İYİ Parti’li Ayyüce Türkeş Taş TBMM’de Konuştu: “Mehmetçik’in Sağlığı Sivil Bürokrasinin İnsafına Bırakılamaz, Mavi Vatan İçin Deniz Üssü ve Askerî Liseler Geri Dönmeli”
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Savunma Bakanlığı 2026 yılı bütçesi üzerinde söz alan İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Dr. Ayyüce Türkeş Taş, askerî hastanelerin ve GATA’nın yeniden açılması, Kuleli ve diğer askerî liselerin geri getirilmesi, askerî mahkemelerin ihyasından Doğu Karadeniz’de Sürmene’de deniz üssü kurulmasına, Gökçeada’da askerî iskele yapılmasına ve KKTC’de kalıcı deniz, istihbarat ve lojistik üsler tesisine kadar kapsamlı öneriler sundu. Ege’de Yunanistan’ın 10 millik hava sahasının fiilen tanınıp tanınmadığını, Türk balıkçılarının Zürafa çevresinde maruz kaldığı saldırılara karşı ne yapıldığını, Suriye’de kalıcı Türk üssü kurulup kurulmayacağını ve PKK’nın “fesih” iddiasının ardından MGK’nin nasıl tavır alacağını soran Türkeş Taş, “TSK’ye tarikat ve cemaat sokmak Türkiye’nin temeline dinamit koymaktır, Mehmetçik’in sağlık ve hukuk sistemi mutlaka yeniden askerîleştirilmelidir.” dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Savunma Bakanlığının 2026 yılı bütçesi görüşmeleri devam ederken söz alan İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Dr. Ayyüce Türkeş Taş, konuşmasına Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler’e ve Komisyon üyelerine hitaben “Hangi makamda olursak olalım devletin bekası, milletimizin güvenliği ve ordumuzun güçlendirilmesi vazgeçilmez önceliğimizdir.” sözleriyle başladı.
“Muhalefetimiz milletten, devletten ve Mehmetçik’ten yanadır” diyen Türkeş Taş, 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında Türk Silahlı Kuvvetlerinin kurumsal yapısında çok ağır kırılmalar yaşandığını, ordunun itibarının tartışılmaz olsa da kurumsal düzenlemelerin ciddi yara aldığını vurguladı.
Askerî Hastaneler ve GATA: “Mehmetçik’in Sağlığı Sivil Sağlık Bürokrasisine Bırakılamaz”
Türkeş Taş, öncelikle askerî hastanelerin acilen yeniden açılması çağrısında bulundu. “Mehmetçik’in sağlık sistemi sivil sağlık bürokrasisinin insafına bırakılamaz.” diyen İYİ Parti’li vekil, harp tıbbı ve savaş cerrahisinin, mayın ve patlayıcı yaralanmalarının, deniz ve hava operasyonlarında ortaya çıkan özel koşulların sivil sağlık sistemiyle tam karşılanamayacağını söyledi.
Muğla Aksaz’dan gelen bir şikâyeti örnek gösteren Türkeş Taş, orada görev yapan bir askerin ailesinin yaşadığı sıkıntıyı anlattı. “Aksaz’da karargâhta kalan bir asker eşi, çocuğu hastalanınca gece acile götürmek zorunda kalıyor; Aksaz’dan Muğla’ya nasıl gideceği, arabası olup olmadığı ayrı bir sorun, oraya vardığında sarhoşların tacizine maruz kalıyor.” diyerek asker ailelerinin karşı karşıya kaldığı risklere dikkat çekti.
“Bir asker ailesinin bu tabloyu yaşamasına göz yumulmamalı.” diyen Türkeş Taş, askerî hastanelerin kapatılmasının hata olduğunun artık açıkça kabul edildiğini, “2026’da bu hatadan dönülmesini umduğunu” ifade etti.
GATA ile ilgili yeniden askerî hastaneye dönüştürülmesi yönündeki söylentilere de değinen Türkeş Taş, “GATA’da dünyaya gelmiş bir Türk vatandaşı olarak söylüyorum: GATA yalnızca bir hastane değildi; Türk ordusunun tıbbi hafızasının, harp cerrahisinin, askerî tıbbının kalbiydi.” dedi. TSK’nin kendi bağımsız tıp okuluna sahip olmamasını da “kabul edilemez” olarak nitelendirdi.
Askerî Liseler ve Kurumsal Kültür: “Kuleli, Maltepe, Işıklar Ordunun Ruhu”
Millî Savunma Üniversitesini ziyaret ettiğini ve olumlu gelişmeler gördüğünü ifade eden Türkeş Taş, buna rağmen askerî liselerin kapatılmasının büyük kayıp olduğunu söyledi. Millî Savunma Bakanının Kuleli mezunu olduğunu hatırlatarak, “Kuleli, Maltepe, Işıklar yalnızca okul değil; Türk ordusunun ruhu, terbiyesi, gelenekleri bu kurumlarda şekilleniyordu.” dedi.
Türkeş Taş, ordunun kültürel kimliğinin ve kendi eğitim modelini üretme kapasitesinin her geçen gün zayıfladığı uyarısında bulunarak, bu liselerin yeniden açılmasını “stratejik bir ihtiyaç” olarak gördüklerini vurguladı.
Askerî Mahkemeler ve Disiplin: “Astın Üste Yumruk Attığı Bir Orduda Sivil Yargı Yetersiz Kalıyor”
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı, askerî mahkemelerin kapatılmasını da yanlış bir adım olarak değerlendirdi. Bir önceki gün Adalet Bakanının bu adımı olumlayan ifadeler kullandığını hatırlatan Türkeş Taş, “Askerî disiplinin ve adaletin teminatı askerî mahkemelerdir.” dedi.
Disiplinin ordu için “ruh gibi” olduğunu belirterek, “Bugün bir ast, üstüne yumruk attığında sivil mahkemelerde bu ufak bir cürüm olarak görülüyor, çoğu zaman kovuşturmaya gerek görülmiyor; sonra aynı kişi görevine dönebiliyor.” örneğini verdi. Bu koşullarda komutanların otoritesinin zedelendiğini savunan Türkeş Taş, TSK’nin kendine özgü disiplin ve yargı sisteminin yeniden tesis edilmesi gerektiğini söyledi.
Bu üç idari başlığı — askerî hastaneler, askerî liseler ve askerî mahkemeler — TSK’nin yeniden yapılandırılmasında ivedilikle ele alınması gereken alanlar olarak sıraladı.
Mavi Vatan ve Deniz Kuvvetleri: “Karadeniz Artık Cephedir, Doğu Karadeniz’de Üssümüz Yok”
Dünyada jeopolitiğin yeniden şekillendiğini, enerji savaşları, su yolları ve deniz jeopolitiğinin eskiye göre daha kritik hâle geldiğini vurgulayan Türkeş Taş, Karadeniz, Adalar Denizi ve Doğu Akdeniz’in “artık mavi cepheler” olduğunu söyledi.
Mavi Vatan doktrinini, Türk devlet aklının doğal bir sonucu olarak tanımlayan Türkeş Taş, bu doktrinin Türkiye’nin denizlerdeki hak ve menfaatlerini, kıta sahanlığını, ekonomik bölgesini ve jeopolitik derinliğini tarif ettiğini belirtti. Ancak Deniz Kuvvetleri bütçesinin Türkiye’nin jeopolitik iddiasıyla uyumlu olmadığını savundu:
“Bugün Doğu Karadeniz’de tek bir askerî deniz üssümüz yok. Karadeniz bir göl değil, bir cephedir.”
Sürmene’de planlanan deniz üssü çalışmalarının neden hâlâ sonuçlanmadığını soran Türkeş Taş, “Sürmene başta olmak üzere Doğu Karadeniz’de kalıcı bir deniz üssü için ayrı bir bütçe çıkarılmalıdır.” dedi. Sürmene tersanelerinin genişlemeye müsait olduğunu, coğrafi konumunun stratejik avantaj sunduğunu belirterek, “Karadeniz’deki Türk varlığının kalıcılığı bu tür bir üsle mümkündür.” ifadelerini kullandı.
Gökçeada ve Ege: “Yunanistan Her Adada Üs Kurarken Biz Gökçeada’yı Boş Bırakıyoruz”
Adalar Denizi’ne (Ege) geçtiğinde, Gökçeada’nın “Çanakkale’nin kapısı ve Türkiye’nin en batıdaki kara parçası” olduğuna dikkat çeken Türkeş Taş, “Bugün Gökçeada’da donanmaya ait bir iskele yok, kalıcı bir askerî altyapı yok.” dedi.
Yunanistan’ın, gayri askerî statüde olması gereken adalarda bile askerî liman inşa ettiğini hatırlatarak, “Yunanistan her adada üsler kurarken biz Gökçeada’nın güney sahillerini boş bırakıyoruz.” ifadesini kullandı. Gökçeada’nın güney kıyılarının askerî iskele kurulması için son derece elverişli olduğunu belirten İYİ Parti’li vekil, “Gökçeada’ya en az 2 yeni askerî iskele yapılmalı, bunun için ayrı bir bütçe tahsis edilmelidir.” çağrısında bulundu.
Bu adımların Adalar Denizi’nde Türkiye’nin caydırıcılığını artıracağını, Çanakkale Boğazı’nın güvenliğini güçlendireceğini ve bölgedeki dengeleri Türkiye lehine çevireceğini savundu. Yunanistan’ın maksimalist talepleri, GKRY’nin “korsan” enerji anlaşmaları ve Avrupa devletlerinin bölgeyi yeniden dizayn etme girişimlerine işaret eden Türkeş Taş, Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı “açık bir cephe” kurulduğunu ifade etti.
KKTC’de Kalıcı Üsler Çağrısı: “Ertelemesi Mümkün Olmayan Devlet Görevi”
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki en önemli stratejik dayanak noktası olduğunu vurgulayan Türkeş Taş, Lefkoşa, Mağusa ve Girne’deki Türk varlığının yalnızca Kıbrıs Türklerinin değil, Türkiye’nin güvenlik sigortası olduğunu kaydetti.
İYİ Parti’li vekil, KKTC’de deniz üssü, istihbarat noktası, lojistik üs ve sabit komuta karargâhlarının kurulmasının artık ertelenemez olduğunu belirterek, “Bu, ertelenemez bir devlet görevidir.” dedi.
Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs adasının çevresindeki sularda Türkiye’nin hak iddialarının sıklıkla diplomatik söylemde kaldığını, GKRY’nin sahada attığı adımlara karşı yeterli fiilî müdahale görmediklerini ifade ederek, Hükûmeti daha proaktif bir stratejiye çağırdı.
Yunanistan’ın 10 Millik Hava Sahası ve Balıkçılara Saldırılar: “Hava Sahasını Terk Etmek Vatan Sahasını Terk Etmektir”
Türkeş Taş, Ege’de Türkiye’nin hâlâ 6 mil kara suyu – 6 mil hava sahası tezine bağlı olduğunu, Yunanistan’ın ise tek taraflı olarak 10 millik hava sahasını uyguladığını hatırlattı. Türk Hava Kuvvetlerinin geçmişte 6 mile kadar uçtuğunu, Yunanistan’ın bunu “hava sahası ihlali” diye kayda geçirdiğini anımsatarak, son bir buçuk yıldır Atina’dan bu yönde protesto duymadıklarını söyledi.
Yunan basınında Türk savaş uçaklarının artık 10 mile girmediği yönünde iddialar bulunduğunu belirterek, “Eğer bu doğruysa Yunanistan’ın 10 millik hava sahasını fiilen tanıyoruz anlamına gelmez mi?” sorusunu yöneltti. “Hava sahasını terk etmek vatan sahasını terk etmek anlamına gelmiyor mu?” diyen Türkeş Taş, bu konuda net açıklama talep etti.
Egemenliği antlaşmalarla Yunanistan’a devredilmeyen adalara Yunanistan’ın yerleştiğini, bu adaları silahlandırdığını; çevrede balıkçılık yapan Türk balıkçıların tutuklandığını, ateş açıldığını söyledi. Gökçeada’nın kuzeyindeki Zürafa Adası çevresinde balıkçılara yönelik saldırıların herkesçe bilindiğini vurgulayarak, “Biz orada hangi tedbirleri alıyoruz? Balıkçılarımız uluslararası sularda nasıl serbest avlanabilecek?” sorularına yanıt istedi.
Suriye ve Kuzey Irak: “Suriye’de de Kalıcı Üs Kurulmalı”
Suriye politikasına da değinen Türkeş Taş, “Suriye’de Türkün olmadığı her denklem Türkiye’nin aleyhinedir.” diyerek, Türkiye’nin sınır güvenliği, göçün durdurulması, PKK-PYD koridorunun engellenmesi, Türkmenlerin korunması ve enerji yollarının kontrolünün ancak Suriye’de kalıcı bir askerî üs ile mümkün olabileceğini savundu.
Kuzey Irak’taki gibi Suriye’de de benzer bir kalıcı üs kurulmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi ve Millî Savunma Bakanına şu soruları yöneltti:
-
“Türkmenlerden teşekkül etmiş Suriye Millî Ordusu dağıtıldı mı, doğru mu bu duyumlar?”
-
“Türkmenlerin güvenliği için 30 kilometrelik bir tampon bölge oluşturulması düşünülüyor mu?”
-
“Süleyman Şah Türbesi’ni Türk toprağı olan eski yerine, Karakozak’a taşıyacak mıyız? Burası hâlen bölücü örgütün kontrolünde midir, buna daha ne kadar sabredeceğiz?”
PKK’nın “Fesih” İddiası, MGK ve Teslim Edilen Silahlar
Son bölümde Millî Güvenlik Kuruluna (MGK) atıf yapan Türkeş Taş, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un, “Eğer MGK PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmezse daha çok yasal düzenleme yapılması gerekir.” yönündeki sözlerini hatırlattı.
PKK’nın 11 Temmuz 2025’te 30 silah yakma, 26 Ekim 2025’te ise Irak’ın kuzeyindeki sözde “medya savunma alanlarına” 25 teröristle çekilme şovları yaptığını, kendini feshettiğini veya feshedeceğini iddia ettiğini söyledi. Ancak 14 Kasım 2025’te, Suriye’nin kuzeydoğusunda, sınırın hemen karşısında PKK paçavraları ve terörist başının posterleriyle bir “yemin töreni” düzenlendiğini hatırlattı.
“Bu PKK sizce kendini feshetmiş midir Sayın Bakan?” diye soran Türkeş Taş, MGK’de bu konuda hangi kararların alınacağını, silah bırakıldıysa TSK’nin bu silahların ne kadarını teslim aldığını da kamuoyunun bilmeye hakkı olduğunu söyledi.
Konuşmasını, “Bizim muhalefetimiz devletten, milletten ve Mehmetçik’ten yanadır.” vurgusunu yineleyerek tamamlayan İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ayyüce Türkeş Taş, Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin ülke açısından hayırlı olması temennisinde bulundu.
Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI