CHP’Lİ VELİ AĞBABA’DAN ADALET BAKANLIĞI BÜTÇESİNDE MALATYA TEŞEKKÜRÜ, İNFAZ KORUMA MEMURLARI ÇAĞRISI VE İSTANBUL MERKEZLİ DAVALAR ÜZERİNDEN SERT YARGI ELEŞTİRİSİ
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Adalet Bakanlığı’nın 2026 yılı bütçesi görüşülürken söz alan CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Malatya Adliyesi’nin tek binada toplanması için yürüyen inşaat, bölge adliye mahkemesi ihalesi ve lojman yatırımları nedeniyle hükümete teşekkür etti. Aynı konuşmada deprem sonrası cezaevi durumu, Malatya E Tipi Cezaevinin açık cezaevine dönüştürülmesi, ilçe lojmanları ve Doğanşehir Cezaevi ihtiyacını hatırlatan Ağbaba, infaz koruma memurlarının özlük hakları, güvenlik sınıfı talebi, emekli maaşlarındaki düşüş, sohbet–spor–etkinlik hakları ve siyasi tutuklulara dönük uygulamalar üzerinden Adalet Bakanlığına çağrıda bulundu. Ağbaba, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açıklamaları ve İBB dosyası üzerinden “rüşvet iddiaları, tutukluluğun istisna olması, Ankara–İstanbul arasında farklı yargı pratiği ve toplumda yargıya güvensizlik” başlıklarıyla eleştirilerini dile getirerek “Bu yapılanlar kimseye yapılmasın, size de yapılmasın. Hepinizin vicdanına havale ediyorum.” ifadelerini kullandı.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Adalet Bakanlığı ve yargı kurumlarının 2026 yılı bütçesi görüşülürken söz alan CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, konuşmasına Malatya’nın adalet altyapısına ilişkin tespit ve taleplerle başladı, ardından cezaevi personeli ve yargı uygulamaları konusunda sert eleştiriler yöneltti.
Ağbaba, komisyon toplantısında kendisine “Adalet konuşmayacak mısın?” diye sorulduğunu aktararak, “Ne konuşayım dedim, adalet olsa keşke konuşsak, eleştireceğimiz bir yön bulabilsek ama.” ifadesini kullandı.
“Malatya Adliyesi için ödenek 2026 bütçesine mutlaka konulsun”
Malatya’daki durumu hatırlatan Ağbaba, 6 Şubat depremleri öncesinde adliyenin 6 ayrı binaya dağılmış olduğunu, depremin ardından bağımsız yerlerde hizmet verildiğini anımsattı. Şu anda tek bina için yürüyen inşaata dikkat çekerek, “Şu anda adliye binamız çok hızlı bir şekilde yapılıyor. Sizlerden ricamız 2026 yılında tamamlanabilmesi için geriye kalan tüm ödeneğin bütçeye dâhil edilmesini rica ediyoruz.” dedi.
Malatya’nın adliye konusunda yıllardır sıkıntılı bir il olduğunu vurgulayan Ağbaba, “Hakikaten Malatya adliye konusunda çok sıkıntılı bir şehir; hep söyledik, bizim adliyemiz maalesef ilçe adliyelerinden daha kötü.” sözleriyle sürecin hızlandırılmasını istedi.
Bölge adliye mahkemesi ihalesi için teşekkür: “Bu da size nasip oldu”
Geçtiğimiz yıl Malatya Bölge Adliye Mahkemesi ihalesi için sert çıkış yaptığını hatırlatan Ağbaba, “Geçtiğimiz yıl çok tahammül edememiştim, hatta Sayın Ramazan Can'a ‘Yakandan tutarım.’ demiştim eğer bu bölge adliye mahkemesinin ihalesi yapılmazsa. Hakikaten 31 Aralıkta yapıldı. Onun için de size, Bakanlığınıza teşekkür etmek istiyorum.” dedi.
Konuşmasının bu bölümüne kendisinin de alışık olmadığını söyleyen Ağbaba, “Biz hep yapılanlara teşekkür ediyoruz bugün, dikkatinizi çekti mi? Benim de alışık olmadığım bir konuşma oluyor, ben de kendime şaşıyorum. Bu da size nasip oldu, sizin sayenizde.” ifadelerini kullandı.
Deprem sonrası cezaevleri, Malatya E Tipi ve Doğanşehir ihtiyacı
Ağbaba, Malatya E Tipi Cezaevi’nin depremde yaşadığı sorunlara işaret ederek, “Malatya E Tipi Cezaevi depremde biliyorsunuz orada olaylar da oldu. Hatta sanırım 6 kişi öldürüldü. 11 cezaevinden 12 mahkûm başka şehirlere nakledildi Malatya'da.” dedi.
Adalet Bakanlığının daha önce E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu statüsünü değiştirip burayı açık cezaevi statüsüne dönüştürmeye karar verdiğini vurgulayan Ağbaba, “400 kişilik Malatya Ceza İnfaz Kurumu E Tipi Açık Cezaevini yatırım programına aldığınızı, inşasına başlanacağını da belirtmenize rağmen başlamamış gözüküyor.” sözleriyle bu alanda da adım beklentisini dile getirdi. Doğanşehir Cezaeviyle ilgili destek talebini de yineledi.
Lojmanlar: “Malatya’da hâkim-savcıların yüzde 70’i yeni, lojman olmayınca gelmek istemiyorlar”
Hâkim ve savcıların Malatya’ya gelişinde lojman eksikliğinin caydırıcı olduğuna dikkat çeken Veli Ağbaba, “Malatya çalışanlarının yüzde 70'i kıdemsiz demeyelim ama yeni hâkim, savcı. Dolayısıyla bir lojman olmayınca da çok gelmek istemiyorlar.” dedi. Lojman ihalesinin yapılmış olmasına teşekkür eden Ağbaba, “İlçe lojmanları hâlen proje bekliyor. Akçadağ, Arapgir, Darende, Doğanşehir, Hekimhan, Pütürge de lojmanları bekliyor. Üç yıl geçti, hâlâ yapılmadı.” sözleriyle ilçe ölçeğinde de yatırım talebini yineledi.
“Cezaevinden memnunlar, infaz koruma memurlarından da memnunlar; ama infaz koruma memurları sizden memnun değil”
Ağbaba, konuşmasının ikinci kısmında infaz koruma memurları ve cezaevi personelinin koşullarını gündeme taşıdı. Cezaevi ziyaretlerinden gözlemlerini aktararak, “Cezaevlerinden insanlar memnun. Neden memnun biliyor musunuz? İnsanlar orada çalışanlardan memnun. Benim gittiğim belediye başkanları, siyasetçiler, gazeteciler infaz koruma memurlarından çok memnunlar.” dedi.
Buna karşılık, infaz koruma memurlarının kendilerini sahipsiz hissettiğini söyleyen Ağbaba, “İnfaz koruma memurları sizden memnun değil. Diyorlar ki: ‘Bizim sahibimiz yok. Jandarmanın sahibi var, polisin sahibi var, bizim sahibimiz yok.’” ifadelerini paylaştı.
“Bunlara güvenlik sınıfı deyip haklarını vermiyorsunuz”
İnfaz koruma memurlarının bayram, mesai, sosyal hayat açısından çok ağır şartlarda çalıştığını vurgulayan Ağbaba, “Bu insanlar bayram görmüyor, mesai bilmiyor; hiç bayram geçirmeyen insanlar var, evlerinde bayram geçirmeyenler var. Bunların güvenlik sınıfına alınması lazım, güvenlik sınıfına alınmıyor. ‘Sendikalı olalım.’ diyorsunuz, ‘Siz güvenlik sınıfındasınız.’ diyorsunuz ama bunların hiçbir hakkı verilmiyor.” sözleriyle özlük hakları ve sınıflandırma konusunu gündeme getirdi.
Ağbaba, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a seslenerek, “Bu infaz koruma memurlarına Allah rızası için bir adım atın. Sadece geçtiğimiz dönemlerde bir elbiseleri değişti fukaraların.” dedi ve çarpıcı benzetmesiyle dikkat çekti: “İki tip mahkûm var diyorum: Biri mahkeme kararıyla cezaevine girenler; bir de sınavla giren mahkûmlar var. O sınavla giren mahkûmlar da infaz koruma memurları.”
Emeklilikte yaşanan gelir kayıplarına da değinen Ağbaba, “Bugün 50 bin lira, 60 bin lira alan infaz koruma memuru emekli olduğunda 35 bin liraya düşüyor. Cezaevi müdürleri 65 yaşında emekli olmuyor. Niye?” diyerek düzenleme çağrısında bulundu. Adalet Bakanının “Güvenlik hizmetleri sınıfına alalım hep beraber.” yaklaşımına karşı “Alalım, hodri meydan. Bu müjdeyi verirseniz de tüm infaz koruma memurları ömür boyu size dua ederler.” dedi.
Ağbaba, “Nasıl olsa vatandaş size dua etmiyor, ‘Bakanlığı çok iyi yönetiyor, mahkemeler bağımsız karar veriyor.’ demeyecekler; yüzde 85’i yargıya güvenmiyor. Ama infaz koruma memurlarının babası olarak tarihe geçersiniz.” diyerek Bakan Tunç’a siyasi bir önerme de yöneltti.
Cezaevlerinde sohbet, spor, etkinlik hakları ve “aynı suç grubuyla kalma” meselesi
CHP’li Ağbaba, partisinin cezaevi komisyonunda ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu cezaevi alt komisyonunda görev yaptığını hatırlatarak, tutuklu ve hükümlülerin sohbet, spor ve etkinlik haklarına da değindi. “Bu tutuklu ve hükümlülerin sohbet hakkı var. Sohbet hakkı 1999’da olaylı bir şekilde kazanılmış bir hak. Sohbet hakkı birçok cezaevinde uygulanıyor, bazı cezaevlerinde uygulanmıyor.” dedi.
Aynı suç grubundan kişilerin aynı koğuşta kalma hakkının Silivri’de uygulanmadığını savunan Ağbaba, “Örneğin Silivri’de –siz Marmara diyorsunuz, biz Silivri diyoruz– 9 No.lu Cezaevinde böyle bir uygulama yok. İnsanlar aynı suç grubundaysa, iddianamede yazıldı, bunlar aynı koğuşta kalabilir ama uygulanmıyor.” ifadelerini kullandı.
Spor ve etkinlik haklarının fiilen kullanılamadığını belirten Ağbaba, “Bu insanların spor hakkı yok, etkinlik hakkı yok, sohbet hakkı yok. ‘Futbol oyna.’ diyorsunuz, 1 kişi sahaya çıkabilir, 1 kişiyle de futbol oynanmıyor.” diyerek keyfî uygulama iddialarına dikkat çekti ve özellikle siyasi tutukluların haklarının keyfî şekilde kısıtlanmaması çağrısında bulundu.
“Tutuksuz yargılama var ama siz peşin infaz veriyorsunuz”
Konuşmasının ikinci bölümünde siyasal ve ağır ceza dosyalarına değinen Ağbaba, 2011 sonrası davalarda edindiği izlenimleri aktararak, geçmişte Balyoz, Ergenekon, askerî casusluk, Oda TV ve Fenerbahçe dosyalarında uyarılarının dinlenmediğini hatırlattı. “Sizin AK Parti iktidarının devleti teslim ettiği o yapı, düşmanın yapmadığını yaparak Türk Silahlı Kuvvetlerini perişan hâle getirdi.” dedi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının verdiği röportaja ve İBB dosyasına atıfta bulunan Ağbaba, “İddianame bugün kabul edildi, bu röportaj dün veya evvelsi gün verildi; hüküm kuruyor, sen savcısın, mahkemeye bırak.” sözleriyle savcının açıklamalarını eleştirdi. Savcının, etkin pişmanlık ifadesi üzerinden “dönüm noktası” ifadesini kullandığını hatırlatıp, “Bu dalga geçilecek bir şey değil. Bu bugün bize yapılıyor. Bu kimseye yapılmasın, size de yapılmasın.” diyerek olası siyasi sonuçlara işaret etti.
Rüşvet ve rüşvete aracılık suçlamaları temelinde açılan davalarda somut delil tartışmasına dikkat çeken Ağbaba, HTS kayıtlarına dayanılarak kurulan iddiaların aileleri ve itibarları hedef aldığını söyledi. Telefon trafiği üzerinden suç üretilmesini şöyle örneklendirdi:
“Bizim köyün ismi Karaca köyü, Yazıhan'a bağlı. Karaca köyündeki iki HTS’yi birleştirip Venezuela'daki darbeden sorumlu bile yapabilirsiniz. Bu HTS yeni çıktı.”
Bu kapsamda cezaevinde bulunan eski milletvekili Aykut Erdoğdu ve diğer isimlerin hedef alınmasını eleştiren Ağbaba, “‘İnsanlar yargılanmasın.’ demiyoruz, suç işlemişse yargılansın, hırsızlık yapan varsa, rüşvet alan varsa vallahi cezasını çeksin ama ‘tutuksuz yargılama’ diye bir şey var. Siz ‘tutukluluk istisna’ diyorsunuz ama peşin infaz veriyorsunuz, peşin cezalandırıyorsunuz.” değerlendirmesinde bulundu.
“Ankara’da başka, İstanbul cumhuriyetinde başka yargı işliyor”
Ağbaba, Ankara ve İstanbul arasındaki yargı pratiği farkına da dikkat çekerek, “Siz ‘Yargı bağımsız.’ diyorsunuz ama vallahi Ankara'da yargı ayrı işliyor, İstanbul cumhuriyetinde ayrı işliyor. İstanbul bir cumhuriyet olmuş. İstanbul’daki iddianame dokuz ayda yazılıyor, İzmir'deki iddianame on beş günde yazılıyor.” sözleriyle eleştiride bulundu.
Erdoğan’ın geçmiş yargı süreci ve bugünkü tutuklamalar
Eski ve yeni uygulamaları karşılaştıran Ağbaba, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde yargılandığı dosyalara atıf yaparak, “Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan yargılandı mı? Yargılandı; bu iddiaların tamamından yargılandı; bir gün gözaltına alındı mı, bir gün tutuklandı mı?” diye sordu.
Erdoğan’ın şiir okuduğu için cezaevine giriş sürecini hatırlatarak, “Bütün yargı süreci tamamlandı ve telefon açıldı, konvoy eşliğinde Pınarhisar Cezaevine gitti. Kiminle yatacağına o karar verdi.” dedi. Bugün ise tutuklamanın istisna olması gerekirken fiilen peşin ceza gibi uygulandığını savundu.
Toplumsal güvensizlik anekdotları: “Bizi de dinliyorlar, biz de partiliyiz”
Ağbaba, konuşmasının sonunda toplumdaki hukuk ve adalete güvensizliğe dair iki anekdot paylaştı. İlkinde, kızıyla yaptığı bir konuşmayı anlattı: “Zeydan Karalar ile Abdurrahman Tutdere’ye operasyon olunca kızım aradı; ‘Baba, iyi ki belediye başkanı olmamışsın.’ dedi. ‘Niye kızım?’ dedim. ‘Zeydan amca gibi, Abdurrahman ağabey gibi cezaevine atarlardı.’ dedi.”
İkinci anekdotta emekli bir okul temizlik görevlisinin sözlerini aktardı: “Partideyim, bir emekli, okulda temizlik görevlisi, karısıyla konuşuyor. Karısı buna fırça atıyor ‘Niye erken çıktın? Domates niye almadın?’ diye. ‘Hanım, dikkatli konuş, dinleniyoruz.’ diyor. ‘Ali dayı, sen niye dinleniyorsun, senin neyini dinliyorlar?’ dedim. ‘Oğlum, bizi de dinliyorlar, biz de partiliyiz.’ diyor. Memleketteki hukukun geldiği aşama bu.”
Veli Ağbaba, tüm bu örnekler üzerinden yargı bağımsızlığı, tutuklamanın istisna olması, delile dayalı yargılama ve cezaevi hakları konusunda hem iktidar milletvekillerinin hem de Adalet Bakanlığı bürokratlarının vicdanlarına seslendi. Konuşmasını, “Memleketteki hukukun geldiği aşamayı hepinizin vicdanına sunuyorum.” sözleriyle tamamladı.
Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI