İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu’dan süreç komisyonu üyelerine sert soru: “İYİ Partililerin oyunu terör örgütü elebaşının ayağına gitmek için mi aldınız”

İYİ Parti Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Buğra Kavuncu, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında hem Türkiye’deki çocuk yoksulluğu, eğitim dışına çıkan çocuklar ve çocuk işçiliğine ilişkin çarpıcı veriler paylaştı hem de “Terörsüz Türkiye” sürecinde kurulan komisyonun İmralı’ya giderek PKK elebaşı Abdullah Öcalan’la görüşme ihtimaline sert tepki gösterdi. DEM Parti dışındaki komisyon üyelerine ve İYİ Parti’den seçilip başka partilere geçen milletvekillerine seslenen Kavuncu, “2023 genel seçimlerinde ‘İmralı’ya gideriz’ deyip mi oy istediniz?”, “İYİ Partililerin oyunu terör örgütü elebaşının ayağına gitmek için mi aldınız?” sorularını yöneltti.

Kasım 20, 2025 - 22:59
İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu’dan süreç komisyonu üyelerine sert soru: “İYİ Partililerin oyunu terör örgütü elebaşının ayağına gitmek için mi aldınız”


İYİ Parti Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Buğra Kavuncu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gündeme ilişkin bir basın toplantısı düzenledi. Kavuncu, 20 Kasım’ın Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kutlandığını hatırlatarak, çocukların Türkiye’de karşı karşıya kaldığı yoksulluk, eğitimsizlik, suç ve iş kazası tablosunu anlattı, ardından “Terörsüz Türkiye” süreci kapsamında kurulan komisyonun İmralı’ya gitme ihtimali üzerinden iktidara ve diğer siyasi partilere yönelik eleştirilerde bulundu.

“Çocuklarımızı okutamıyoruz, koruyamıyoruz, hayatta tutamıyoruz”

Konuşmasının başında Dünya Çocuk Hakları Gününe atıfta bulunan Kavuncu, “Çocukların bizim değerlimiz ve kıymetlimiz olduğunun bilincindeyiz. Gelecekte sağlıklı nesiller ve sağlıklı bir toplum için çocuklar her şeyimiz.” dedi. Ancak iktidarın bu bilince sahip olmadığını savunan Kavuncu, UNICEF ve TÜİK raporlarına göre Türkiye’deki 22 milyon 200 bin çocuktan 7 milyonunun yoksulluk sınırının altında yaşadığını, bu 7 milyon çocuktan 2 milyonunun ise derin yoksulluk içinde olduğunu söyledi.

Bu verileri paylaşıyor olmaktan inanın hicap duyuyorum.” diyen Kavuncu, UNICEF’in “Zenginliğin ortasında çocuk yoksulluğu” araştırmasına atıfta bulunarak, Türkiye’nin Avrupa Birliği ve OECD ülkeleri arasında Kolombiya’dan sonra ikinci sırada bulunduğunu aktardı. OECD’ye göre Türkiye’deki çocukların dörtte birinin açlık sınırında olduğunu söyledi.

Türkiye’de 2024 verilerine göre 18 milyon 700 bin öğrencinin eğitim kurumlarına kayıtlı olduğuna dikkat çeken Kavuncu, buna karşın zorunlu eğitim çağında bulunan 612 bin 814 çocuğun örgün eğitime dair kaydının bulunmadığını vurguladı. Kavuncu, “Yarım milyonun üzerinde çocuğumuz örgün eğitim kurumlarında eğitim görmüyor, yani okula gitmiyor.” ifadelerini kullandı.

“Suça sürüklenen çocuklar komisyonu” ve artan suç oranları

Suç oranlarına bakıldığında da dehşet verici bir tabloyla karşılaştıklarını söyleyen Kavuncu, TBMM Genel Kurulu’nda tüm siyasi partilerin verdiği ortak önergeyle “Suça Sürüklenen Çocuklar Komisyonu” kurulmasına karar verilmesini hatırlattı. İYİ Parti olarak bu konuda daha önce araştırma komisyonu kurulması talebinde bulunduklarını anımsatan Kavuncu, “Bu talebimizin bütün siyasi partilerin ortak kararıyla yerine gelmiş olması memnuniyet verici.” dedi.

TÜİK’e göre güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olay sayısının 2024’te bir önceki yıla göre yüzde 10 arttığını söyleyen Kavuncu, “Bu olaylarda çocukların 279 bin 620’si mağdur olmuş. Bu 280 binin içinde de 26 bin cinsel suç mağduru maalesef. Bu 26 binin de 22 bini kız çocuklarımız.” bilgisini paylaştı.

Kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiil işlediği iddiasıyla, yani “suça sürüklenme” gerekçesiyle güvenlik birimlerine getirilen çocuk sayısının 2023’te 178 binden 2024’te 200 bine çıktığını, bunun da bir yılda yüzde 13 artış anlamına geldiğini dile getiren Kavuncu, “Her yıl artan oranda çocuklarımız ya bir suçun mağduru oluyorlar ya da ‘suça sürüklenen çocuk’ diye tanımlayabileceğimiz şekilde bu yaşanan olayların tarafı haline geliyorlar.” ifadelerini kullandı.

AK Parti’nin ‘Türkiye Yüzyılı’ dediği dönemde karşımızdaki tablo budur.” diyen Kavuncu, aktardığı verilerin önemli bir kısmını devletin ilgili kurumlarından aldığını vurguladı.

Çocuk işçiliği, iş kazaları ve “aile yılı” eleştirisi

Kavuncu, TÜİK verilerine göre Türkiye’de 720 bin çocuk işçi bulunduğunu belirterek, kayıt dışı çalışan çocuklarla birlikte bu sayının 1 milyon civarına ulaştığını söyledi. 2024 yılında 79 çocuğun iş kazalarında hayatını kaybettiğini, son 10 yılda bu rakamın 615’e yükseldiğini dile getiren Kavuncu, “Bu ülke iş kazalarında günde dört işçi kaybediyor. Doğru dürüst güvenlik tedbirleri alınmadığı için her sene dört işçi kaybediyoruz.” dedi.

2025 yılının henüz tamamlanmadığını hatırlatan Kavuncu, buna rağmen 57 çocuğun iş kazalarında yaşamını yitirdiğini ifade etti. “Bu tür trajik rakamlarda en öndeyiz; enflasyon oranlarında en öndeyiz, faizlerde en öndeyiz, iş kazalarında en öndeyiz. Ama mutluluk endeksinde, hukuk ve adalet endeksinde, eğitimde en önde olamıyoruz.” sözleriyle tabloyu değerlendirdi.

İktidarın 2025 yılını “aile yılı” ilan ettiğini hatırlatan Kavuncu, “Aile yılındaki Türkiye’nin tablosu bu. 2026 yılını ne yılı ilan edecekler bilmiyorum ama 2026 yılını herhangi bir alana çekmeyeceklerini söylerlerse hepimiz rahatlayacağız. Allah esirgesin, ‘gıda yılı’ falan derlerse hepimiz açlıktan kırılacağız.” değerlendirmesini yaptı.

Dünya Çocuk Hakları Günü’nde maalesef şunu söylemek durumundayım: Çocuklarımızı okutamıyoruz, koruyamıyoruz ve onları hayatta tutamıyoruz. Derin yoksulluk Türkiye’yi adeta esir almış durumda.” diyen Kavuncu, Şanlıurfa’da 10-15 yaşındaki bir çocuğun ölümüne de atıfta bulunarak herhangi bir tedbir alınmadığını savundu.

“Türkiye İmralı magaziniyle meşgul ediliyor”

Ekonomik ve sosyal tablodaki ağır sorunlara rağmen kamuoyunun farklı gündemlerle meşgul edildiğini öne süren Kavuncu, “Peki Türkiye’nin gündemi neyle meşgul? İmralı’daki terör örgütü başını dinleyelim mi, dinlemeyelim mi?” diye sordu. Çocukların alacak bir çift ayakkabısı olmadığını, milyonlarca çocuğun yoksulluk sınırının altında yaşadığını, emeklilerin ve işçilerin zor durumda olduğunu dile getiren Kavuncu, “Bütün Türkiye yatıp kalkıp bu İmralı magaziniyle meşgul.” ifadesini kullandı.

“50 bin kişinin katilini bir Mandela gibi sunma hazırlığı yapıyorlar”

Terörsüz Türkiye” adıyla yürütülen süreç kapsamında kurulan komisyonun İmralı’ya giderek PKK elebaşı Abdullah Öcalan’la görüşme ihtimaline tepki gösteren Kavuncu, Öcalan’ın şimdiye kadar olmaması gerektiği şekilde muhatap alındığını savundu. “Teröristin söylediklerini taşıyan ulaklar sayesinde terör örgütü başı her zaman her yerde duyuruldu. İktidar, seçimlerde bile İmralı’dan yazılan mektupları seçim meydanlarında okutmadı mı? Okuttu.” dedi.

İmralı’daki terör örgütü başının mesajlarını kamuoyuna iletmekte hiçbir engel olmadığını öne süren Kavuncu, buna rağmen şimdi TBMM’de kurulan komisyonun İmralı’ya götürülmesinin gündeme gelmesini eleştirdi. “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin temsilcilerini de bu teröristin ayağına taşıma gibi bir ayıbı konuşmakla karşı karşıyayız. 50 bin kişinin katilini bir Mandela gibi sunma hazırlıklarının ön tarafı bunlar. Meşrulaştırma adımlarıdır bunlar.” diye konuştu.

“İmralı’yı meşrulaştırmak isteniyor”

Komisyonun İmralı’ya götürülmesinin uluslararası alanda yeni süreçleri tetikleyebileceğini belirten Kavuncu, terör örgütü elebaşının serbest bırakılması için kampanyalar başlatılmayacağı yönünde kimsenin garanti veremeyeceğini söyledi. Komisyona katılmama gerekçelerini açıkladıklarında, kendilerine “barış istememekle” ve “terörün bitmesini istememekle” suçlamaları yöneltildiğini anlatan Kavuncu, “Biz, bu işin sonunda komisyonun İmralı’ya gitmek mecburiyetiyle karşı karşıya kalacağını söyledik. Komisyonda olsanız da olmasanız da oradan çıkacak kararı orada bulunmakla meşrulaştırmış olursunuz dedik.” ifadelerini kullandı.

TBMM’de kurulmuş bir komisyonun İmralı’ya götürülmesinin tek anlamı vardır: Orayı meşrulaştırmaktır.” diyen Kavuncu, sürecin en başından beri bu risklere dikkat çektiklerini söyledi.

“İktidar bunu öngörmüyorsa zafiyet, öngörüyorsa Türkiye Cumhuriyeti’yle sorunu var”

Kavuncu, iktidarın tüm bu olası sonuçları görüp görmediği sorusunu gündeme taşıdı. “Peki iktidar bunu öngörmüyor mu? Eğer öngörüyorsa ve buna rağmen bunu yapıyorsa, o zaman iktidarın Türkiye Cumhuriyeti’ni Türkiye Cumhuriyeti yapan her şeyle bir sorunu var demektir. Şayet öngörmüyorsa o zaman çok büyük bir zafiyet içerisindedir.” dedi.

Terör ve terör örgütleriyle ilgili her şeyin “normalleştiği” bir dönemden geçildiğini savunan Kavuncu, “Terör örgütü elebaşını nasıl olur da böyle bir adımla meşrulaştırmaya çalışırsınız? İnanılır gibi değil. Gidip ne yapacaksınız? Zaten söyleyeceği her şeyi iletiyor. Ne dinleyeceksiniz? Yaşananlar, İmralı’yı meşrulaştırma çabasından başka bir adım değil.” sözlerini kullandı.

Komisyon üyelerine çağrı: “Bu yaranın açılmasına müsaade etmeyin”

DEM Parti dışında komisyonda yer alan siyasi partilerin milletvekillerine seslenen Kavuncu, “demokratik meşruiyet” vurgusu yaptı. “2023 genel seçimlerinde ‘Biz seçilirsek bir komisyon kurulur, bu komisyonda yer alır ve sonra da İmralı’ya gideriz’ deyip seçmenden oy istediniz mi? İsteseydiniz nasıl bir tepki alırdınız?” sorusunu yönelten Kavuncu, böyle bir vaadin kampanya döneminde açıkça dile getirilmesi halinde Meclis aritmetiğinin bugünkü gibi olmayacağını öne sürdü.

Millet iradesinin tecelli etmediği bir durumdur bu. Milletle paylaşılmamış, millete sorulmamış, milleti tamamen dışarıda bırakan bir adımdır bu.” diyen Kavuncu, atılacak bu adımın Türk milleti, TBMM ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde onarılmaz bir yara açacağını söyledi.

Komisyon üyelerine “Bu yaranın açılmasına müsaade etmeyin. Vicdanınızın sesini dinleyin, seçmenin sesini dinleyin; onların iradesine kulak verin.” çağrısında bulunan Kavuncu, seçmenlere dönük olarak da “Oy verdiğiniz partiler, İmralı’ya terör örgütü elebaşının ayağına gitsinler diye mi sizden oy aldı? Bunu sormak sizin en doğal hakkınızdır.” ifadesini kullandı.

“İYİ Partililerin oyunu terör örgütü elebaşının ayağına gitmek için mi aldınız”

Kavuncu, İYİ Parti’den seçilip daha sonra iktidar veya ana muhalefet partisine geçen milletvekillerine ayrı bir başlık açtı. “İYİ Parti’nin seçmeninin oyuyla seçilip gerek iktidara gerek ana muhalefet partisine giden arkadaşlar… Siz, İYİ Partililerin oyunu terör örgütü elebaşının ayağına gitmek için mi aldınız?” diye soran Kavuncu, bu isimlerin bulundukları partilerin komisyonda yer aldığını bildiğini söyledi.

Bizim seçmenimiz size veya bulunduğunuz partinin üyelerine ‘İmralı’daki terör örgütü başına gidin’ diye oy vermedi. İYİ Parti seçmeni, ‘Helal oyumla Meclise gidip beni temsil ederken, nasıl olur da terör örgütü elebaşının ayaklarına gidiyorsun’ diye size sorar.” diyen Kavuncu, İYİ Parti olarak bu konuda her türlü uyarıyı yaptıklarını, ancak artık seçmenlerin de gerekli tepkiyi vermesinin önem taşıdığını vurguladı.

Bu rezaleti kendisine sindirmeyi düşünen bütün partileri ve milletvekillerini, başta oy verdikleri seçmenler olmak üzere millete havale ediyoruz. Süreci yakinen takip edeceğiz. Bu, geleceğimizi tehlikeye sokacak büyük, tehlikeli bir adımdır. Meşrulaştırma adımıdır.” ifadelerini kullanan Kavuncu, hiç kimsenin bu vicdani sorumluluğa alet olmaması gerektiğini dile getirdi.

MHP’li Feti Yıldız’ın “umut hakkı” çıkışına yanıt

Basın toplantısının soru-cevap bölümünde MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’ın “umut hakkı” ve komisyonun İmralı’ya gideceği yönündeki açıklamaları da Kavuncu’ya soruldu. Kavuncu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin konuşmasında kendi milletvekillerinin tepkisini hatırlatarak, “İp attığında ayağa kalkıp alkışlayan milletvekilleri, ‘Ben gerekirse İmralı’ya yanıma üç milletvekili alır giderim’ dediğinde de yine aynı şekilde ayağa kalkıp alkışladılar.” dedi.

Cumhur İttifakı’nın yapısı, duruşu, bu konulardaki yaklaşımı net.” diyen Kavuncu, Berat Albayrak ve Mehmet Şimşek örneği üzerinden, aynı milletvekillerinin farklı ekonomi politikalarını da ayakta alkışladığını söyledi ve “Dolayısıyla o komisyonda milletvekilleriyle ilgili herhangi bir farklı yaklaşım olacağına çok ihtimal vermiyorum.” değerlendirmesini yaptı.

“Biz bunları söylemiştik”

CHP’nin de yetkili kurullarında bu konuyla ilgili bir değerlendirme yapacağı yönündeki haberleri anımsatan Kavuncu, “‘Biz bunları söylemiştik’ denmesini hiç sevmem ama bunu söylemek mecburiyetindeyim: Biz, bu komisyonun bu noktaya geleceğini söyledik. Ne tür tepki gösterirseniz gösterin, Cumhur İttifakı’nın artı DEM’in çoğunluğundan dolayı itirazımızın hiçbir şekilde işe yaramayacağını anlattık.” dedi.

Komisyonun, orada yer alan siyasi partiler için sadece meşruiyet sağlayan bir fonksiyon göreceğini savunan Kavuncu, “Dolayısıyla orada bulunan herhangi bir siyasi partinin sadece o komisyonu meşrulaştırmakla bir rolü olacağını çok net olarak söylemiştik. Bugün de onları yaşıyoruz.” ifadelerini kullandı.

“Umut hakkı çok suiistimal ediliyor”

Kavuncu, “umut hakkı” tartışmalarına ilişkin soruyu yanıtlarken, bu kavramın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi müktesebatında yer aldığını ve belirli ölçü ve kriterlere bağlı olduğunu söyledi. İngiltere’deki Vinter kararı üzerinden mevzuat değişikliklerini hatırlatan Kavuncu, “Bu haktan faydalanabilmek için samimi bir pişmanlığınızın olduğunu hissettirmeniz lazım deniliyor. Arkadaşlar, pişmanlık gördünüz mü?” diye sordu.

Süreç başladığından bu yana ‘umut hakkı tanıyalım’ dediğiniz terör örgütü başı ile ilgili bir pişmanlık hissettiniz mi? Aksine, Lozan’ı inkâr eden, Cumhuriyeti soykırımcı ilan eden, bu devlete her türlü dili uzatan ve yaptıklarıyla ilgili tek bir pişmanlık cümlesi olmayan bir terör örgütü lideriyle karşı karşıyasınız. Hangi umut hakkı?” diyen Kavuncu, kamu görevlilerini katleden terör örgütleri ve ideolojik amaçlı siyasi cinayet işleyenlerin umut hakkı kapsamı dışında tutulduğunu söyledi.

Bizim askerimizi, polisimiz şehit eden bu alçak terör örgütünün o yaptıkları ile ilgili bir pişmanlık beyanı olduğunu duydunuz mu? Şehitlerimizin çoğu kamu görevlisi, işlenen cinayetlerin çoğu ideolojik sebeplerle işlenmiş cinayet.” ifadeleriyle eleştirilerini sürdüren Kavuncu, bu tartışmaların Türkiye’deki yargılamalara bir “alt siyasi motivasyon” eşlik ettiğinin toplum tarafından görüldüğünü savundu.

“Millet faturasını ödetecek”

Kavuncu, yaşanan sürecin siyasi sonuçlarına ilişkin değerlendirmesinde, “Bu milletin bütün bunların faturasını önümüzdeki ilk seçimlerde çok ağır bir şekilde ödeteceğine yüzde yüz eminim.” dedi. Özellikle ekonomik sıkıntılara vurgu yaparak, “Ben açken, benim gençlerim işsizlikten perişanken, çocuklarımız büyükelçiliklerin kapılarında vize beklerken; sen İmralı’daki bir terör örgütü ele başına bu milletin milletvekillerinin iradesinin tecelli ettiği kurumu hangi hakla, hangi sıfatla, hangi cüretle götürüyorsun?” tepkisinin çok sert olacağını savundu.

Yargı ve şeffaflık eleştirisi

Kavuncu’ya, Merkez Bankası Başkan Yardımcısı’nın tahliyesi de soruldu. Yeni sistemle birlikte kurumlarda şeffaflığın kaybolduğunu iddia eden Kavuncu, “Şeffaflığın olmadığı yerde hava puslu ve sisli olur. Fitne ve nifak yaymak isteyenler için inanılmaz bir ortam oluşur.” dedi.

Et ve Süt Kurumu üzerinden yürüyen ithalat tartışmaları ve Merkez Bankası Başkan Yardımcısı ile ilgili iddiaları hatırlatan Kavuncu, “Bunların kamuoyunda karşılık bulmasının tek sebebi var: Bu; güvenini kaybetmiş, yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile denetlenebilir ve şeffaf kurumsal yapıyı yok etmiş iktidarın yol açtığı bir atmosferdir.” ifadelerini kullandı.

Adı geçen kişilerin bu işlerle belki hiç alakası yoktur, belki de çok alakası vardır. Ama hangisini söyleyebiliyoruz? ‘15 gün içinde akla kara belli olur’ diyebiliyor muyuz? Türkiye’de kim söyleyebiliyor bunu?” diyen Kavuncu, Türkiye’de denetim mekanizmalarının zayıfladığını öne sürdü. Sayıştay denetimi ve güçler ayrılığı vurgusu yaparak, HSK seçimleri üzerinden iktidarı eleştirdi.

HSK’ya aday olup seçilemeyen bir ismin ertesi gün Gaziosmanpaşa AK Parti ilçe başkanı olmasını hatırlatan Kavuncu, “Bunu konuştuğumuzda da ‘Ne var?’ diyorlar.” ifadesini kullandı. Pendik’te 13 yaşındaki bir kız çocuğunun trafik kazasında hayatını kaybettiği olayı hatırlatan Kavuncu, birkaç gün içinde üç savcının değiştiğini, MOBESE kayıtlarının silindiğini, davadaki avukatın da “çok koyu bir AK Partili” olduğunu savundu.

Yargının bu kadar siyasallaştığı bir ortamda, akla kara birbirine karışmış durumda. Olayın muhatabı olan kişilere de üzülüyorum; çünkü hiçbir şekilde net hüküm konulamıyor. İnsanların onuru, şerefi, haysiyeti vardır. Dolayısıyla bu sistemde bu sıkıntıları ne yazık ki çok yaşarız.” diyen Kavuncu, yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığının yeniden tesis edilmesi gerektiğini vurguladı.

Kavuncu, basın toplantısının sonunda süreci yakından takip edeceklerini belirterek, İmralı’ya yönelik adımları “geleceği tehlikeye sokacak, meşrulaştırma adımı” olarak gördüklerini yineledi.


Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI