DEVA Partili İdris Şahin: “Rakamların ardına gizlenen güvenlik politikası krizi çözemiyor, polis intiharları sessiz bir çığlık gibi büyüyor”
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Av. İdris Şahin, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda YENİ YOL Grubu adına yaptığı konuşmada, İçişleri Bakanlığının 2026 yılı bütçesini değerlendirirken “Bütçe bir mali tablo değil, devletin vatandaşına nasıl baktığının aynasıdır.” dedi. Şahin, İçişleri Bakanlığının suçla mücadele, göç ve sınır yönetimi, afet ve trafik güvenliği alanlarında rakamlara dayalı sunum yaptığını ancak sahadaki gerçeklik ile anlatılanlar arasında ciddi bir makas bulunduğunu savundu. Polis intiharlarının ağır çalışma koşulları, mobbing ve borç baskısı altında büyüyen bir kurumsal sorun olduğuna dikkat çeken Şahin, göç yönetiminde kontrolsüzlük, AFAD’da yapısal sorunlar ve Sağlık Yönetmeliği nedeniyle 302 polis memurunun yaşadığı mağduriyeti de gündeme taşıdı.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda İçişleri Bakanlığı ve bağlı kurumların 2026 yılı bütçe, kesin hesap ve Sayıştay raporları görüşülürken, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Av. İdris Şahin, YENİ YOL Grubu adına söz aldı. Şahin, konuşmasına İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı, Bakanlık bürokratlarını ve Komisyon üyelerini selamlayarak başladı.
İçişleri Bakanlığının görev alanına dikkat çeken Şahin, Bakanlığa suçla mücadeleden göç ve sınır yönetimine, afet yönetiminden trafik güvenliğine uzanan geniş bir yelpazede kritik görevler tevdi edildiğini hatırlattı. Bu nedenle, Bakanlığın politika ve uygulamalarının hem kamu düzenini hem de vatandaşın can, mal ve namus güvenliğini ve genel anlamda yaşam kalitesini birinci derecede etkilediğini vurguladı.
“Bütçe bir mali tablo değil, devletin vatandaşına bakışını gösteren aynadır”
Şahin, konuşmasının başında bütçe kavramını “devlet–vatandaş ilişkisi” üzerinden tanımlayarak, “Bütçe, sadece bir kurumun mali tablosu değildir, esasında bir aynadır; devletin vatandaşına nasıl baktığını, güvenlik anlayışını, insan hayatına verdiği değeri yansıtır.” dedi. İçişleri Bakanının kapsamlı bir sunum yaptığını, olumlu somut adımların bulunduğunu belirtirken, “Bunları görüyoruz, takdir ediyoruz, tebrik ediyoruz ancak boş olanlarını, eksik olanlarını da burada muhalefet olarak dile getirmek zorundayız.” ifadelerini kullandı.
“Muhasebeciyi dinleyince hac farz, kasaya bakınca zekâta muhtacız”
İçişleri Bakanının anlattığı rakamlar ile sahadaki manzara arasındaki farkı ironik bir örnekle anlatan Şahin, “Anlattıklarına bakılırsa ülkede her şey güllük gülistanlık görünüyor.” dedi ve şu benzetmeyi yaptı:
“Kayserili hemşehrimizin bir sözü geliyor akla: ‘Muhasebeciyi dinliyorum hac bize farz ama kasaya bakıyorum zekâta muhtacız.’ Sayın Bakanın verdiği bir kısım verileri gördüğümüzde bu cümleyi ifade etmeden geçmek mümkün değil.”
Şahin, bu sözleriyle İçişleri Bakanlığının istatistiklerine yansıyan başarı söyleminin, sokakta hissedilen güvenlik algısıyla örtüşmediğini savundu ve “Rakamların ardına gizlenen, sorunları görmezden gelen, güvenlik politikalarını insandan uzaklaştıran ve kronikleşmiş sorunları günübirlik tedbirlerle çözmeye çalışan bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız.” değerlendirmesinde bulundu.
“Binlerce operasyon yapılıyor ama suç oranları neden düşmüyor?”
Suçla mücadele başlığında görünen ve görünmeyen alanlar olduğuna dikkat çeken Şahin, “Bakanlık her yıl binlerce operasyon yapıldığını söylüyor, neredeyse her gün sosyal medya hesaplarından Hollywood filmlerine taş çıkartacak operasyon görüntüleri paylaşılıyor.” dedi. Ancak bu tabloyu sorgulayan Şahin, peş peşe şu soruları yöneltti:
-
“Bu kadar çok operasyon yapılıyorsa neden suç oranları düşmüyor?”
-
“Neden uyuşturucu kullanımı son on yılda bu kadar yaygınlaştı?”
-
“Neden organize suç örgütleri, mafya yapılanmaları yeniden güç kazandı?”
-
“Neden vatandaşımız kendini güvende hissetmiyor?”
Şahin, kolluk kuvvetlerinin canla başla çalıştığını, bu emek için teşekkür ettiğini belirterek, “Sorun personelde değil, sistemde.” vurgusu yaptı. Özellikle hırsızlık suç oranları ve kadına karşı cinayetlerde açıklanan düşüş oranlarını “gerçek ve makyajlı olmayan veriler” olduğu takdirde “takdire şayan” olarak nitelendirdi, ancak sürdürülebilir bir güvenlik politikasının sadece operasyon sayısına dayandırılamayacağını söyledi.
“Uyuşturucuyla mücadelede ortaokuldan başlayan zorunlu eğitim verilmeli”
İdris Şahin, İçişleri Bakanının “uyuşturucuyla mücadelede önleme eğitiminin önemine” ilişkin sözlerine katıldığını belirterek, somut bir öneride bulundu. Ortaokullardan başlamak üzere rehberlik derslerinde uyuşturucuyla mücadele eğitiminin zorunlu hale getirilmesini isteyen Şahin, bu çalışmanın Millî Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığıyla entegre yürütülmesi gerektiğini söyledi.
“Bu tür bir programın takibinin bizzat İçişleri Bakanlığı tarafından yapılması hâlinde uyuşturucuyla mücadelede bambaşka bir ivme kazanılabileceğini” ifade eden Şahin, “Bugün geldiğimiz nokta sadece operasyon sayılarıyla ölçülmemeli, bataklık zemini kurutulmalı, sivrisineklerle uğraşmak zorunda kalmayacağımız bir yapıya geçilmelidir.” dedi.
“Suçla mücadelede siyasi koruma zincirleri, liyakatsizlik ve denetimsizlik en büyük engel”
Şahin, suçla mücadelenin yalnızca kolluk birimleriyle yürütülemeyeceğini vurgulayarak, siyasi koruma zincirleri, liyakatsizlikler ve denetimsizliğin en büyük engeller hâline geldiğini savundu. “Suçla mücadele yalnızca kolluk kuvvetleriyle yapılmaz; veri odaklı analiz, suçun kökenine inmeyi sağlayan sosyal politikalara, rehabilitasyona, yeniden topluma kazandırma süreçlerine dayanmalıdır.” diyen Şahin, güvenlik politikalarının adalet, şeffaflık ve bağımsız kurumlar temelinde yürütülmesi gerektiğini vurguladı.
“Polis intiharları sessiz bir çığlık; polisin huzur bulmadığı ülkede toplum da huzur bulamaz”
İdris Şahin, konuşmasının önemli bölümünü polis intiharları ve personel haklarına ayırdı. “İçişleri Bakanlığının en acı tablosu hiç şüphesiz polis intiharlarıdır.” diyen Şahin, son yıllarda yüzlerce polisin ağır çalışma koşulları, mobbing, borç baskısı ve tükenmişlik nedeniyle yaşamına son verdiğini söyledi.
Bu tabloyu “sadece bireysel trajedi” olarak görmenin yanlış olduğunu belirten Şahin, “Bu durum, kurumun güvenlik vizyonunun eksikliğinin ve personel desteğinin yetersizliğinin bir yansımasıdır.” dedi. “Polisin huzur bulmadığı ülkede toplumun huzur bulabilme ihtimali söz konusu değildir.” ifadesiyle meselenin toplumsal boyutuna dikkat çekti.
“Maaş, ek gösterge, tayin, disiplin ve kariyer vaadi pratiğe yansımadı”
Personel haklarına ilişkin reform söylemlerinin sahaya yansımadığını savunan Şahin, “Maaş, ek gösterge, tayin, disiplin, kariyer yolları gibi özlük hakları konusunda ‘reform yapıyoruz’ denildiği hâlde uygulamada ciddi beklentiler karşılanamamıştır.” dedi. Polis ve jandarma personelinin sadece “operasyon yapan memur” olmadığını hatırlatarak, “Yakınlarını özleyen, yük altında ezilen, çalışma koşulları ağır ve çözümü belirsiz bireylerdir; her şeyden önce çocuklarının babası, ailelerinin reisidir.” ifadelerini kullandı.
Gece gündüz nöbette olan, bayramı olmayan, ailesini ayda birkaç kez görebilen polislerin hakkının sadece maaşla ödenemeyeceğini belirten Şahin, “Bu, moral desteğiyle, saygıyla, adaletle olur.” dedi.
“Bakanlık içindeki maaş uçurumları uyum ve ahengi zedeliyor”
Şahin, yalnızca kolluk personeli değil, İçişleri Bakanlığı bünyesindeki diğer taşra personelinin de önemli sorunlar yaşadığını dile getirdi. Özellikle Yazı İşleri Müdürü, İl İdare Kurulu Müdürü, Göç Müdürü ve AFAD Müdürü arasındaki büyük maaş farklılıklarına dikkat çeken Şahin, bu durumun Bakanlık içindeki kurumsal uyum ve ahengi zedelediğini ifade etti. “Bir kurumun örgüt kapasitesi güçlü olsun istiyorsanız önce o kurumda çalışan insanların koşullarını düzeltmelisiniz.” sözleriyle çağrısını sürdürdü.
“Sınır güvenliği ve göç yönetimi kriz yönetimi değil, krizin ta kendisi hâline geldi”
Göç ve sınır güvenliği politikasını da eleştiren Şahin, Türkiye’nin bulunduğu coğrafya nedeniyle göç ve sınır yönetiminin hayati önem taşıdığını hatırlatarak, “Burada ciddi bir yönetim boşluğu hissedilmektedir.” dedi. Sınır güvenliğinde Millî Savunma Bakanlığıyla entegre bir çalışmanın sağlıklı yürütülemediğini, düzensiz göçte sokak düzeyinde toplumsal tepki, göçmen–yerli gerilimi ve kayıt dışılığın öne çıktığını ifade etti.
Sınır güvenliği için teknolojik sistemler kurulduğunun söylendiğini, ancak uluslararası suç örgütleri, kaçakçılık tünelleri ve insan ticareti haberlerinin gelmeye devam ettiğini belirten Şahin, “Bu da gösteriyor ki Bakanlık vizyonu ile sahadaki uygulama arasında ciddi bir makas bulunmaktadır.” dedi.
“Sınırlar delik deşik, kayıt dışı göçmen sayısı belirsiz”
Şahin, Türkiye’nin bugün kontrolsüz göçün en yoğun yaşandığı ülkelerden biri hâline geldiğini söyledi. İktidarın yıllardır “güçlü sınır yönetimi” söylemini tekrar ettiğini belirterek, “Ama sınırlarımız delik deşik, kaçak geçişler sürüyor, kayıt dışı göçmen sayısı belirsiz.” dedi.
İçişleri Bakanlığının geçtiğimiz yıl yaptığı bir açıklamaya atıfla, “100 binleri bulan düzensiz göçmenin belirtilen adreslerde bulunamadığı gerçeğiyle karşı karşıyayız.” diyen Şahin, kamuoyundaki tepkinin göçmenlere değil, bu süreci yönetemeyen beceriksizliğe yöneldiğini söyledi. “Göç politikası insani olmalı ama aynı zamanda planlı olmalı; ne nefret diliyle üretilebilir ne de denetimsiz bir bakışla sürdürülebilir.” dedi.
Sınır güvenliğinin sadece duvar örmekle sağlanamayacağını ifade eden Şahin, “Sınır güvenliği duvarla değil, teknolojiyle, istihbaratla, diplomasiyle sağlanır. Siz ne yazık ki sınırları koruyamadığınız gibi bu meseleyi bir iç güvenlik krizine dönüştürdünüz.” değerlendirmesinde bulundu.
“AFAD’da devletin refleksi değil, milletin vicdanı devreye giriyor”
Afet yönetimi konusunda da eleştirel bir tablo çizen Şahin, “Deprem, sel, yangın her afetten sonra ‘Bir daha asla.’ dedik ama yine aynı eksiklikleri yaşadık.” dedi. AFAD gerçeğinin herkesin malumu olduğunu kaydeden Şahin, afet anlarında çoğu zaman devlet refleksi yerine milletin vicdanının devreye girdiğini söyledi.
AFAD’ın mevcut örgütlenme modeline de değinen Şahin, “AFAD Başkanlığının İçişleri Bakanlığı bünyesinde değil, doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlı bir birim olarak çalışmasının daha uygun olacağı kanaatindeyiz.” sözleriyle kurumsal yapı önerisini sundu.
“Sağlık Yönetmeliği nedeniyle mağdur 302 polis için geçici 31’inci madde yeniden uygulanmalı”
Konuşmasının sonunda üzerinde taşıdığını belirttiği bir “emaneti” Komisyona ve Bakanlığa ileten İdris Şahin, Sağlık Yönetmeliği nedeniyle mağduriyet yaşayan 302 polis memurunun durumunu gündeme taşıdı. Bu personelin idari yargıda açtıkları davaların geç sonuçlanması nedeniyle, görev yaptıkları dönemde polislik şartlarını taşıdıkları hâlde “öğrencilik kriterlerini taşımadıkları” gerekçesiyle meslekten ayrılmak zorunda bırakıldıklarını anlattı.
Şahin, bu polislerin talebini şöyle aktardı:
“Bu mağdur polisler, 2022’de uygulanan ancak 2023’te kaldırılan geçici 31’inci maddenin bir defaya mahsus olmak üzere 302 arkadaş açısından da uygulanmasını ve bu sınıfa atanma hakkının kendilerine tanınmasını talep etmekteler.”
Bu adımın hukuki ve vicdani açıdan mağduriyetlerin giderilmesine önemli katkı sağlayacağını belirten Şahin, “Bu arkadaşlarımız bunu dillendirmemizi talep ettiler, biz de elçiye zeval olmaz düşüncesiyle sizlerle paylaşıyoruz.” dedi. Söz konusu personelin, öğrencilik döneminde bazı sağlık şartlarını taşımadığı iddia edilse de polislik yaparken bu şartlara haiz olduklarını ifade ettiğini vurgulayan Şahin, “Bu hakkın kendilerine tanınmasını istiyorlar, biz de bunu sizlere aktarıyoruz.” diyerek konuşmasını tamamladı.
Şahin, Komisyon üyelerini ve Bakanlığı saygıyla selamlayarak kürsüden ayrıldı.
Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI