağlı tohumlarda da düşüş eğiliminin sürdüğünü ve bunun ithalata bağımlılık riskini artırdığını vurguladı.

“DESTEKLER SADECE YARA SARMAYA DEĞİL, RİSKİ ÖNCEDEN AZALTMAYA DÖNÜK OLMALI”
Bilici, 2025 üretim tablosunun, tarımsal desteklerin yalnızca hasat sonrası zararı telafi etmek için değil, üretim öncesinde riskleri azaltacak şekilde tasarlanması gerektiğini gösterdiğini söyledi. Girdi maliyetlerini düşüren, afet sonrası gelir kaybını hızla telafi eden, sigorta ve finansmanı üretim öncesinde güçlendiren bir yapıya ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Hayvancılık sektöründe 2025 yılında yaşanan tabloya da değinen Bilici, maliyet artışlarının yanı sıra şap hastalığının yol açtığı ağır kayıpların krizi derinleştirdiğini kaydetti. Bilici, “TARPOL’un raporu, büyükbaş popülasyonunun yaklaşık yüzde 30’unun etkilendiğini ve yıllık ekonomik kaybın en az 4,1 milyar dolar olduğunu göstermektedir.” diyerek tablonun ciddiyetini anlattı.

“SÜT-YEM PARİTESİYLE ÜRETİCİ SATTIKÇA ZARAR EDİYOR”
Süt-yem paritesinin 1,1–1,2 seviyelerine sıkıştığını dile getiren Bilici, bu durumun “üreticinin sattıkça zarar etmesine yol açtığını ve küçük aile işletmelerini üretimden çekilmeye zorladığını” söyledi. Çözüm için çiğ süt fiyatının en az 1,5 pariteyle sabitlenmesi, yem hammaddelerinde yerli üretimin ve mera ıslahının güçlendirilmesi, sözleşmeli üretimin hakkaniyetli kurallarla denetlenmesi ve Et ve Süt Kurumunun gerçek alım gücüyle piyasayı dengelemesi gerektiğini vurguladı.

Bilici, uluslararası karşılaştırmalara da yer vererek, Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Teşkilatı (OECD) ülkeleri içinde Türkiye’nin gıda enflasyonundaki konumunu değerlendirdi. “Türkiye 2025 yılı Eylül ayında yüzde 36’lık gıda enflasyonuyla bu ülkeler arasında ilk sırada. Gıda enflasyonunda AB ortalaması yüzde 5.” diyen Bilici, Türkiye’nin bir tarım ülkesi olmasına rağmen böyle bir noktaya gelmesinin düşündürücü olduğunu söyledi.

“MAZOT 60 LİRAYA DAYANDI, ÇİFTÇİ TUTUMSUZ DEĞİL, ÇARESİZ”
Gıda enflasyonunu düşürmek için üreticinin daha az maliyetle üretim yapmasının şart olduğunu belirten Bilici, ucuz akaryakıt, ucuz enerji ve sübvansiyonlu krediler sağlanmadan kalıcı çözüm üretilemeyeceğini ifade etti. “Mazot 60 liraya dayandı.” diyen Bilici, sahadaki çiftçilerle yaptığı görüşmelere atıfla, ilk kez bu yıl doğrudan ekim gibi alternatif yöntem arayışlarının bu kadar yoğunlaştığını anlattı. Üreticilerin tarlayı dahi sürmeden ekim yapmanın yollarını aradığını söyleyerek, “Yöntemin işlevliğini tartışmıyorum, asıl mesele şu: ÇKS kaydı olan üreticiye belirli bir miktar mazotu iskontolu, sübvansiyonlu vermek bizim için çok mu zor?” diye sordu.

Bilici, Türkiye’nin bunu yapamayacak bir ülke olmadığını belirterek, “Elbette, bunu yapabilecek güce sahip bir ülkeyiz. Mesele öncelik meselesi.” ifadesini kullandı. Son dönemde önceliğin çiftçiden ziyade ithalatçılara verildiğini savundu.

“BİR GECELİK KARARLA MISIR FİYATI YÜZDE 10–15 DÜŞTÜ”
İthalat politikalarını eleştiren Bilici, üretim sezonuyla çakışan kararların üreticiyi zora soktuğunu söyledi. “Bir ülke düşünün ki ülkenin bir bölgesinde mısır hasadı devam ederken sıfır gümrük vergisiyle ithalat kontenjanı açsın.” diyen Bilici, et piyasasını düzenlemekle görevli kurumlarda görev yapan bazı bürokratların kendi şirketleri üzerinden et ithal ettiğine yönelik iddiaları da gündeme getirdi.

İç Anadolu’da danelik mısır hasadı sürerken Cumhurbaşkanı kararıyla bir gecede ithalat kontenjanı açıldığını, aynı gece mısır fiyatlarının yüzde 10–15 arasında düştüğünü hatırlatan Bilici, “Bir gecede böyle ithalat olmaz.” diyerek tepki gösterdi. Arz açığı varken, sezon başında planlı ve önceden ilan edilmiş bir ithalata kimsenin itiraz etmeyeceğini belirten Bilici, esas sorunun zamansız ve üretici aleyhine kullanılan kararlar olduğunu vurguladı.

“AMAÇ 2 MİLYON ÜRETİCİNİN DEĞİL, 200 KİŞİNİN KAZANMASI”
Bilici, mevcut politikalarda büyük üretici kitlelerinin değil, küçük bir ithalatçı grubunun gözetildiğini savunarak, “Amaç büyük üretici yığınlarının kazanması değil, amaç bir avuç ithalatçının kazanması. Amaç ÇKS’ye kayıtlı yaklaşık 2 milyon kişinin kazanması değil, amaç 200 kişinin kazanması.” ifadelerini kullandı. Bu yöntemle üreticinin yıldırılması hâlinde yakın gelecekte ciddi bir gıda kriziyle karşı karşıya kalınabileceği uyarısında bulundu.

SU YÖNETİMİ, ÜRÜN DESENİ VE BÖLGESEL FİYAT
Su yönetiminin önümüzdeki dönemin en stratejik başlıklarından biri olduğunu söyleyen Bilici, yağış rejimindeki değişim, artan buharlaşma ve kar örtüsünün zayıflamasının yer altı su seviyelerini birçok havzada kritik eşiklere yaklaştırdığını belirtti. Bu nedenle bölgeye göre ürün modeline geçilmesi, ürün fiyatlarının da bölgesel koşulları yansıtacak şekilde farklılaşabilmesinin mümkün kılınması gerektiğini ifade etti. Bilici, sürdürülebilir ve uzun vadeli gıda politikası için bu yaklaşımın “elzem” olduğunu vurguladı.

“DESTEK YÜZDE 0,6’YA ÇIKSIN, 2027’DE YÜZDE 1 HEDEFİ TAKVİMLE GELSİN”
Konuşmasının son bölümünde çözüm önerilerini maddeleştiren Mustafa Bilici, 2026 yılında tarımsal desteklerin en azından gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 0,6’sına çıkarılması, 2027 yılında ise yüzde 1 hedefine takvimli ve denetlenebilir bir planla ulaşılması gerektiğini söyledi.

1 Ocak 2026’da yürürlüğe girecek olan, borçlu üreticinin sübvansiyonlu krediye erişimini engelleyen kuralların yeniden değerlendirilmesini isteyen Bilici, gelire endeksli yapılandırma ve mahsuplaşma modeline geçilmesini önerdi. Çiğ süt referans fiyatının yem maliyetiyle uyumlu bir pariteye bağlanmasını, gübre, yem ve enerji gibi girdilerde hedefli desteklerin devreye alınmasını, bakliyat ve yağlı tohumlarda yerli üretimi artıracak planlama ve alım garantisi uygulamalarının güçlendirilmesini talep etti.

Bilici, ithalat lobilerine sağlanan imtiyazlardan vazgeçilmesi, yıllardır bu çevrelere tanınan avantajların üreticiye çevrilmesi çağrısında bulunarak, “Bu adımlar gerçekçi ve uygulanabilir adımlardır. Bu adımlar atıldığında üretici üretimde kalır, tüketici daha istikrarlı fiyatlarla karşılaşır ve kamu kaynakları daha etkili sonuç üretir.” dedi.

Mustafa Bilici, tarım bütçesinin sahada somut iyileşmelere dönüşmesi için “soyut tartışmalardan uzak, üretici ve tüketici odaklı” bir çizgide ilerlenmesi gerektiğini vurguladı ve tüm Komisyon üyelerini bu doğrultuda adım atmaya davet etti.

Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI