TİP SÖZCÜSÜ SERA KADİGİL: “YOĞUN BAKIM YATAĞI BULAMADIĞIMIZ İÇİN PAŞA AMCAM ÖLDÜ, ŞEHİR HASTANELERİNE AKITILAN MİLYARLARLA ÇOCUKLARA YEMEK BİLE VERİLMİYOR”
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine konuşan TİP Parti Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Av. Sera Kadıgil, kuzeninin babasını yoğun bakım yatağı bulunamadığı için kaybettiklerini anlatarak sağlık sistemindeki tıkanmaya dikkat çekti. OECD ortalamasının çok altında hekim ve hemşire sayısıyla beş dakikada 1 hasta bakmaya çalışan sağlık emekçilerinin tükenmişlik içinde olduğunu belirten Kadıgil, bütçedeki reel artışın yüzde 6’da kaldığını, sağlık harcamalarının yüzde 71’inin tedaviye, sadece yüzde 21’inin koruyucu hizmetlere ayrıldığını söyledi. Şehir hastaneleri için 18 merkezde 136 milyar lira ödenek ayrıldığını hatırlatan Kadıgil, “Bu parayla 10 milyon çocuğa bir öğün yemek verilebilir.” dedi; yüzde 70 yatak, yemek ve çarşaf garantisi iddialarını gündeme getirerek özel hastanelere el koyma çağrısı yaptı.
Türkiye İşçi Partisi Parti Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Av. Sera Kadıgil, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Sağlık Bakanlığının 2026 yılı bütçesini sert sözlerle eleştirdi. Konuşmasına kişisel bir kaybı anlatarak başlayan Kadıgil, yoğun bakım yatağı bulunamadığı için hayatını kaybeden akrabası “Paşa amca” üzerinden sağlık sistemindeki tıkanmayı gündeme taşıdı.
Kadıgil, “Dün gece erken yatmışım. Saat bir buçukta kuzenim 3 kez aramış, duymamışım. Sabah babamın kuzenini kaybettiğimizi öğrendim.” diyerek sözlerine başladı. Anlattığına göre, Paşa isimli hasta 19 Kasım’da saat 22.00’de bir devlet hastanesine başvurdu, serum takılıp eve gönderildi. Aynı gece saat 02.00’de yeniden hastaneye götürüldü, yine eve yollandı. Ertesi gün öğle saatlerinde fenalaşınca 112 ile başka bir devlet hastanesine sevk edildi, önce sarı alana, ardından kırmızı alana alındı ve kısa sürede entübe edildi.
Doktorların “Anjiyo yapılması gerekiyor ama böbrekleri iflas etmiş.” dediğini aktaran Kadıgil, en kritik aşamada yakınlarının aradığını belirterek, “Doktor demiş ki: ‘Üç numaralı diyaliz olan yoğun bakım lazım ama İstanbul’da hiç yer yok.’” sözleriyle yoğun bakım yatağı krizini anlattı.
“Gece o telefonu duysaydım, size ulaşabilseydim, Paşa amca hayatta olur muydu?”
Kadıgil, “Dünden beri kendimi yiyorum. Gece saat bir buçukta o telefonu duysaydım, açsaydım, bir şekilde size ulaşsaydım, bir yoğun bakım yatağı bulabilseydik 3 çocuk babası Paşa amca şu an hayatta olur muydu?” diye sordu. Kendisinin bir milletvekili olmasına rağmen bu çaresizliği yaşadığını vurgulayarak, “Bir vekile böyle şartlarda ulaşamayan insanlar ne yapıyorlardır acaba?” diyerek sağlık sistemine güven kaybını dile getirdi.
OECD verilerine göre bin kişiye düşen hekim sayısının OECD ortalamasında 3,9, Türkiye’de ise 2,4 olduğunu, hemşire sayısında da OECD ortalamasının 9,2’ye karşılık Türkiye’de 2,9 düzeyinde kalındığını hatırlatan Kadıgil, “Bu insanlar neredeyse dünyanın en yüksek başvurularını karşılıyor, beş dakikada bir hastaya bakmaya çalışıyorlar. Belki Paşa amcanın ilk gittiği doktor o gün 100’üncü hastasına bakıyordu ve neye baktığının bile farkında değildi.” dedi.
“Hekimlere değil, piyasalaşmış sağlık yönetimine kızmak zorundayız”
Hiçbir sağlık emekçisini zan altında bırakmak istemediğini vurgulayan Sera Kadıgil, “Kime kızacağımı bilmiyorum; kendime mi kızayım, oradaki hekimlere mi kızayım? Ama o hekimler OECD ortalamasının yarısı kadar insanla çalışıyorlar. Asıl kızılması gereken kötü sağlık yönetimidir, piyasalaşmış sağlık sistemidir.” ifadelerini kullandı.
Hekim sayısının düşüklüğü, hemşirelerin maaş ve özlük haklarının yetersizliği gibi başlıkların bir “politika tercihi” olduğunu söyleyen Kadıgil, “Dün ben bir akrabamı kaybettim; kim bilir nerelerde kimler bu yüzden hayatını kaybediyor. Böcek ailesini konuşuyoruz, daha niceleri var.” dedi.
“Aslan payı sağlığa” manşetleri: “Reelde sadece yüzde 6 artış, koruyucu hizmetlere kişi başına 2.500 TL”
İktidara yakın medyanın “Aslan payı sağlığa verildi, bütçe yüzde 45 artırıldı” manşetlerini eleştiren Kadıgil, “Yüzde 45 artış falan yok. Enflasyona vurduğunuzda reel artış yüzde 6. Sağlık bütçesinin yüzde 71’ini tedaviye ayırıyoruz; hastalanmasınlar diye neredeyse hiçbir şey yapmıyoruz.” dedi.
Bütçenin yalnızca yüzde 21’inin koruyucu sağlık hizmetlerine ayrıldığını, kişi başına düşen koruyucu sağlık harcamasının yaklaşık 2.500 TL olduğunu belirten Kadıgil, bunu da somut bir örnekle eleştirdi: “Bir HPV aşısının tanesi şu anda 4 bin lira. ‘2025 yılının sonuna kadar HPV aşısını hayata geçireceğiz’ dediniz, hâlâ proje aşamasında.”
“18 şehir hastanesi için 136 milyar TL: Bu parayla 10 milyon çocuğa bir öğün yemek verilebilir”
Şehir hastanelerine ayrılan kaynaklara da sert çıkan Kadıgil, sadece 18 şehir hastanesi için 136 milyar TL ödenek öngörüldüğünü söyledi ve şu karşılaştırmayı yaptı: “Bu parayla bu ülkede 10 milyon çocuğa bir öğün yemek verilebilir.”
AK Parti sıralarından sık sık dile getirilen “hasta garantisi yok” söylemine atıf yaparak, “Evet, hasta garantisi yok diyorsunuz, peki yüzde 70 yatak garantisi de mi yok? Yüzde 70 catering (yemek) garantisi de mi yok? Çarşaf garantisi de mi yok?” diye sordu. “Şehir hastanelerinde yüzde 50 küsur doluluk varken yüzde 70 garanti üzerinden, yatmayan hastaların yataklarına, yenmeyen yemeklere, yıkanmayan çarşaflara para ödüyor muyuz, ödemiyor muyuz?” diyerek şehir hastaneleri modelinde kamu zararına dikkat çekti.
Sayıştay raporlarının “Sağlık Bakanlığı raporu olmaktan çıkıp şehir hastaneleri raporuna dönüştüğünü” söyleyen Kadıgil, bu projelerin maliyet-vs.-hizmet dengesi açısından yeniden ele alınması gerektiğini ifade etti.
“SGK kaynakları özel sermayeye açıldı, özel hastaneler yatakların yarısını elinde tutuyor ama hastaların yüzde 10’una bile bakmıyor”
TİP Sözcüsü, AK Parti iktidarının “bütün özel hastaneleri halka açıyoruz” söylemini de ele alarak, “Bu bir yalandı. Gerçekte yapılan, SGK’nin kaynaklarını sermayeye açmaktı.” dedi. Bugün özel sektörün mevcut yatakların yaklaşık yarısını, hekimlerin dörtte birini elinde bulundurduğunu ancak hastaların yüzde 10’una bile bakmadığını belirterek, “Kaynak özel hastanelere akıyor, kamu hastaneleri ise hem personel hem altyapı bakımından zorlanıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Kadigül, şehir hastaneleri ve özel hastaneler üzerinden yürüyen bu modelin sağlığı piyasalaştırdığını, kamunun kaynaklarını “rant projelerine” yönlendirdiğini savunarak, “Kaynaklarımızın peşkeş çekildiği özel hastanelere el koyulması gerekiyor. İktidara geldiğimizde bunu yapacağız.” sözleriyle konuşmasını tamamladı.
Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI