YENİ YOL PARTİLİ İDRİS ŞAHİN’DEN ADALET BÜTÇESİNE SERT ELEŞTİRİ: “BÜTÇE BÜYÜYOR AMA ADALET BÜYÜMÜYOR, ANAYASA FİİLEN ASKIYA ALINDI”

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Adalet Bakanlığının 2026 yılı bütçesi görüşülürken YENİ YOL Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Av. İdris Şahin, iktidarı “yorgun” olmakla eleştirdi. Şahin, yargı reformu paketlerini “gösterişli masallar” olarak nitelendirdi, bölge adliye mahkemelerinin süreci uzattığını, Covid infaz düzenlemesi ve KHK mağduriyetlerinin on birinci yargı paketine mutlaka dahil edilmesi gerektiğini söyledi. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kararlarına uyulmamasını “Anayasa’nın fiilen askıya alınması” olarak tanımlayan Şahin, “Bütçeler büyüyor ama adalet büyümüyor, bu ülkede uzun tutukluluk cezaya dönüştü, kayyum rejimiyle halk iradesine el konuluyor.” ifadelerini kullandı.

Kasım 26, 2025 - 09:41
Kasım 26, 2025 - 11:21
YENİ YOL PARTİLİ İDRİS ŞAHİN’DEN ADALET BÜTÇESİNE SERT ELEŞTİRİ: “BÜTÇE BÜYÜYOR AMA ADALET BÜYÜMÜYOR, ANAYASA FİİLEN ASKIYA ALINDI”


TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Adalet Bakanlığı, Hâkimler ve Savcılar Kurulu ile yüksek yargı organlarının 2026 yılı bütçe, kesin hesap ve Sayıştay raporları görüşülürken YENİ YOL Partisi adına söz alan Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Av. İdris Şahin, hükümetin yargı politikalarını ve Adalet Bakanlığı bütçesinin içeriğini sert sözlerle eleştirdi.

Konuşmasına Komisyon Başkanı, Adalet Bakanı ve bürokratları selamlayarak başlayan Şahin, bütçe sürecini “tamamlanan yılın muhasebesi ve gelecek yılın vizyonunun ortaya konulduğu görüşmeler” olarak tanımladı. Adalet Bakanlığının 2026 bütçesini “iktidarın 23’üncü bütçesi” olarak niteleyen Şahin, “Yargının can çekiştiği, hukuk devleti ilkesinin sadece Sayın Bakanın dilinde sürekli olarak tekrarlandığı, yorgun iktidarın vatandaşımıza umut olamadığı bir bütçeyi konuşuyoruz. Önümüze konulan metin de oldukça gösteriyor ki bu bütçe adaleti güçlendirmek için değil sadece rakamların yerini değiştirmek için hazırlanmış bir bütçe.” dedi.

“Boş sıralar yorgun iktidarı gösteriyor”

Konuşmasının başında iktidar sıralarına da dikkat çeken Şahin, Plan ve Bütçe Komisyonu salonundaki tabloya işaret ederek, “Plan ve Bütçe Komisyonunun şu anda sıraları boş, iktidarın Adalet Komisyonundan Allah’ın kulu yok. Şu görüntüye bakıp da bu iktidara ‘yorgun’ demeyim de kime söyleyeyim?” ifadelerini kullandı. AK Parti sıralarından gelen itirazlar üzerine Şahin, sözlerinin siyasal muhataplarına yönelik olduğunu belirterek, “Bu boş sıraları gördüğümde ben bu iktidara ‘dinamik iktidar’ diyemem, yorgun bir iktidar olarak değerlendiriyorum.” dedi.

“Vatandaş mahkemeye gitse hakkı mı çalınacak, zulüm sarmalı mı başlayacak?”

Şahin, halkın adalet algısı ile komisyonda anlatılan resmi tablo arasındaki farkı vurgulayarak, “Halkın yaşadığı gerçeklik ile bugün burada bizim Adalet Bakanlığının bütçesinde konuştuğumuz gerçeklik tamamen farklı.” dedi. Vatandaşın devlete yönelik temel kaygısını, “Mahkemeye gitsem hak arayışım siyasi rüzgâra göre savrulan bir yargı düzeninde gözümün içine bakılarak çalınacak mı yoksa hakkımı ararken başıma yeni bir zulüm sarmalı mı açılacak?” sözleriyle özetledi.

Bu sorunun cevabının “yargı reformları adı altında uygulamaya konulan politik tercihlerde saklı olduğunu” söyleyen Şahin, “Adaletin varlığı bir cumhuriyetin bekası demektir. Hukuk kuralları birkaç kişinin keyfî ikbaline göre değil kamu vicdanı ve eşitlik kılıcıyla tavizsiz bir şekilde uygulanmak zorundadır.” dedi.

“Yargı reformu masalları, her paketten sonra yargıyı daha da zayıflattı”

Yargı reformu paketlerini değerlendiren Şahin, “Yargı gösterişli reform masallarıyla sürekli tamir ediliyor ve her yargı paketinde aynı hamasi cümleleri dinliyoruz: ‘Hızlanacak, güçlenecek.’ Ama her paketten sonra yargı biraz daha yavaşlıyor, biraz daha zayıflıyor, baskının gölgesi büyüyor.” ifadelerini kullandı.

Geçtiğimiz yıl bütçeye “hedef süre” konulduğunu hatırlatan Şahin, “‘Hedef süre uygulaması yerine getirilecek.’ denildiğinde nasıl heyecanlanmıştık ama bir türlü gerçekleşmiyor, olan yine vatandaşa oluyor. Adliye kapısında çaresiz bekleyiş uzuyor, adalete duyulan son damla güven de buharlaşıp gidiyor.” dedi.

Cumhurbaşkanlığı sistemi ve yargı: “Reform adı altında demokrasinin sırtına kambur”

Şahin, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminin yargı üzerindeki etkisini “demokrasinin sırtına vurulmuş kambur” olarak nitelendirdi. “Bu sistem artık ‘reform’ adı altında yargıyı yürütmenin en dar, en karanlık çemberine hapseden demokrasinin sırtına vurulmuş bir kamburdur. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte kuvvetler ayrılığı kâğıt üzerinde duruyor, fiiliyatta yürütmenin gölgesi yasama ve yargının üzerine oturmuş durumda.” dedi.

Savcıların ve hâkimlerin “kararlarıyla konuşması gerektiğini” hatırlatan Şahin, “Savcılar iddianameleriyle konuşurdu ama bakıyoruz ki savcılar artık gazetelere röportaj veriyor. Bu iktidar da böyle bir şeye nasıl müsaade ediliyor? Böyle bir gerçeklik varken hiç kimsenin sesinin çıkmaması neyle izah edilebilir?” diye sordu.

Bölge adliye mahkemeleri: “Hızlanma yerine hız kesici oldu”

Şahin, 2014’ten beri tartıştığı bölge adliye mahkemeleri konusuna da değinerek, bu mahkemelerin gerçek temyiz sistemine entegre edilmemesi nedeniyle işleyişi ağırlaştırdığını savundu. “Gerçekten Yargıtay-Danıştay temyiz merci mi olacak? Eğer gerçek temyiz merci olacaksa bölge adliye mahkemeleri açılmalı ama temyiz merci olarak Yargıtay ve Danıştay çalışmayacaksa, bugünkü hâliyle kullanılacaksa o takdirde bölge adliye mahkemelerine ihtiyaç yok, sadece süreyi uzatır demiştik. Maalesef şu anda bölge adliye mahkemelerinde pek çok hukuk ve ceza dosyası aylarca, yıllarca beklenir hâle geldi.” dedi.

Buna rağmen Yargıtay ve Danıştayın “gerçek anlamda içtihat mahkemesi olarak kullanılamadığını” kaydeden Şahin, bölge adliye mahkemelerinin “hız kesici vazife gördüğünü” ifade etti.

On birinci yargı paketi uyarısı: “31 Temmuz ve KHK mağduriyetleri çözülmeden bu paket boş kalır”

Şahin, hazırlanmakta olan on birinci yargı paketine ilişkin de uyarılarda bulundu. Geçmişte onuncu yargı paketi için de benzer uyarılar yaptıklarını hatırlatan Şahin, “KHK mağdurlarının, 31 Temmuz Covid yasası kapsamının dışında bırakılanların adalet çağrısı hâlâ karşılıksız dururken vatandaşlarımızın beklentilerini karşılamadan onuncu yargı paketini Parlamentoya getirmeyin demiştik.” dedi.

Onuncu paketten son anda infaz düzenlemeleri ve Covid infaz mağdurlarına ilişkin maddelerin çıkarıldığını savunan Şahin, “Vatandaş tamamen Sayın Bakanın ağzından çıkma bazı sözlerle umutlanmıştı. Yine iktidar ortaklarının sözleriyle umutlanan bu vatandaşların umutları yarıda kaldı.” ifadesini kullandı.

On birinci paket için ise şu uyarıyı dile getirdi: “On birinci yargı paketini bu eksiklikleri gidermeden Parlamentoya getirirseniz emin olun, getireceğiniz paket ‘boş’ anlamında ifade görecek Sayın Bakan. 31 Temmuz Covid yasasındaki Anayasa’nın eşitlik ilkesi hükümleri giderilmeden, KHK mağduriyetleri çözülmeden, cezada adalet infazda eşitlik sağlanmadan ne getirirseniz getirin, kamu vicdanı karşılık bulmayacak.

“İnfaz yasası yamalı bohça, tek tipe dönüştürelim”

Ceza infaz mevzuatındaki dağınıklığı vurgulayan Şahin, “İnfaz yasaları yamalı bohçaya döndü. Türlü türlü uygulamalar var. Uygulamada ceza tevkifevleri memurlarının ne sıkıntılar çektiğini, bu infaz yasalarındaki farklılıklar nedeniyle bizler gayet iyi biliyoruz. Bunları hesaplamak bir uzmanlık konusu hâline geldi.” dedi.

Gelin, infaz yasalarındaki farklı farklı uygulamaları sonlandıralım ve ‘cezada adalet, infazda eşitlik’ ilkesi çerçevesinde tek tipe dönüştürelim. Vatandaşımız anayasal eşitlik ilkesi çerçevesinde kendisini rahatlıkla kabul edebileceği bir uygulamanın içinde bulsun.” çağrısında bulundu. Cezaevlerindeki idare ve gözlem kurullarının keyfî uygulamalarına karşı mutlaka adım atılması gerektiğini vurguladı.

TCK 158 ve şufa davaları: “Gençler için uzlaşma alanı genişletilsin”

Türk Ceza Kanunu’nun 158’inci maddesinin özellikle gençler açısından ağır sonuçlar doğurduğunu söyleyen Şahin, “Mağdurun mağduriyeti giderildikten sonra, şikâyetten vazgeçtikten sonra 158’inci maddedeki uzlaşmanın sınırlarının genişletilmesi gerekiyor. Özellikle gençlerimizin, okul çağındaki bireylerin 158’inci madde kapsamında büyük bir hataya düştükleri ve mağdur edildikleri ortada.” dedi.

Şahin ayrıca, şufa (önalım) davalarında enflasyonist ortamın kötüye kullanımı nedeniyle hem satıcıların hem alıcıların mağdur olduğunu belirterek, bu konuda da düzenleme istedi. “Enflasyonist ortamlarda şufa hakkını kötüye kullananlar maalesef hem satıcıyı hem alıcıyı mağdur ediyor. Bu konuyu zatıalinize yazılı olarak da ilettim. Umuyorum ki on ikinci yargı paketinde bu şufa hakkına ilişkin düzenlemeyi göreceğiz.” dedi.

Kayyum uygulamaları, masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı

Toplumdaki adalet duygusunun tarihin en kırılgan noktasında olduğunu söyleyen Şahin, gazeteciler, siyasetçiler ve yerel yöneticiler üzerindeki yargı baskısını anlattı: “Gazeteciler iktidarın hoşuna gitmeyen haber yaptıkları için soruşturma dosyasının konusu oluyor. İnsanlar eleştirileri nedeniyle dahi gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, yargılanıyor. Seçilmiş belediye başkanı, meclis üyeleri adliye koridorlarında mesai yapar hâle geliyor. İktidarın hoşuna gitmeyen her söz, her eleştiri, her yerel başarı bir süre sonra savcılık dosyası olarak geri dönüyor.” dedi.

Kayyum uygulamalarını eleştiren Şahin, “Bir yerde halk sandıkta karar veriyor ancak bir etiket yapıştırılıp seçilmiş kişiler görevden alınıyor, belediyenin kapısı kilitlenip yerine kayyum gönderiliyor. Kayyum atanmayan yerlerde bu kez binlerce sayfalık iddianameler, bitmeyen soruşturmalar ve yıllarca sürecek yargılamalar devreye giriyor. Masumiyet karinesi kâğıt üzerinde kalıyor.” ifadelerini kullandı.

Masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı konusunda Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un sıklıkla bu kavramları dile getirdiğini hatırlatan Şahin, “Masumiyet karinesi sadece sözde kalmamalı, uygulanmalı. ‘Cami yıkılır ama adalet yıkılmaz’ diyen bir zihniyetin temsilcileri olarak biz masumiyet karinesini ayaklar altına alırsak buradan kimseye fayda gelmez.” dedi.

Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru ve “fiilî askıya alma”

Şahin, Anayasa Mahkemesine bireysel başvurunun bir reform olarak sunulduğunu, buna rağmen AYM kararlarına uyulmamasının ağır bir anayasal kriz yarattığını söyledi. “Eğer bireysel başvuru bir reformsa, Anayasa Mahkemesi bir hak ihlali kararı verdiyse bunu yasamanın da yürütmenin de yargının da harfiyen uygulaması gerekir.” dedi.

Özellikle 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi ile Yargıtay 3. Ceza Dairesinin AYM kararına uymamasını hatırlatan Şahin, “Bugün içinde bulunduğumuz Parlamentonun Başkanı da 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesinin Başkanı da Yargıtay 3. Ceza Dairesinin Başkanı da Anayasa Mahkemesinin kararını uygulamadı.” ifadelerini kullandı.

Adalet Bakanı Tunç’un, Anayasa’nın 14’üncü ve 83’üncü maddelerine “yanlış yorum” yapıldığı yönündeki açıklamasına atıfta bulunarak, “Hak ihlaliyle alakalı Anayasa Mahkemesi bir karar vermişse bu kararı kimsenin tartışma hakkı yok bir ülke eğer bir hukuk devletiyse. Alt mahkeme ‘Sen yetki gaspı yapıyorsun, sen süper temyiz merci değilsin.’ diyerek karara uymazlık yapamaz. Bu, bir mahkemenin başka bir mahkemenin kararını eleştirisi değildir; bu, Anayasa’nın fiilen askıya alınmasıdır.” değerlendirmesini yaptı.

“Bütçeler büyüyor ama adalet büyümüyor”

Adalet Bakanlığı bütçesindeki artışa rağmen adaletin güçlenmediğini savunan Şahin, “Bütçede rakamlar büyüyor, kritik alanlar kısmi ödeneklerle geçiştiriliyor; insan hakları, personelin eğitimi, mahpusların topluma yeniden kazandırılması için yani yargının özü için yatırım içermiyor. Tek cümleyle özetleyecek olursak: Bütçeler büyüyor ama adalet büyümüyor.” dedi.

Adalet Bakanlığının genel bütçeden aldığı payın artmasının ilkesel olarak doğru olduğunu belirten Şahin, “Adalet sorunu parayla ölçülebilecek bir sorun değil. Bütçe büyüyor da adalet büyümüyorsa işte biz buna itiraz ederiz.” sözleriyle eleştirisini sürdürdü.

Uzun tutukluluk ve “cezaya dönüşen tedbir”

Uzun tutukluluk sürelerinin tedbir olmaktan çıkarak cezaya dönüştüğünü söyleyen Şahin, “Tutuklamanın bir istisna olduğunu ve tedbir mahiyetinde olduğunu bilmemize rağmen şu anda uygulamada tutuklamayı cezalandırma amacına dönüştürmüş olduk. Bu, gerçekten yüz kızartıcı bir durum.” ifadelerini kullandı.

“Adil Yargı Eylem Planı ve KHK Mağduriyetleri Eylem Planı rehber olsun”

Konuşmasının sonunda Şahin, Adalet Bakanlığının açıkladığı “Türkiye Yüzyılı Adaletin Yüzyılı Yargı Reformu Strateji Belgesi”ne atıf yaparak, partisinin hazırladığı iki ayrı çalışmayı Komisyonun ve Bakanlığın dikkatine sundu. “Biz, sizin bu belgenizin içini dolduracak, Sayın Yeneroğlu’nun da içinde bulunduğu bir grupla hazırladığımız ‘Adil Yargı Eylem Planı’ ile ‘KHK Mağduriyetleri Eylem Planı’mızı, biri hukuk devleti olma yolunda, diğeri de ‘OHAL KHK’ler ile İhraçlara ve Ceza Yargılamalarındaki Haksızlıklara Adalet’ adı altında 2 çalışmamızı hazırladık.” dedi.

Bu çalışmaların Bakanlık tarafından rehber edinilmesini isteyen Şahin, “Bunları çalışmalarınızda rehber edinmenizi hassaten istirham ediyoruz.” diye konuştu. Konuşmasını, “Beni sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum, tüm milletimiz adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.” sözleriyle tamamladı. Oturum Başkanı AK Parti Konya Milletvekili Orhan Erdem, “Teşekkür ediyoruz.” diyerek Şahin’e yanıt verdi.

Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI