Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan TBMM Grup Toplantısında: “Hukuksuz Türkiye ile terörsüz Türkiye inşa edemezsiniz”

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, TBMM’deki grup toplantısında B2–B3 Kısmi Görme Engelliler Futsal Milli Takımı’nı tebrik ederek başladığı konuşmasında Dünya Çocuk Hakları Günü, Gazze’deki ateşkes süreci, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Gazze kararı, ABD ve İsrail ilişkileri, Turkcell’in Google ile yaptığı bulut anlaşması, İmralı tartışmaları, Anayasa Mahkemesi kararları, parti kapatma gündemi, 2025 “Aile Yılı”, ağırlaşan ekonomik şartlar, asgarî ücret ve yoksulluk ile DUS sınavının ertelenmesi başlıklarında iktidara sert eleştiriler yöneltti.

Kasım 19, 2025 - 21:06
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan TBMM Grup Toplantısında: “Hukuksuz Türkiye ile terörsüz Türkiye inşa edemezsiniz”


Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada iç ve dış politikadan ekonomiye, hukuk devletinden gençlerin sorunlarına kadar birçok başlıkta değerlendirmelerde bulundu. Arıkan, “Hukuksuz bir Türkiye ile terörsüz bir Türkiye’yi inşa edemezsiniz.” ifadesiyle konuşmasının ana çerçevesini çizdi.

Görme Engelliler Futsal Milli Takımı’na Tebrik

Arıkan, sözlerine B2–B3 Kısmi Görme Engelliler Futsal Milli Takımı’nı tebrik ederek başladı. Antalya’da düzenlenen turnuvada Japonya’yı 4–0 mağlup ederek dünya üçüncüsü olan milli takımı kutlayan Arıkan, teknik direktör Yusuf Tekdemir ve teknik ekibe teşekkür etti. Arıkan, Antalya’da takım ile bir araya geldiklerini belirterek, “İnanç var, disiplin var, mücadele var, milli ruh var. Başarı da kendiliğinden gelmiş oldu.” dedi.

Dünya Çocuk Hakları Günü ve Türkiye’nin Karnesi

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne değinen Arıkan, çocuk haklarına dair sözleşme, bildiri ve kanunların kağıt üzerinde mükemmel olduğunu ancak sahada çocukların savaşların, yoksulluğun ve sefaletin kurbanı olmaya devam ettiğini kaydetti. İsrail’in 77 yıldır Filistin topraklarındaki işgaline dikkat çeken Arıkan, “İsrail’in uzmanlaşmış çocuk katili oluşuna dair tek bir cümle kurmadan Dünya Çocuk Hakları Günü konuşmak ikiyüzlülüğün tescillenmiş fotoğrafıdır.” dedi.

Türkiye’nin çocuklara ilişkin karnesinin de iç açıcı olmadığını söyleyen Arıkan, TÜİK verilerine göre çocukların en az yüzde 17’sinin yetersiz beslendiğini, her 4 çocuktan 1’inin çocuk açlığı ile karşı karşıya olduğunu, 600 bini aşkın çocuğun zorunlu eğitim çağında olmasına rağmen eğitim dışında kaldığını ifade etti. Yoksul çocuk sayısının 10 milyona yaklaştığını belirten Arıkan, “3 çocuk, 4 çocuk tavsiyesi veren iktidar bu rakamları düzeltmek için hangi adımı atıyor?” sorusunu yöneltti. Kendi iktidarlarında çocukların okula aç gitmeyeceğini, şiddetin ve istismarın hedefi olmayacağını söyledi.

“Gazze’yi Unutmayalım” Çağrısı

Gazze’de 10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkesin üzerinden bir ay geçtiğini hatırlatan Arıkan, Hamas’ın ateşkese bağlı kaldığını, buna rağmen İsrail’in yüzlerce Filistinliyi öldürmeye, yardımların sadece üçte birinin girişine izin vermeye ve temel gıda ürünlerinin büyük kısmını engellemeye devam ettiğini ifade etti. Kış kapıya dayanmışken Gazze’de ne oturulacak konut ne de kalınabilecek sağlam çadır kaldığını vurgulayan Arıkan, “Ateşkes oldu, sorunlar bitti algısıyla Gazze’yi gündemden düşürmenin vebali hepimizi yerle bir eder.” uyarısında bulundu.

İsrail ile ilişkileri normalleştirmeye dönük ABD telkinlerine kayıtsız kalınmasının milletin vicdanını kanatacağını belirten Arıkan, Gazzelilerin ABD ve İsrail’in insafına terk edildiğini vurguladı.

BM Güvenlik Konseyi’nin Gazze Planına Tepki

Arıkan, 17 Kasım’da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Gazze’deki savaşı sonlandırmayı ve bölgede yeni bir düzen tesis etmeyi amaçlayan planın kabul edildiğini hatırlattı. Uluslararası hukuki statüye sahip bir “Barış Kurulu” kurulmasının ve başkanlığını da Trump’ın yapmasının planlandığını söyleyen Arıkan, “Bu kararların hepsi işin hikâye kısmı, temel hedef Gazze’yi silahsızlandırmak yani Hamas’ı Gazze’den söküp atmaktır.” ifadesini kullandı.

Karar metninde Gazze’de toprak ilhakı, kalıcı işgal ve zorunlu yer değiştirme olmayacağının iddia edildiğini ancak geçmiş tecrübelerin kararların İsrail ve ABD’nin izin verdiği ölçüde uygulanabileceğini gösterdiğini dile getiren Arıkan, “Bu plan, İsrail için dikensiz gül bahçesi oluşturma planıdır. Bu plan, İsrail’in soykırım suçlarını temizleme girişimidir.” dedi. Vicdan sahibi ülkelerin hem bugünü hem geleceği kurtaracak yol arayışından vazgeçmemesi gerektiğini söyledi.

Beyaz Saray Trafiği ve Bölgesel Dizayn İddiası

Arıkan, son haftalarda Beyaz Saray’da yürütülen yoğun diplomasi trafiğine dikkat çekerek, Eylül ayında yapılan “sandalye çekmeli” zirveyi ve ardından düzenlenen Orta Asya–ABD zirvesini hatırlattı. Kazakistan’ın Abraham Anlaşmaları’na imza atarak İsrail ile normalleşme sürecini başlattığını dile getiren Arıkan, geçen hafta Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet eş-Şara’nın da Beyaz Saray’da ağırlandığını söyledi.

“Beyaz Saray’da ağırlanmanın bedeli vardır.” diyen Arıkan, ABD ile müttefik olmanın yolunun İsrail’le dost olmaktan ve ülkelerdeki nadir toprak elementleri, uranyum ve enerji kaynaklarını ABD ve İsrail sermayesine açmaktan geçtiğini iddia etti. Tom Barrack’ın “Hazar Denizi’nden Akdeniz’e kadar bir hizalanma göreceksiniz.” sözlerini hatırlatan Arıkan, hedefin çok daha büyük olduğunu savundu.

Turkcell–Google Anlaşması ve Veri Güvenliği Eleştirisi

Arıkan, Türkiye Varlık Fonu’nun ciddi oranda pay sahibi olduğu Turkcell’in Google ile yerel bulut altyapısı kurulmasına yönelik 1 milyar dolarlık anlaşmasını da gündemine aldı. Bu anlaşmanın Türkiye’nin verilerini risk altına attığını vurgulayan Arıkan, “Türkiye’nin kendi verisini bu şirkete teslim etmeye yönelmesi; dış politika, ulusal güvenlik ve siyasi tutarlılık açısından vahim bir hatadır.” ifadesini kullandı.

Halkbank dosyası ve Reza Zarrab süreçlerini hatırlatan Arıkan, ABD’nin verileri bir koz veya şantaj unsuru olarak kullanabileceğini kaydetti. İsrail’e giden petrolün kesilmesi beklenirken, iktidarın en hassas verileri “İsrail’le işbirlikçiliği konusunda derin şüpheler bulunan Google’a aktardığını” söyleyen Arıkan, bu adımın ne yerli ne milli olduğunu belirterek iktidarı uyardı: “Bugün Amerika’nın ve İsrail’in eline kendi ellerimizle verdiğimiz veriler yarın bize ciddi bir tehdit olarak dönebilir. Bunun olmasına izin vermeyin.”

İmralı Tartışmaları, Silivri ve “Hukuksuz Türkiye” Eleştirisi

Gündemin önemli başlıklarından birinin İmralı tartışmaları olduğunu söyleyen Arıkan, iktidarın tek gündeminin İmralı, ana muhalefetin tek gündeminin ise Silivri olduğunu öne sürdü. Türkiye’nin sorunlarının da umutlarının da İmralı ve Silivri’den büyük olduğunu vurgulayan Arıkan, “Meseleyi kişilere indirgemek, sulandırmak, magazinleştirmek gündem saptırmaktır.” dedi.

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu ile sürece dahil olan tüm taraflara seslenen Arıkan, toplumsal kaygıları gidermek için topyekûn bir helalleşme ve kucaklaşma gerektiğini, sürecin sadece bir örgütün silah bırakmasına indirgenmesini yanlış bulduklarını söyledi. “Komisyon mu İmralı’ya gitsin, İmralı mı Komisyon’a gelsin” tartışmalarını oyalama olarak nitelendiren Arıkan, hak ve adalet ekseninde gerekli tüm adımların hızla atılması çağrısında bulundu.

Terörsüz Türkiye’yi kurmak için elimizi değil gövdemizi taşın altına koymaya hazırız.” diyen Arıkan, aynı kararlılığın hukukun egemen olduğu bir Türkiye’yi inşa etmek için de gösterilmesi gerektiğini vurguladı. “Hukuksuz Türkiye”nin hem terörsüz hem yaşanabilir bir ülke olmasının önündeki en önemli engel olduğunu söyledi.

Anayasa Mahkemesi Kararı ve Yargı Tartışmaları

11 Kasım’da Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi kararına değinen Arıkan, bu kararın Türkiye’de yasama çoğunluğunun hukuki denetimden muaf hale gelmesinin önünü açtığını savundu. Meclis çoğunluğunun keyfiliğini frenleyen az sayıdaki güvence mekanizmasından birinin daha ortadan kalktığını belirten Arıkan, “AK Parti Grubu ‘Biz sayıca çoğunluğuz, istediğimizi yaparız’ diyor. Bizim ‘Hukuksuz Türkiye’den kastımız tam olarak budur.” ifadelerini kullandı.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya’nın, hakimliğin bir tarafı “nur” diğer tarafı “nar” olan bir meslek olduğunu anlatırken gözyaşlarını tutamadığını hatırlatan Arıkan, hassasiyetin önemini kabul etmekle birlikte, bugün Türkiye’nin en büyük ihtiyacının “toplumun önünde gözyaşı döken çaresiz bir mahkeme başkanı değil, hukuksuzluğa karşı dimdik duran yargı mensupları” olduğunu dile getirdi.

Demirtaş, Kavala, Atalay ve Parti Kapatma Gündemi

Arıkan, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmamasını “Hukuksuz Türkiye sürecinin devam ettiğinin göstergesi” olarak nitelendirdi. Selahattin Demirtaş, Osman Kavala ve Can Atalay hakkında verilen bağlayıcı kararların, ayrıca şehir plancısı Tayfun Kahraman’ın tahliye edilmesine dair karara uyulmamasını örnek gösterdi.

Ana muhalefet partisi hakkında kapatma davası tartışmalarını da eleştiren Arıkan, 56 yıllık siyasi hareketlerinin tarihinde kurdukları 5 partinin 4’ünün kapatıldığını hatırlatarak, “Parti kapatmaları siyaseti zehirlemekten başka bir şey değildir.” dedi. Geçmişte şiir okuduğu için Recep Tayyip Erdoğan’ın hapse atılmasının ne kadar yanlış ise bugün Ekrem İmamoğlu’nun sosyal medya hesaplarının defalarca kapatılmasının da aynı derecede yanlış olduğunu ifade etti.

28 Şubat sürecinde yaşananları hatırlatan Arıkan, bugün CHP’nin yaşadıklarıyla benzer bir dönemden geçildiğini, kaybedenin Türkiye ve 86 milyon insan olduğunu kaydetti.

Aile Yılı, Aile ve Kültür Sanat Sempozyumu

İktidarın 2025 yılını “Aile Yılı” ilan ettiğini ve yılın on birinci ayının tüketildiğini belirten Arıkan, bu kapsamda Ankara’da düzenlenen “Aile ve Kültür Sanat Sempozyumu”nu hatırlattı. Aile Yılı ilan edildiğinde yapısal adımlar atılması halinde destek vereceklerini söylediklerini anımsatan Arıkan, “Bu mesele ışıltılı salonlarda yapılan aile lansmanlarıyla, kamera önünde umut dağıtmakla çözülmez.” dedi.

Aileyi güçlendirmenin yolunun hayat pahalılığını azaltmaktan, ahlakı çökerten yayınları engellemekten ve adaletsizliği gidermekten geçtiğini belirten Arıkan, Aile Yılı’nı anlamlı kılacak tek şeyin ailelerin yaşadığı derin sorunlarla yüzleşmek ve ekonomi-politikayı buna göre belirlemek olduğunu söyledi.

Yoksulların Ekonomisi ve Hayat Pahalılığı

Konuşmasında ekonomiye geniş yer ayıran Arıkan, parfüm fabrikası yangınında ailesinden üç can kaybeden Berivan Taşdemir’in sözlerini aktardı. Taşdemir’in “Devir çok zor. Bir ekmek olmuş 15 lira. İnsanlar yaşayamıyor, geçim sağlayamıyor.” ifadelerinin sadece kendi dramını değil, Türkiye’nin yoksul kesimlerinin ortak acısını yansıttığını söyledi. Sofrasına ekmek koyamayan ailelerle, üretimini sürdüremeyen fabrikatörler arasındaki mesafenin sanıldığı kadar büyük olmadığını, aynı ekonomik buhranın iki farklı yüzü olduğunu vurguladı.

Sahadan Ekonomi Tablosu ve Tekstil Sektöründeki Kayıplar

Arıkan, hafta içinde Antalya, Kayseri ve Çorlu’da çiftçi, esnaf ve sanayicilerle bir araya geldiklerini anlattı. Çiftçilerin borçlarını ödemek için tarlalarını sattığını, kendi tarlalarında kiracı olup kirayı ödeyemedikleri için icralık hale geldiklerini aktardı. Küçük işletmecilerin ve sanayicilerin de “Böyle giderse 6 ay sonra üretimi durdurup fabrikayı kapatmak zorunda kalacağız.” dediğini kaydetti.

Özellikle tekstil ve hazır giyim sektörüne dikkat çeken Arıkan, 2022’den bu yana 336 bin 847 kişinin işini kaybettiğini ve son 3 yılda sektördeki istihdam kaybının yüzde 27’ye ulaştığını belirtti. Sektör temsilcilerine göre 2026 ortasına kadar 100 bin kişinin daha işini kaybedebileceğini ifade eden Arıkan, Türkiye’de pazar kaybeden ve kriz nedeniyle üretim yapamayan fabrikaların Mısır, Tunus ve Fas gibi ülkelere taşındığını söyledi.

İktidarın Resmî Rakamları ile Sahanın Gerçekliği

İktidarın atıl işgücü oranında azalma, dünyanın en büyük 17’nci, Avrupa’nın 7’nci ekonomisi olma ve kişi başına düşen milli gelirin 17 bin dolara ulaşması gibi verileri gündeme getirdiğini söyleyen Arıkan, “Kimse kusura bakmasın, gerçek rakamları görmek isteyen sahaya baksın.” diyerek Antalya, Kayseri ve Çorlu’da gördüklerinin bu anlatının tam tersi olduğunu savundu.

Asgarî Ücret, Açlık Sınırı ve Gelir Adaletsizliği

Türkiye’de asgarî ücretin “taban” değil “temel ücret” haline geldiğini kaydeden Arıkan, işe yeni başlayan ile 10 yıllık işçinin aynı ücreti aldığını söyledi. 2024 yılında 11,2 milyon kişinin asgarî ücretle çalıştığını, 21 Avrupa ülkesinin tamamında asgarî ücretli sayısının 12,8 milyon olduğunu belirterek, Türkiye’nin tek başına neredeyse Avrupa’yı yakaladığını vurguladı.

Asgarî ücretin 22 bin 104 TL olduğunu, açlık sınırının ise 28 bin 412 TL seviyesinde bulunduğunu belirten Arıkan, “Bu açlık sınırı değil, yoksulluk sınırı hiç değil; bu iktidarın rakamları ölüm sınırı haline gelmiş durumda.” değerlendirmesinde bulundu.

Borçlanma, Toplumsal Yıkım ve “Tarihi Geçmiş Hükümet” İfadesi

Gelir adaletsizliği ve hayat pahalılığı karşısında vatandaşların çareyi borçlanmakta bulduğunu ifade eden Arıkan, iş insanından esnafa, çiftçiden asgarî ücretliye kadar herkesin borçlu olduğunu söyledi. Gıda denetimsizliğine de değinen Arıkan, lokantaların “ölüm kusar hale geldiğini”, insanların aileleriyle nefes almak için çıktıkları evlerinden dönerken haber bültenlerinin konusu olduğunu dile getirdi.

Artan intihar olaylarına dikkat çeken Arıkan, iktidarın medya kanalları üzerinden doğalgaz ve teknolojik projelerle sürekli “müjde” verdiğini, buna karşın insanların ekonomik ve psikolojik olarak tükendiğini savundu. Kamu istihdamında liyakat eksikliğini vurgulayan Arıkan, “Artık masalar, sandalyeler, kamu demirbaşları bile liyakat diye çığlık atıyor.” ifadelerini kullandı ve mevcut iktidarı “tarihi geçmiş hükümet” olarak nitelendirdi.

“Orman Yanıyor”: Suç, Faiz, Enflasyon ve Göç Rakamları

Konuşmasında bir Afrika atasözünü hatırlatan Arıkan, “Aslan, ceylan, zebra yan yana koşuyorsa orman yanıyor demektir.” sözünü Türkiye’ye uyarladı. İşçi, işveren, gazeteci, öğrenci, çiftçi, esnaf, memur, muhalif ve iktidar seçmeninin aynı anda feryat ettiğini belirterek, “Bu orman yanıyor, Türkiye çok büyük bir ekonomik krizle yanıyor.” dedi.

Dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girme hedefi varken organize suçlarda ilk 10’a girildiğini, faizde Avrupa’da ilk sıraya, enflasyonda dünyada ilk beşe, kira ve gıda enflasyonunda ilk sıralara çıkıldığını, sığınmacı başvurusunda da üst sıralarda yer alındığını söyleyen Arıkan, “İşte orman böyle yanıyor.” sözleriyle tabloyu özetledi. Bu yangını söndürmek için canla başla çalışmaya devam edeceklerini ifade etti.

DUS Mağduru Diş Hekimleri İçin Çağrı

Konuşmasının sonunda Diş Hekimliği Fakültesi mezunu gençlerin sorunlarını gündeme taşıyan Arıkan, yeni açıklanan ÖSYM takvimine göre yılda iki kez yapılması planlanan DUS sınavının teke düşürüldüğünü ve 7 ay ertelendiğini hatırlattı. İşlerini bırakıp hayatlarını bu sınava göre planlayan binlerce gencin mağdur edildiğini belirterek, bu gençlerin ülkesine daha fazla katkı sunmak için 5 yıllık eğitimin üzerine yıllar koyarak uzmanlaşmak istediğini söyledi.

“Diş hekimi adayı gençlerimizin itibarından tasarruf edilmesine karşıyız.” diyen Arıkan, DUS’un ihtiyaç olduğunun açık olduğunu, doğru bir planlama ile bu ihtiyacın karşılanması gerektiğini ifade etti. “Bu ülkenin parlak hekimlerini küstürmeyin, gençlerimizi belirsizliğe mahkûm etmeyin.” çağrısında bulundu.

Arıkan, konuşmasını bütün bu değerlendirmelerin ardından hukuk, adalet, ekonomik adalet ve toplumsal barış vurgusuyla tamamladı ve tüm vatandaşları selamlayarak sözlerini bitirdi.


Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI