MHP’li Konur Alp Koçak TBMM’de MSB Bütçesine Destek Verdi: “TSK’nin Caydırıcılığını Artırmak Tercih Değil Stratejik Zorunluluktur”
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Savunma Bakanlığının 2026 yılı bütçesi görüşmelerinde konuşan MHP Konya Milletvekili Konur Alp Koçak, küresel güç rekabeti, İsrail’in saldırgan politikaları, Doğu Akdeniz ve Ege’deki Rum–Yunan adımları ile artan güvenlik risklerinin Türkiye’yi daha hazırlıklı ve proaktif olmaya zorladığını söyledi. Savunma ve güvenlik birimleri için Savunma Sanayii Destekleme Fonu dâhil 2 trilyon 155 milyar liralık kaynağı “isabetli” bulduğunu ifade eden Koçak, KAAN, HÜRJET, KIZILELMA, Çelik Kubbe ve TAYFUN gibi projelerin hızla tamamlanması, savunma sanayii KOBİ’lerinin ve Konya merkezli ekosistemin daha fazla desteklenmesi, şehit yakınları, gaziler ve TSK personelinin mali–sosyal haklarının güçlendirilmesi çağrısı yaptı.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Savunma Bakanlığının 2026 yılı bütçe görüşmeleri devam ederken söz alan MHP Konya Milletvekili Konur Alp Koçak, konuşmasına Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Bakanlık heyetine “hoş geldiniz” diyerek başladı; Komisyon üyelerini selamladı.
Koçak, sözlerinin başında, “millî egemenliğimizin, haklarımızın ve menfaatlerimizin korunması için ölümü göze alarak mücadele eden” Türk Silahlı Kuvvetleri ile savunma ve güvenlik teşkilatı mensuplarına minnettarlığını ifade etti. “Vatan uğrunda şehit düşen tüm kahramanlarımıza Allah’tan rahmet niyaz ediyor, şehit ailelerine ve gazilerimize esenlikler diliyorum.” dedi.
Küresel Güç Rekabeti ve Kaotik Güvenlik Ortamı Vurgusu
Dünya sisteminin, İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan dengelerin hızla çözüldüğü “kaotik bir dönemden” geçtiğini belirten Koçak, ABD–Çin rekabetinin küresel sisteme baskı yaptığını, Avrupa’nın güvenlik mimarisinin belirsizleştiğini, Rusya’nın yakın çevresinde agresif hamleler yürüttüğünü, Orta Doğu ve Afrika’da vekâlet savaşlarının körüklendiğini söyledi.
Bu tablonun “uluslararası norm ve kurallara dayalı düzeni sarstığını” belirten Koçak, bunun Türkiye açısından güvenlik tehditlerini “çeşitlendiren, çok katmanlı ve riskli bir ortam” ürettiğini ifade etti. Enerji güvenliği, gıda arzı, kritik madenler, göç yönetimi ve siber güvenlik gibi alanlarda yaşanan dalgalanmaların devletlerin savunma kapasitesini doğrudan etkilediğini vurgulayarak, “Modern savunma politikası yalnızca askerî kuvvetin idamesi değil, ekonomik dayanıklılık, teknoloji üretimi, lojistik derinlik ve siyasi istikrarın aynı anda teminini gerektirmektedir.” dedi.
İsrail’in Politikaları ve Gazze Vurgusu
Koçak, son dönemde bölgede öne çıkan risklerden birinin de İsrail’in “uluslararası hukuku tanımayan yayılmacı ve saldırgan politikaları” olduğunu söyledi. Gazze’de “devlet terörü ve soykırım” uygulandığını savunan Koçak, bu sürecin sadece Filistin’i değil tüm bölgesel istikrarı tehdit ettiğini belirtti. İsrail’in “kontrolsüz militarizminin”, hava, deniz ve kara unsurları üzerinden “bölgesel düzeyde agresif bir caydırıcılık inşa etme girişimine dönüştüğünü” kaydetti.
Bu şartlarda Türkiye’nin yakın çevresindeki istikrarsızlıklara karşı daha hazırlıklı ve proaktif olması gerektiğini vurgulayan Koçak, “Bu artık tercihten öte stratejik bir zorunluluk hâline gelmiştir.” ifadesini kullandı.
Doğu Akdeniz ve Ege’de Rum–Yunan Politikaları
Koçak, Doğu Akdeniz ve Ege’de Rum–Yunan ikilisinin “sistematik provokasyonlarının” güvenlik alanındaki kritik tehdit başlıklarından biri olduğuna dikkat çekti. Yunanistan’ın maksimalist taleplerini uluslararası norm gibi sunmaya çalıştığını, Rum yönetiminin Doğu Akdeniz’de oldubitti arayışına girdiğini, iki tarafın birlikte askerî yığınağa girişmesinin ise “Türkiye’ye yönelik uzun vadeli bir kuşatma stratejisinin inşa edilmek istendiği izlenimini” doğurduğunu söyledi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Kıbrıs Türklerinin egemenliğini yok sayan Rum–Yunan yaklaşımının, hem adada hem denizlerde “bölgesel barış ve istikrarı açıkça tehdit ettiğini” belirtti. Koçak, uluslararası sistemde belirsizliklerin derinleştiği bu dönemde mevcut tehditlerin ciddiyeti ve gelecekte ortaya çıkabilecek riskler dikkate alındığında, “ordumuzun neden teyakkuzda olması gerektiğinin daha iyi anlaşıldığını” ifade etti.
“TSK’nin Caydırıcılığını Artırmak Zorunluluktur”
Türkiye’nin güvenliği, egemenliği, bölgesel etkinliği ve stratejik bağımsızlığının başlıca teminatının Türk Silahlı Kuvvetleri olduğunu vurgulayan Koçak, TSK’nin caydırıcılığının, teknoloji seviyesinin, reaksiyon hızının ve operasyonel kabiliyetinin artırılmasının bir tercih değil “zorunluluk hâli” olarak görülmesi gerektiğini söyledi.
“TSK’nin caydırıcılığı yalnızca olası saldırıları bertaraf edecek bir güç değil, aynı zamanda Türkiye’nin diplomatik kapasitesini, uluslararası alanda müzakere gücünü ve manevra kabiliyetlerini belirleyen bir çarpan etkisi görmektedir.” diyen Koçak, savunma sanayisinde millîleştirme hamlesinin ilerletilmesi, Hava Kuvvetlerinin modernizasyonu, KAAN, HÜRJET, KIZILELMA ve Çelik Kubbe gibi projelerin bir an önce tamamlanması, İHA–SİHA ekosisteminin geliştirilmesi ve Deniz Kuvvetlerinin mavi vatan doktrini doğrultusunda güçlendirilmesinin “elzem” olduğunu vurguladı.
NATO’nun Yüzde 5 Hedefi ve Türkiye’nin Savunma Payı
Dünyada savunma harcamalarının son beş yılda kesintisiz arttığını ve Soğuk Savaş sonrası en yüksek seviyelere ulaştığını hatırlatan Koçak, NATO’nun Lahey Zirvesi’nde alınan ve müttefiklerin savunma harcamalarının millî gelirin yüzde 5’ine çıkarılmasını öngören kararı, “tehdit algısının ne kadar arttığının somut göstergesi” olarak nitelendirdi.
Bu tablo karşısında Türkiye gibi çok boyutlu tehditlerle karşı karşıya olan bir ülkenin savunma bütçesini belirlerken “uluslararası sistemdeki kırılgan yapıyı, artan riskleri ve ciddi harcamalar gerektiren teknolojik ilerlemeleri” dikkate almak zorunda olduğunu söyledi.
Bu çerçevede 2026 bütçesinde savunma ve güvenlik birimleri için Savunma Sanayii Destekleme Fonu dâhil 2 trilyon 155 milyar lira ödenek öngörülmüş olmasını “isabetli bir karar” olarak değerlendiren Koçak, bu rakamın merkezî yönetim bütçesinin yaklaşık yüzde 11’ine tekabül ettiğini hatırlattı. Söz konusu kaynağın, hem savunma sanayisinde yerlilik oranının yükseltilmesi hem de TSK’nin üstlendiği görevleri etkin biçimde yerine getirmesi açısından “gerekli” olduğunu vurguladı.
Balistik Füze ve ‘Çelik Kubbe’ İçin Hızlı Entegrasyon Çağrısı
Ordunun imkân ve kabiliyetlerinin artmasında savunma sanayisinde elde edilen gelişmelerin büyük payı olduğunu söyleyen Koçak, son İsrail–İran çatışmasının, modern savaş ortamında caydırıcılığı belirleyen ana unsurların “yüksek tahrip kapasitesi, uzun menzil kabiliyeti, hipersonik hızlara ulaşan ve gelişmiş hava savunma sistemlerinin dahi durdurmakta zorlandığı balistik füze teknolojileri” olduğunu gösterdiğini belirtti.
Bu bağlamda IDEF 2025’te tanıtımı yapılan TAYFUN Blok 4 balistik füzesi, 500 kilometreden fazla menzili olan İHA 300 seyir füzesi ve denizaltılardan atılabilen kapsüllü ATMACA gibi sistemlere dikkat çeken Koçak, bu silahları “siber saldırılara dirençli, hassas vuruş kabiliyetine ve yüksek tahrip gücüne sahip” sistemler olarak tanımladı ve Türkiye’nin caydırıcılığını “çok daha ileri bir seviyeye taşıyacak unsurlar” olduğunu söyledi.
Koçak, “Bu nedenle Çelik Kubbe Hava Savunma Sistemi’nin yanı sıra orta ve uzun menzilli balistik füze sistemlerinin tamamen yerli ve millî imkânlarla geliştirilmesi, bu stratejik silahların süratle TSK envanterine kazandırılması ve seri üretim kapasitelerinin artırılması acil bir ihtiyaçtır.” ifadelerini kullandı.
BAYKAR ve Yerli Savunma Sanayine Sahiplenme
Savunma sanayisinde millîleştirme hamlesinin ordunun kabiliyetlerini doğrudan etkilediğini söyleyen Koçak, “BAYKAR gibi gurur kaynağımız olan şirketlerin sergilediği üstün başarıları gölgelemeye yönelik ifadeler bizce anlamsız ve hükümsüzdür.” dedi.
Yerlileştirme politikaları sayesinde savunma sanayisinde dışa bağımlılığın yüzde 20’nin altına gerilediğini, sektörün toplam cirosunun 20 milyar doları aştığını ifade eden Koçak, bunun kayda değer bir başarı olduğunu kaydetti. Ancak hâlâ bazı silah sistemleri, ekipman ve mühimmatın yurt dışından tedarik edildiğini hatırlatarak, “Rehavete kapılmamamız, yerli sanayicilerimizi daha fazla desteklememiz ve AR-GE faaliyetlerimizi artırarak devam ettirmemiz gerekmektedir.” dedi.
“Mikro Bağımlılık” Uyarısı ve Tedarik Zincirinin Çeşitlendirilmesi
Koçak, savunma projelerinde “mikro bağımlılık” riskine de dikkat çekti. Herhangi bir üründe yalnızca yüzde 1’lik paya sahip bir bileşenin bile dışa bağımlı olması halinde, geriye kalan yüzde 99’luk yerli üretimin “heba olabileceğini” belirtti. “Yerlilikte yüzde 80’lerin üzerine çıkılmış olsa bile ihtiyatlı davranılması gerektiğini, ithalat kaynaklarının ve tedarik zincirlerinin çeşitlendirilmesinin faydalı olacağını ve millî teknoloji hamlesinin kritik önem taşıdığını” vurguladı.
Savunma ve havacılık sektörünün bu yılın ilk on ayında bir önceki yıla göre yüzde 31 artışla 6,7 milyar dolar ihracat gerçekleştirdiğini hatırlatan Koçak, bunun sektörün küresel çapta “rüştünü ispatladığını” gösterdiğini söyledi. Yerli şirketlerin küresel pazar payının büyütülmesi için daha fazla çalışılması gerektiğini ifade etti.
KOBİ’ler, Konya ve Enerjetik Malzeme AR-GE’si Önerileri
Dünyanın en büyük 100 savunma ve havacılık şirketi arasında Bakanlığa bağlı MKE ve ASFAT dâhil 5 Türk şirketinin yer almasının gurur verici olduğunu söyleyen Koçak, listede kaç şirketin bulunduğu kadar bu şirketlerin küresel pazar payının da önemli olduğunu vurguladı. Sektörün hem ciro hem ihracat rakamlarına bakıldığında, ana yüklenicilerin payının yüzde 80’ler seviyesinde olduğunu, alt yüklenici ve yan sanayi konumundaki KOBİ’lerin yeterince pay alamadığını söyledi.
Küçük ve orta ölçekli firmaların büyük sermaye ve insan kaynağı gerektiren bu sektörde ayakta kalabilmesi için ana yüklenicilerden KOBİ’lere yeterli büyüklükte ve kârlılıkta iş aktarımı yapılması gerektiğini vurgulayan Koçak, “Mevcut durumda üretilen dolaylı ciro maalesef arzu edilen seviyenin altındadır.” değerlendirmesinde bulundu.
Yerlilik oranının artmasında kritik role sahip KOBİ’lerin desteklenmesi amacıyla, ihracat izin süreçlerinin hızlandırılması, büyük savunma ihalelerinde ‘offset’ yükümlülüklerinin belirli bir yüzdesinin KOBİ’lere yönlendirilmesi ve savunma sanayii KOBİ’lerine özel, uzun vadeli ve düşük faizli kredi imkânları sağlanması önerisinde bulundu.
Savunma sanayii ekosistemi gelişmiş şehirlerden biri olarak Konya’yı öne çıkaran Koçak, sektörün İstanbul ve Ankara’da yoğunlaştığını, bu iki şehirden yapılan ihracatın toplamın yaklaşık yüzde 80’ini oluşturduğunu söyledi. Konya’nın, savunma ve havacılıkta en çok ihracat yapan 4’üncü şehir olduğunu hatırlatarak, “Konya Teknoloji Endüstri Bölgesi’nin savunma sektörü yatırımları için çok cazip imkânlar sunduğunu” ifade etti; ASELSAN silah sistemleri tesisine atıfta bulundu.
Enerjetik malzemeler alanında da yerli AR-GE ihtiyacına değinen Koçak, katı roket yakıtları, yakıt bileşenleri, antioksidan bileşikler, barut ve yeni nesil patlayıcılar gibi kritik alanlarda yurt dışına bağımlılığın azaltılması gerektiğini söyledi. Bu kapsamda, Konya’daki Necmettin Erbakan Üniversitesi bünyesinde enerjetik malzeme araştırma merkezi kurulması teklifinin önemli bir ihtiyaca cevap vereceğini belirterek, projenin 2026 Yatırım Programı’na dâhil edilmesi için Bakanlıktan destek istedi.
Bakanlık Memurları İçin ‘Savunma Hizmetleri Sınıfı’ ve Sosyal Hak Talepleri
Konur Alp Koçak, Bakanlıkta görev yapan sivil personelin de “mümkün olan en yüksek mali ve sosyal imkânlardan yararlanması gerektiğini” söyledi. Türk Büro-Sen tarafından iletilen talepleri Komisyon gündemine taşıyarak, öncelikle 657 sayılı Kanunda yapılacak değişiklikle “savunma hizmetleri sınıfının ihdasını” gerekli gördüklerini ifade etti. Bu konuda Bakanlıkta çalışma yürütüldüğünü öğrenmiş olmaktan memnuniyet duyduğunu belirterek, destek için teşekkür etti.
Ayrıca, Bakanlık ve kuvvet komutanlıklarında görevli devlet memurlarına yönelik savunma hizmetleri uzmanlığı için kurum içi özel sınav açılması, bu personele 2012’de kaldırılan hizmet tazminatının yeniden verilmesi, lojmanlardan daha fazla faydalanma imkânı sağlanması, yıpranma payı, giyecek yardımı ve silah taşıma yetkisi tanınması gibi talepleri sıraladı. Üniformalı personel ile memurlar arasındaki protokol ilişkilerinin düzenlenmesini, görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarında vekâleten yürütülen kadroların da dikkate alınarak yeni kadrolar açılmasını önerdi.
Şehit Yakınları, Gaziler ve Personel İçin Düzenleme Çağrısı
Koçak, şehit yakınları, gaziler ve tüm TSK mensuplarının daha müreffeh bir yaşamı hak ettiğini söyledi. Binbaşı ve astsubayların tazminat taleplerinin karşılanabileceğini, sözleşmeli erbaş ve erler ile uzman erbaşların kadroya geçirilmesi beklentisinin giderilmesi için adım atılabileceğini kaydetti.
Şehit yetimlerinin tamamına kamuda istihdam hakkı verilmesi, gazilere kendileri dışında bir yakını için daha istihdam hakkı tanınması, şehit yakınlarına sağlanan ÖTV’siz araç alma hakkının gazileri de kapsayacak şekilde genişletilmesi, şehit ve gazi çocuklarının tüm eğitim masraflarının devlet tarafından karşılanması ve kamu yurtlarından ücretsiz faydalanmaları yönündeki önerilerini paylaştı.
Terörle mücadele sırasında yaralanmasına rağmen malul sayılmayan personelin gazilik unvanı ve şeref aylığı talebine de değinen Koçak, bu mağduriyetin giderilmesi için yürütülen kanun teklifi çalışmalarına Bakanlığın destek vermesini istedi.
“Terörsüz Türkiye Hedefine Kararlılıkla Yürüyoruz”
Konuşmasının sonunda, yaklaşık kırk yıldır ağır sosyal, ekonomik, insani ve siyasi maliyetlere yol açan terörün hayatımızdan kalıcı olarak sökülüp atılması gerektiğini vurgulayan Koçak, “Terörün ülkemizin gündeminden geri dönüşü olmayacak şekilde çıkması, birlik, beraberlik ve kardeşlik hukukunun güçlenmesi ve nihayetinde ‘Terörsüz Türkiye’ hedefine ulaşılması yönündeki kararlılığımızı ifade ediyorum.” dedi.
Bakan’ın sunumunda aktardığı çalışmalara atıfla, “Türk milletinin huzur ve güvenliğini temin amacıyla yürüttüğünüz gayretli çalışmalar ve sergilediğiniz üstün başarılar dolayısıyla size ve şahsınızda tüm Bakanlık personeline teşekkürlerimizi sunuyoruz.” ifadelerini kullandı.
MHP Konya Milletvekili Konur Alp Koçak, “Bu düşüncelerle Bakanlığınızın 2026 bütçesinin şimdiden hayırlı olmasını diliyor, herkesi saygıyla selamlıyorum.” sözleriyle konuşmasını tamamladı. Oturum Başkanlığını yürüten AK Parti Konya Milletvekili Orhan Erdem, Koçak’a “Sayın Koçak, teşekkür ederim.” diyerek bütçe görüşmelerine devam etti.
Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI