SEZGİN TANRIKULU’NDAN ADALET BAKANLIĞI 2026 BÜTÇESİNE AĞIR ELEŞTİRİ: “BEYAZ TOROSLARIN HAFIZASI MASAYA KONUYOR, AYM KARARLARI ÇİĞNENİRKEN TÜRKİYE HUKUK DEVLETİ OLARAK GÖRÜLMÜYOR”

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Adalet Bakanlığı ile yargı kurumlarının 2026 yılı bütçesi görüşülürken söz alan CHP Diyarbakır Milletvekili Av. Dr. Sezgin Tanrıkulu, hükümetin en çok eleştirilen alanının adalet olduğunu belirterek “Kamuoyu araştırmalarında en sorunlu görülen Bakanlığı yönetiyorsunuz.” dedi. İstanbul’daki bir savcının masasına koyduğu beyaz Toros maketi üzerinden 1990’lı yıllardaki failî meçhul cinayetleri hatırlatan Tanrıkulu, “Bunu size meydan okuyarak yapıyorlar.” ifadelerini kullandı. Kendi yaşamından örnek vererek “Beni beyaz Toros’a bindirmek üzereyken dönemin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Fahri Kasırga kurtardı.” diyen Tanrıkulu, bugün JİTEM ve faili meçhul davalarının büyük bölümünün AK Parti döneminde beraatle veya zamanaşımıyla sonuçlandığını hatırlattı. Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayan İstanbul 13. ve 14. Ağır Ceza Mahkemelerini, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve Can Atalay dosyalarında adım atmayan HSK’yı, insan hakları alanındaki gerilemeyi ve sabah gözaltına alınma korkusunun toplumdaki üçüncü büyük korku hâline gelmesini gündeme getiren Tanrıkulu, “Dünya artık Türkiye’yi hukuk devleti olarak görmüyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Kasım 26, 2025 - 09:42
Kasım 26, 2025 - 11:43
SEZGİN TANRIKULU’NDAN ADALET BAKANLIĞI 2026 BÜTÇESİNE AĞIR ELEŞTİRİ: “BEYAZ TOROSLARIN HAFIZASI MASAYA KONUYOR, AYM KARARLARI ÇİĞNENİRKEN TÜRKİYE HUKUK DEVLETİ OLARAK GÖRÜLMÜYOR”


TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunun Adalet Bakanlığı ve bağlı kurumların 2026 yılı bütçe görüşmeleri sırasında söz alan CHP Diyarbakır Milletvekili Av. Dr. Sezgin Tanrıkulu, adalet sistemine ve yargı pratiğine ilişkin ağır eleştirilerde bulundu.

Tanrıkulu, konuşmasının başında Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a dönerek, “Ben sizin adınıza üzgünüm. Hükûmetin en zayıf, kamuoyu araştırmalarında en çok eleştirilen Bakanlığını yönetiyorsunuz. Bütün kamuoyu araştırmalarında ‘adalet en sorunlu alan’ diye gözüküyor.” sözleriyle eleştirisini dile getirdi.

“Beyaz Toros travması bu ülkenin hafızasında; o maketi masaya koymak ayıptır”

Tanrıkulu, son günlerde tartışma konusu olan, İstanbul’daki bir savcının makam odasında bulunan beyaz Toros maketine atıfta bulunarak, 1990’lı yılların ağır insan hakları ihlallerini hatırlattı. Elindeki fotoğrafı işaret eden Tanrıkulu, “Bu ne biliyor musunuz? Fahri Kasırga –buradaki yargıçlar bilir– Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısıydı, beni bu beyaz Toros’tan kendisi kurtardı. Evimin önüne gelmiş, eliyle götüreceklerdi. Bu travmayı bilmezsiniz, kalmadı ama hafızalarımızda.” dedi.

Bir savcının masasına beyaz Toros maketi koymasının anlamını sorgulayan Tanrıkulu, “Bu ne demek? Çocukken Toros’a mı binmiş, maket araba mı yapmış, niye bu onun masasında? Araba koleksiyonu mu yapmış? Neden beyaz Toros? Bu ayıp bir şey. Buna sessiz kalmanız, bir tane AK Partili’nin bugüne kadar bir şey söylememesi ayıp.” diye konuştu.

Adalet Bakanı Tunç’un “Beyaz Torosları tarihten sildiniz, teşekkür ederim Recep Tayyip Erdoğan’a demeniz gerekirdi.” şeklindeki sözleri üzerine Tanrıkulu, “Peki bu savcı ne? Bu şımarıklık nereden geliyor? Bize değil, size meydan okuyorlar. Yarın aynı meydanı size okurlar.” yanıtını verdi.

“1990’larla bugünü karşılaştırma imkânına sahibim; JİTEM davalarını siz zamanaşımına uğrattınız”

Kendisinin 1990’lı yıllarda Diyarbakır’da avukatlık yaptığını ve insan hakları örgütlerinde görev aldığını hatırlatan Tanrıkulu, “İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Vakfı, Uluslararası Af Örgütünün kurucularındanım. 1990’larla bu dönemi karşılaştırma imkânına sahibim.” dedi.

Bakan Tunç’un “O günlerde öğrenciydim, faili meçhuller olurdu.” sözlerini hatırlatarak, bu dönemde de faili meçhul dosyalarının sonuçlanmadığını belirtti. Özellikle Tahir Elçi cinayeti örneğini gündeme getirerek, “Tahir Elçi’yi size sorarım. O cinayet işlendiğinde kim iktidardaydı? Sizin Başbakanınız ‘siyasal cinayet’ dedi. Nerede failler?” diye sordu.

Tanrıkulu, Lice, Kulp, Kızıltepe JİTEM davaları ve Adıyaman’daki “asit kuyuları” dosyalarının büyük bölümünün AK Parti döneminde beraatle ya da zamanaşımıyla sonuçlandığını söyledi: “Hepsi beraat etmedi mi, hepsi zaman aşımına uğramadı mı? Sanıkları Diyarbakır’dan, Hakkâri’den aldınız, Ankara’ya getirdiniz, özel hâkimler tayin ettiniz. Vartinis davasını Muş’tan aldınız Kırıkkale’ye taşıdınız. Bir tane mahkûmiyet var mı?” diyerek hükümeti sorumlu tuttu.

“O zaman yargı vardı; şimdi yargıyı, Meclisi, medyayı, sivil toplumu, akademiyi çürüttünüz”

Sezgin Tanrıkulu, 1990’lı yıllar ile bugünün insan hakları mekanizmalarını karşılaştırırken, “O zaman yargı vardı; bağımsız ve tarafsız değildi ama kapısını çaldığımız yargıçlar, başsavcılar vardı.” dedi. İstanbul’da işkence gördüğünü iddia ettiği bir genç kadının başvurusunda, savcı ve kâtiplerin ulaşılmaz olduğunu belirterek, “Taciz edilmiş bir kız öğrencinin dilekçesini savcıya veremedi avukatlar, kâtiplerine ulaşamadılar.” ifadelerini kullandı.

İnsan haklarının korunmasında altı temel mekanizma olduğunu söyleyen Tanrıkulu, bunları yargı, TBMM, medya, sivil toplum, uluslararası mekanizmalar ve akademi olarak sıraladı:

  • O zaman TBMM vardı; faili meçhullerle ilgili en kapsamlı raporu, Susurluk raporunu, boşaltılan köyler raporunu hazırlayan Meclis vardı. Şimdi Meclisi de çürüttünüz.

  • Medya vardı; bir işkence haberi olduğunda manşet atardı. Şimdi bir ölüm haberi bile gazetede yer bulamıyor.

  • Uluslararası mekanizmalardan çekinen, raporlara isimleri geçmesin diye utanan siyasetçiler vardı; şimdi utanmayan, bu raporları elinin tersiyle iten siyasetçiler var.

  • Akademi vardı, insan hakları ihlalleri üzerine rapor ve makale yazan akademisyenler vardı; bugün susturuldular.

  • Sivil toplumun yöneticisi olmak bugün örgüt yöneticiliğiyle eşitleniyor.

Tanrıkulu, “Yargıyı çürüttünüz, TBMM’yi çürüttünüz, medyayı susturdunuz, sivil toplumu baskı altına aldınız, akademiyi dağıttınız.” sözleriyle tabloyu özetledi.

“Türkiye’yi hukuk devleti sıralamalarında en dibe siz indirdiniz”

CHP Diyarbakır Milletvekili, uluslararası derecelendirme kuruluşlarını hatırlatarak, hükümetin kredi notu artışını övündüğü gibi, hukuk devleti endekslerinde gerilemenin de hesabını vermesi gerektiğini söyledi: “Kredi notu B+’dan B-’ye çıkınca seviniyorsunuz ama aynı kuruluşların hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı ölçümlerinde Türkiye nereye geldi? Hep düşmüş, en dibe sizin döneminizde inmiş. Dünya artık Türkiye’yi hukuk devleti olarak görmüyor.” dedi.

Tanrıkulu, güvenilir kamuoyu araştırmalarına göre Türkiye’de sabah erken gözaltına alınma korkusunun vatandaşların üçüncü büyük korkusu hâline geldiğini belirterek, “Medeni korkular çocuklarının geleceği, emeklilik, sağlıkken, sizin döneminizde sabah gözaltına alınma korkusu ilk 3’e girdi. Bu sizin Bakanlığınız döneminde oldu.” ifadelerini kullandı.

AYM kararlarına uymayan mahkemeler, Kavala, Demirtaş, Yüksekdağ, Atalay dosyaları

Sezgin Tanrıkulu, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararlarına rağmen bunların uygulanmaması konusundaki eleştirilerini yineledi. İstanbul’daki 13. ve 14. Ağır Ceza Mahkemelerinin Can Atalay ve Tayfun Kahraman kararlarını tanımamasını örnek göstererek, “13. Ağır Ceza Mahkemesi İstanbul’da özerk bir alan mı? Nasıl AYM kararına uymaz? 14. Ağır Ceza Mahkemesi nasıl uymaz?” diye sordu.

Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay’ın, hâkim ve savcılara yönelik AYM kararlarının uygulanması konusunda ortak eğitim projeleri yürüttüğünü hatırlatan Tanrıkulu, “Avrupa Konseyinden para almışsınız, dünyanın parasını harcamışsınız; 7 bölgede toplantılar yapmışsınız. AYM Başkanı çok güzel konuşmuş. Ertesi gün İstanbul’da ağır ceza mahkemeleri AYM kararına uymuyor. Bu ne peki?” diyerek çelişkiye dikkat çekti.

Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve Can Atalay dosyalarına da değinen Tanrıkulu, “Osman Kavala davası, Demirtaş davası, Figen Yüksekdağ davası, Can Atalay… Bunlarla ilgili bir adım atmadığınız sürece kimse Türkiye’ye ‘hukuk devleti’ demez.” değerlendirmesinde bulundu.

İBB soruşturmaları ve “Kent Uzlaşısı” sorusu

Konuşmasının sonunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve “Kent Uzlaşısı” soruşturmalarına değinen Tanrıkulu, “İstanbul Büyükşehirle ilgili açılan davaların tamamı hukuka aykırı delil yöntemleriyle başlatılmış ve öğütülmüş soruşturmalar; tümü. Burada çok değerli hukukçular var, bilmiyorlar mı? Biliyorlar.” dedi.

Adalet Bakanına doğrudan seslenerek, “Kent Uzlaşısı… Siz, Bakanlık olarak bu sürece karşı mısınız, değil misiniz? Karşıysanız sizin bürokratlarınız, yargınız neden bu uygulamaları yapıyor?” sorusunu yöneltti.

Konuşmasını, “Teşekkür ederim, görüşmek üzere. Hukukumuzdan bağımsız bunları söyledim.” sözleriyle tamamlayan CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’na, Komisyon Başkanı Orhan Erdem teşekkür etti.

Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI