İYİ Parti Muğla Milletvekili Metin Ergun: “Dışişleri Bakanlığına ayrılan kaynak tükeniş bütçesidir, Türk dış politikası ideolojik körlükle yürütülüyor”
TBMM Genel Kurulunda Dışişleri Bakanlığının 2026 yılı bütçesi üzerine İYİ Parti Grubu adına konuşan Muğla Milletvekili Metin Ergun, Bakanlığın merkezî yönetim bütçesindeki payının binde 2,5’te kaldığını belirterek bu tabloyu “tükeniş bütçesi” olarak nitelendirdi. Türk dış politikasının son yıllarda ideolojik körlük ve mezhepsel tercihlerle şekillendiğini savunan Ergun, liyakat yerine sadakatle yapılan kadrolaşmanın Dışişleri Bakanlığını ve Türkiye’nin itibarını zayıflattığını söyledi; Doğu Türkistan, Kıbrıs, Türkmeneli, Suriye Türkmenleri ve Türk pasaportunun itibar kaybı başlıklarında hükümete eleştiriler yöneltti.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda Dışişleri Bakanlığının 2026 yılı bütçesi görüşülürken söz alan İYİ Parti Muğla Milletvekili Metin Ergun, İYİ Parti Grubu adına yaptığı konuşmada hem bütçe kalemlerine hem de dış politikanın genel yönelimlerine ilişkin eleştirilerini dile getirdi. Ergun, Dışişleri Bakanlığının cumhuriyetin en köklü kurumlarından biri olduğunu hatırlatarak, diplomasinin devlet aklıyla harmanlanmış bir gelenek taşıdığını vurguladı.
Ergun, “Bakanlığın bütçesi sadece mali bir tablo değildir, Türkiye'nin dış politika önceliklerini ve vizyonunu yansıtan bir aynadır.” ifadesini kullandı.
“Bütçe binde 2,5, bu nedenle ‘tükeniş bütçesi’ diyoruz”
Dışişleri Bakanlığına ayrılan ödeneğin yetersiz olduğunu savunan Metin Ergun, “Bakanlığın merkezî yönetim bütçesindeki payı yalnızca binde 2,5’tir, yani yüzde 1’e dahi ulaşmamaktadır.” dedi. Bu durumun, jeostratejik açıdan kritik bir lokasyonda bulunan Türkiye’nin dış politika imkânlarını azalttığını belirten Ergun, “İYİ Parti olarak bu bütçe için neden ‘tükeniş bütçesi’ dediğimizi doğrular niteliktedir.” sözleriyle bütçe teklifine destek vermeyeceklerini açıkladı.
“Dış politika ideolojik körlük ve mezhepsel tercihlerle şekilleniyor”
Ergun, cumhuriyetin kuruluşundan itibaren inşa edilen Türk dış politika geleneğinin son yıllarda tahribata uğradığını savunarak, “Son yıllarda Türk dış politikası maalesef ideolojik körlük ve mezhepsel tercihlerle şekillendirilmektedir.” dedi.
Devletin tarafsız, dengeli ve kurumlar üzerinden yürütülen geleneksel diplomasi anlayışının terk edildiğini dile getiren Ergun, “Yerine kişisel ilişkiler, günübirlik hesaplar ve iç politikaya endeksli hamleler konulmuştur.” değerlendirmesinde bulundu. Bu anlayışın Türkiye’yi öngörülemez bir aktöre dönüştürdüğünü söyleyen Ergun, komşularla ilişkilerin zedelendiğini, müttefiklerle aranın açıldığını ve millî çıkarların ikinci plana itildiğini ifade etti.
“Dışişleri’nde liyakat değil sadakat esas alınıyor”
Konuşmasında Dışişleri teşkilatındaki kadrolaşmaya da değinen Ergun, “Bakanlıkta liyakat değil, sadakat; ehliyet değil, ideolojik yakınlık esas alınmaktadır.” dedi. Konsolosluklardan büyükelçiliklere, merkez teşkilatından yurt dışı temsilciliklere kadar süren partizan atamaların Türkiye’nin en köklü kurumlarından birini zaafa sürüklediğini savundu.
“Usta–çırak geleneğiyle yetişmiş, onlarca yıl sahada görev yapmış kariyer diplomatları kenara itildi, yerlerine siyasi referans, ideolojik aidiyet ve sadakat kriterlerine göre atamalar yapılmaya başlandı.” diyen Ergun, bu sürecin yalnız Bakanlığın kurumsal hafızasını değil, Türkiye’nin uluslararası itibarını da zedelediğini söyledi. Ergun, “Unutmayalım ki sadakatten liyakat doğmaz ve liyakatsiz kadrolarla millî çıkarlarımız korunamaz.” ifadesini kullandı.
Doğu Türkistan eleştirisi: “İktidarın sessizliği Türk milletinin vicdanında yara açıyor”
Metin Ergun, konuşmasının önemli bir bölümünü Doğu Türkistan meselesine ayırdı. Doğu Türkistan’da Uygur Türklerinin yıllardır sistematik baskıya maruz kaldığını söyleyen Ergun, “Toplama kampları, zorla asimilasyon, dinî ve kültürel kimliğin yok edilmesi, zorla kısırlaştırma ve daha nice insanlık dışı politikalar uygulanmaktadır.” sözleriyle tabloyu anlattı.
Bu politikaların sadece insanlık suçu değil, Doğu Türkistan’daki Türk ve İslam varlığına yönelik açık bir saldırı olduğunu belirten Ergun, “Ne acıdır ki bu soykırım karşısında iktidar sessiz kalmayı tercih etmektedir. Bu sessizlik Türk milletinin vicdanında derin bir yara açmaktadır.” dedi. Türkiye’nin Uygur Türklerinin sesi olması gerektiğini vurgulayan Ergun, “Uluslararası platformlarda bu zulüm gündeme getirilmeli, Çin yönetimine karşı net ve kararlı bir tavır sergilenmelidir.” çağrısında bulundu.
Kıbrıs ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması çağrısı
Kıbrıs meselesine değinen Ergun, “Kıbrıs Türklüğünün var olma mücadelesine destek olmak bizim millî davamızdır.” dedi. Son dönemde izlenen dış politikanın “kararsız ve yönsüz” olduğunu belirterek, bunun Türkiye’nin garantörlük haklarını ve millî çıkarlarını zayıflattığını savundu.
Rum tarafının uzlaşmaz tutumu karşısında daha kararlı bir diplomasi gerektiğini ifade eden Ergun, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin tanınması için daha aktif bir mücadele verilmelidir.” şeklinde konuştu.
Türkmeneli ve Suriye Türkmenleri: “Sahipsiz bırakıldılar”
Irak’taki Türkmenlerin durumuna da dikkat çeken Ergun, “Türkmeneli’ndeki soydaşlarımız her fırsatta gerçekleştirilen demografik saldırılarla sistematik baskıya maruz kalmaktadır ancak iktidar ve Dışişleri Bakanlığı bu konuda da gereken tepkiyi göstermekten uzaktır. Maalesef, Irak’taki Türkmen kardeşlerimiz sahipsiz bırakılmıştır.” dedi.
Suriye’deki Türkmenlerin de kendi topraklarında ikinci plana itildiğini savunan Ergun, “Suriye Türkmenleri hakları korunmamış, varlıkları ihmal edilmiştir.” ifadelerini kullandı. Suriye’nin yeniden inşasında Türkmenlerin kurucu unsur olarak tanınması ve anayasal güvenceye kavuşması gerektiğini belirterek, “Bu, sadece soydaşlık görevi değil, millî güvenliğimizin de gereğidir.” değerlendirmesinde bulundu.
Türk pasaportunun itibar kaybı ve vize sorunu
Dış politikadaki etkinliğin göstergelerinden birinin pasaportların itibarı olduğuna işaret eden Ergun, “Türk pasaportu bir zamanlar dünyanın en saygın belgelerindendi; geldiğimiz aşamada vatandaşlarımız Avrupa kapılarında saatlerce bekletilmekte, vize alamamakta, öğrencisinden iş insanına kadar birçok vatandaşımız mağduriyet yaşamaktadır.” dedi.
Bu tablonun nedenini dış politikadaki tutarsızlıklar ve kontrolsüz göç politikalarıyla ilişkilendiren Ergun, Türkiye’nin uluslararası toplum nezdinde güvenilir bir ortak olmaktan uzaklaştığını savundu.
“Mesele bütçeden çok zihniyet meselesidir”
Metin Ergun, Dışişleri Bakanlığına ayrılan bütçenin yetersizliğine dikkat çekerken, asıl sorunun ödenekten ziyade yönetim anlayışı olduğunu vurguladı. “Asıl mesele kaynak değil zihniyettir. Kamu yönetiminde liyakat esas alınmadıkça, devlet aklı yerine dış politikaya kişisel tercihler hâkim oldukça, ideolojik körlük millî çıkarların önüne geçtikçe ne bu bütçe ne de başka bir bütçe Türk dış politikasını hak ettiği yere taşıyamayacaktır.” dedi.
Ergun, İYİ Parti’nin dış politika vizyonunu “Büyük Atatürk'ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh.’ anlayışı doğrultusunda akılcı, dengeli, kurumlar üzerinden yürütülen ve millî çıkarları esas alan bir çizgi” olarak tanımladı. Dışişleri Bakanlığının devlet geleneği, ehliyet ve liyakatle yönetilmesi gerektiğini vurguladı.
ABD Büyükelçisi Tom Barrack’a tepki: “Diplomatik nezaketi hiçe sayıyor”
Konuşmasının sonunda ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın açıklamalarına değinen Ergun, söz konusu beyanların Türkiye’nin tarihini ve ulus devlet yapısını hedef aldığını söyledi. Ergun, “Bu şahsın açıklamalarını tolere etmek veya görmezden gelmek mümkün değildir. Diplomatik nezaketi ve uluslararası diplomasi kurallarını hiçe sayan, açıkça iç işlerimize karışan bir tutum takınmaktadır.” dedi.
Dışişleri Bakanlığını ve iktidarı daha fazla gecikmeden karşılık vermeye çağıran Ergun, “Türkiye’de görev yapan diğer yabancı misyon temsilcilerinin benzer tutumları karşısında bugüne kadar hangi prosedür uygulanmış ise bu şahıs için de aynısı uygulanmalıdır.” ifadelerini kullandı.
Ergun, konuşmasını 2026 yılı bütçesinin ülke için hayırlı olması temennisiyle tamamladı. Sözleri İYİ Parti sıralarından alkışlarla karşılandı.
Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI